50 TL’nin arka yüzünde bize gülümseyen Fatma Aliye Topuz…

13.07.2020
A+
A-

Yaşamını kadınların toplum içinde var olmasına adamış, çocukluk zamanlarından beri öğrenme tutkusuyla yanmış tutuşmuş, erken yaşta anne olmuş, edebiyata gönül vermiş yürekli bir kadın düşünün.

Yaşadığı dönemin şartları bir kız çocuğu olarak okumasına bile izin vermezken, şartları aşacak bir yol bulup, kendine gelecek yazan bir kadın düşünün..

Ünlü tarihçi ve devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa ile Adviye Rabia Hanım’ın büyük kızı olan; ilk kadın romancımız, ilk kadın felsefecimiz, kadın haklarından ve kadın-erkek eşitliğinden ilk kez bahseden, edebiyatımızda bir romanı Türkçeye çevirip yayımlayan, hakkında monografi yazılan ilk kadından bahsediyorum size…

Bugün 50 TL’nin arka yüzünde bize gülümseyen Fatma Aliye Topuz’u bilir misiniz?

13.07.1936’da 74 yaşında vefat eden Fatma Aliye Topuz’u size biraz olsun anlatmaya çalışarak vefatının yıl dönümünde saygıyla anmak ve Türk Milleti olarak geçmişimizde nice yürekli, bilgili, varlığı ile gururlanacağımız kadınlar barındırdığımızı bilmeyenlere, gençlerimize anlatmak istiyorum.

Zamanının koşullarına göre şanslı bir evde doğmuştu ancak özel bir eğitim alamamıştı Fatma Aliye Topuz. O, kendi geleceğini aklı ve çalışkanlığıyla şekillendirme cesaretini göstermişti. İlk eğitimini abisi Ali Sedat Bey için eve gelen hocalara kulak misafiri olarak almaya başladı. Öğrendiklerinin üzerine yenilerini eklemeye çalışıyor ve kendini geliştiriyordu. Babasından yana şanslı olan kız çocuklarındandı. Babası Fatma Aliye’nin çabasını görmezden gelmedi ve onu destekledi. Fransızca, matematik, tarih, felsefe ve edebiyat çalıştı. Laboratuvarda kimya deneyleri yaptı.

Kız kardeşi Emine Semiyye ile Şefkat-i Nisvan Derneği‘ni (Kadınları Himaye Derneği) kuran Fatma Aliye, burada kadınların eğitimini desteklerken, onları küçük girişimlerde bulunarak ekonomiye katkı sağlaması için cesaretlendirdi. Emine Semiye’nin ilk Osmanlı kadın feministlerinden olmasına vesile oldu.

17 yaşındayken Osmanlı Rus Harbi’nde Plevne Savunması ile adını tarihe yazdırmış ünlü Gazi Osman Paşa’nın yeğeni Kolağası Faik Bey ile evlendi. Bu evlilikten dört kızı oldu. Kızlarına da kendisi gibi hırslı ve çalışkan olmayı, kadınların isterse birçok şeyi yapabileceğini öğreterek büyüttü.

Eşine göre kitaplar yasaklar listesindeydi. Ama zaman her şeye ilaç oldu ve kocasının bu yasak konusundaki tutumu günden güne kırılmaya başladı.

Çocuklarını büyütürken üretmeye devam etti. Tercümân-ı Hakikat, Hanımlara Mahsûs Gazete, Mâhâsin, Ümmet, İnkılâb adlı gazete ve dergilerde, İslâmiyet’in aydınlık döneminde olduğu gibi kadınların hak ettiği konuma gelmesini, kadın erkek ayrımı yapılmadan bilimden herkesin yararlanmasını, İslâmiyet’te kadının eğitimini engelleyici bir buyruk bulunmadığını savunan yazılar yazdı. Güçleşen geçim koşulları nedeniyle kadınların çalışma yaşamında yer almalarının zorunluluğu, çok kadınla evliliğin ve kadınların örtünmesinin İslâmiyet’in bir buyruğu olmayıp toplumda yerleşmiş bir gelenek olduğu ve kadınların sadece çocuk doğuran varlıklar olmayıp üretken olmaları gerektiği konularını yazılarında işledi.

