19 Mayıs’ta Anadolu
”Refik;
Ankara’da, Almanya İmparatoru’nun Anadolu hastalıklarını tetkik etmek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli ileri gelenleriyle görüştüm. Bunlar bir seneden beri her gelen hastayı ücretsiz muayene etmek ve mümkün olduğu kadar incelemelerini sıhhatli kişiler üzerinde (mektep talebesi gibi) yapmak suretiyle şunu anlamışlardır ki, Anadolu Türklerinin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. Cinsi, yakın bir yok olma ile tehdit eden bu halin sebebi neymiş bilir misin? Beslenme eksikliği. Her ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri, henüz ekmek yapımından bile habersizdirler. Yedikleri mayasız bir yufkadır ki, ne olduğunu yiyenlerin midesine sormalı.
İstisnasız nakil araçları kağnıdır. Ellerindeki öküzler ve bu türden hayvanlar için en zalim düşüncelerin bile icadından aciz kalabileceği -bununla beraber ağır, dar ve maksada elverişli olmayan bu alet- hiç şüphe yok ki, taş devri keşfi ve aletlerindendir. Kağnı bir araba değil, fakat hayvana yapışıp onun hayat unsurlarına hortumunu sokan ve bu suretle kanını ve canını emen bir canavardır.
Evlerine gelince, onlar da öyle; duvarlar yontulmamış alelâde taşların, çalı çırpının, leylek yuvasında olduğu gibi gelişigüzel dizilmesinden hasıl olmuştur. Baca nedir bilir misin? Dibi kırık bir testi.
Anadolu, hemen bir uçtan diğer uca frengilidir. Anadoluların güzelliği de bozulmuştur. Bir köy, bir kasaba veya bir şehrin kalabalığına bakılsa, şehrin kalabalığında o kadar topal, topalların o kadar çeşitlisi, o kadar kambur, kör ve çolak görülür ki, insan kendini eşyanın şeklini bozan dışbükey bir camla etrafa bakıyorum zanneder…”
***
Bu satırların sahibi; Türk Şair Ahmet Haşim.
Şair, Türk edebiyatına yaptığı katkıların dışında Birinci Dünya Savaşı’nda da aktif görev aldı. Ahmet Haşim, 1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca yedek subay olarak askere alındı. Çanakkale Savaşı’na katıldı. Sonra İzmir’e gönderildi. 1917’de ise, İaşe Müfettişliği’ne atanarak Aydın, Niğde, Konya ve Manisa şehirlerinde görev yaptı.
Ahmet Haşim’in 3 Eylül 1919’da Anadolu’nun durumunu anlatan mektup Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet devriminin hangi koşullar altında başlatıldığını – sürdürüldüğünü anlamak adına önemli bir vesikadır. Ahmet Haşim’in, ilk Savunma Bakanı olan Manisa Milletvekili Refik Şevket Bey’e yazdığı bu mektup, bize “Bir Hayalin” ne şartlar altında gerçekleştiğini açıklıyor.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a İngiliz İşgal Güçleri Komutanlığı’nın isteği üzerine, Vahdettin tarafından Karadeniz’de Pontusçu Rumların katliamına uğramamak için silahlanan Türklerin silahlarını toplaması için gönderilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa da kendisine verilen bu görevi seve seve kabul etmiştir. Çünkü O, Türklerin elindeki silahları toplamak için değil, vatanı kurtarmak için Samsun’a gitmek istemiştir. Kendisine verilen görevin, lojistik imkanından yararlanmıştır.
Ancak, 19 Mayıs 1919 sonrası Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın vatanı kurtarma niyeti öğrenilir öğrenilmez kendisi ve ardından gidenler hakkında TUTUKLAMA kararı çıkartılmıştır. Hatta onlara karşı bazı suikast girişimleri dahi olmuştur.
***
Çaresizliğe şartlanmış bir algıdan daha yüksek duvarlı hapishane yoktur.
Buna karşı kişi ve toplumları her zaman bir adım öne çıkaran tek şey vardır;
Değişim!
Değişim her dönem zordur, tıpkı 19 Mayıs 1919’da olduğu gibi. Ancak Saray çareyi İngiliz ordusu sayesinde güvende olmak şeklinde görmekte iken, Mustafa Kemal’in kafasında değişim filizleri çoktan yeşermişti.
İşte Mustafa Kemal’de bu şartlar dahilinde “değişim hayali’‘ni gizleyerek, hainlere hizmet görüntüsü ile binmişti Bandırma Vapuru’na
Yapabildiklerini ise,
”Uçurumun kenarında, yıkık bir ülke. Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. Yıllarca süren savaş…
Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan Yeni Vatan, Yeni Toplum, Yeni Devlet!” sözleri ile açıklıyordu.
Ne büyük zafer!
Anadolu Medeniyetler Mezarlığının tam üstüne silinmez bir yazı ile Türk Milleti ve Devleti’nin bağımsız, bölünmez bütünlüğünü kayıt altına alan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile yol arkadaşlarına bu aziz günde sonsuz şükran ve minnetle…
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!