Kadınların yüksek eğitim kurumlarına girme hakkını elde edemedikleri ve bu açığın konferanslarla kapatılmaya çalışıldığı yıllarda, kadınlara konferanslar verdi. Bu konferanslarında eğitimin okullarda düzenli bir biçimde yapılmasının gerekliliğine değindi. Kadın-erkek eşitliğini ve kadınların eğitilerek çalışma yaşamına katılıp üretken olmalarını, ailenin yükünü erkekle birlikte omuzlamalarını savundu. Gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarında değindiği toplumsal sorunlardan başka sevgi, vatan uğruna fedakârlık, vatan sevgisi, terbiye, Tanrı sevgisi gibi temaları da şiirlerinde işledi.

İlk kez 1889’da Georges Ohnet’in Volonte romanını ”Meram” adıyla tercüme etti. Bu roman ‘’Bir Hanım’’ imzasıyla yayınlandı. Artık babasından başka bir de Ahmed Mithat Efendi’nin de dikkatini çekmişti. Ünlü yazar ‘’Bir Hanım’’ı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde övgü dolu sözlerle anlattı. Ayrıca Fatma Aliye’yi manevi kızı olarak kabul etti.

Sadece tercüme yapmakla yetinmedi Fatma Aliye. İyiden iyiye kitap çalışmalarına da başladı. Ahmed Mithat Efendi ile yazdıkları ‘’Hayal ve Hakikat’’ romanı Fatma Aliye’nin ilk kitap deneyimi oldu. 1892’de ‘’Muhadarat’’ adını verdiği ilk romanını kendi adıyla yayınladı. Romanının konusu bir kadının ilk aşkını unutamayacağı inancını çürütmek üzerineydi. Fatma Aliye hep yazdı. Anlatmak, anlaşılmak, öğretmek, bilgilendirmek istedi. 1914’te yazdığı Meşrutiyet sonrası siyasal yaşamın durumunu anlattığı ‘’Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı’’ son romanıydı. Fakat bu romanıyla tarihe muhalefet olması, edebiyat dünyasının dışında tutulmasına neden oldu. İlk Türk Kadın Romancı ünvanıyla Avrupa ve Amerika basınında adından söz ettiren Fatma Aliye’nin ‘’Nisvan-ı İslam’’ romanı Fransızca ve Arapçaya, ‘’Udi’’ romanı da Fransızcaya çevrildi ve eserleri 1893’te Şikago Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu’nda sergilendi.

Fatma Aliye, döneminde yazdıklarıyla ve düşünceleriyle ünlü bir kadındı. Edebi yönü yardım cemiyetleri arasındaki faaliyetleriyle de tanınıyordu. Eserlerinde vurguladığı gibi kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve üretmesinin yanı sıra toplum yararına sosyal faaliyetlerde bulunması için derneklerin kurulmasında da öncü rol üstlendi.

Ömrü boyunca ‘’kadın’’ sözcüğünü hayatının merkezinde tuttu. Edebi eser vermek elbette başarısı için önemliydi, ama içinde bir sosyal sorumluluk duygusu taşıyordu. Kadın haklarını savunmayı kendine görev edinmişti. Kadınların sorunlarını kendi sorunları bildi ve bu sorunları anlatmaya çalıştı. Kadınlara Mahsus Gazete’de kadın sorunlarını ele alan makaleler yayınladı.

Kadının varlığı üzerine yazdıkları, fikirleri ve yaşam tarzıyla, kadının haklarını savunan ilk kadınlardan biri olarak tarihe geçti. Yaşadığı dönemin şartları düşünüldüğünde Fatma Aliye, cesur yürekli bir kadındı.

Yaşamı boyunca kadın ve erkeğin eşit olduğunu savundu. Ona göre kadın da erkek de aynı eğitimden geçebilmeli, kadın da erkek kadar hayatın içinde söz sahibi olabilmeliydi, bir erkek birden fazla kadınla evlenemezdi ve boşanma söz konusu olduğunda kadının da söz hakkı kesinlikle vardı.

Bu cesur yürekli kadını ziyaret etmek isterseniz, mezarı Feriköy Mezarlığı’ndadır.

Kendini kadın haklarına adamış tarihimizde gururla anacağımız Fatma Aliye Topuz’u yalnızca bizlere hediye ettiği eserleri ile ve vefatının yıl dönümünde değil Türk Kadınına örnek teşkil eden görüş ve hayatı ile her zaman anmalı ve gelecek nesillerimize anlatmalıyız. Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 8 Mart’ta kutlanan uluslararası bir gün olan Dünya Kadınlar Gününde başka milletlerin kahraman kadınlarını anmak ve anlatmaktansa Fatma Aliye Topuz ve onun gibi kendi tarihimizdeki cesur yürekli kadınları anlatmalıyız.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.