Maskelerin gücü adına…
Selam tüm okuyucular ve tüm sevgi dolu yüreklere…
Bugün havanın sıcaklığına inat biraz Heykel-Tophane ve civarını gezmek istedim. İlk durağım Abdal Meydanı oldu. Çok severim orayı, yasaklardan önce haftada bir-iki mutlaka giderdim. Garsonlarla bile ahbap olmuşumdur. Tıklım tıklım olsa dahi yerim sabittir. Hemen bir masa getirirler ağacın altına, sağ olsunlar.
Eh bir yerin müdavimiyseniz mutlaka önceliğiniz vardır. Çayınızı demli içtiğinizi bilirler, kahvenizin sade olduğunu da, siz demeden aynen o şekilde getirirler. İşletmecisi mutlaka selamlar, hal hatır sorar. Yani özel hissettirirler sizi. O yüzden de ritüeli bozmam, aynı yerde aynı masada otururum hep. Üstelik tahinli pidesi de muhteşemdir.
Gelelim insanlarımıza; herkes mutluydu. Yasakların, mecburi ev hapsinin bitişini coşkuyla kutluyorlardı. Haksız sayılmazlardı da, bahar ayı nerdeyse evde geçmişti. Yine eski günlerdeki gibiydi her şey… Simit pide sırasında bekleyenler, küçük seyyar satıcılar, grupça gelenler vs.
Nihayet maske dışında, normalleşme başlamıştı…
Peki maske var mıydı?
Bilemedim şimdi.
Var mıydı? Yoksa yok muydu? Varla yok arası gibi sanırım…
Şöyle ki çay içerken tabi ki yoktu, sohbet ederken o zamanda yoktu. Gitmek için kalkanlar, ‘taksam mı, takmasam mı’ kararsızlığındaydı… Ama çoğunluğunun çene altında aksesuar olarak mevcuttu. Ordan Reyhanlı, Tuzpazarı civarına gittim. Sosyal mesafe var mıydı? Şimdi onu da bilemedim. Pazarda ne kadar olabilirdi ki. Yani adımlarımız çarpışmadığına göre demek ki vardı! Maskeleri, pazarcılarla konuşurken takan birçok kişiyi gördüm. Demek ki en çok onlarla konuşurken bulaşma riski var, bugün öğrenmiş oldum! Ha bir de dükkanlara mağazalara girince takmak gerekiyormuş yoksa cezası büyükmüş. Hemen uyarıyorlar 3000 küsur TL’lik bir corona virüs saldırabilirmiş! Maskeler bu arada çeşit çeşit, allısı pulusu var, siyahı beyazı ama en çok da çenenin altıyla, yüz arasında gide gele sünmüş kenarlar fora olanlar, en çok trend olanlardı.
Tıpkı bizler gibiydi maskeler bu gün, gündelik hayatımızda, yasaksız taktıklarımız gibi…
Kimimizin farklı olmak adına taktığı renkli maskeler; kimimizin mecburi gülmeler, onaylamalar için taktığımız ve en çok kullanılan beyaz maskeler… Ama hepsinin tek bir ismi var; ‘Maske…’
Kullandıkça sünen,o yüzden de hep değiştirilen ama hep üstte eğreti duran maskeler…
Ve bugün gözlemlediğimde bunu düşündüm. Yani sözde korunma amacıyla takılması zorunlu maskeler de, isminin anlamından pek çıkamamıştı… Göstermelikti ve çok yapmacık duruyordu. Normalleşmenin gelmesi ve neredeyse tüm yasakların kalkmasıyla sadece maskelerden medet ummak nasıl bir durumdu. Gerçekten anlamak mümkün değildi. Hayır! Eğer her şey düzelmişse ve normale dönmüşse formalite takılan maskelere de gerek yok. Öyle sanıyorum ki, aç kapa mantığıyla takanlar da buna anlam veremediklerinden dolayı, çene altında sadece yasaklı halde takıyorlardı. Haksız da sayılmazlar… Yok eğer maske takılmaması ciddi endişeler doğuracağı için ve kapalı alanlarda takılmaması halinde para cezası verilecek kadar durum mühimse, bu kadar hızlı bir normalleşme biraz anormal olmuyor muydu?
Umuyorum ki, bu maskeleme olayının arkasından gülen bir yüz çıkar ve tüm maskeler tarihe gömülür…
Günün sonunda, zihnim bu sorularla maskelenirken, hala bu yazıyı yazacak kadar idrakımın maskelenmemesine, sadece şükrediyorum…
Çağla Hanım;
Ne doğru tespitler bunlar.. haklısınız maskeler çene aksesuarı.bitişteki dileklerinize katılıyorum.
Sevgiler
Teşekkür ediyorum. Umuyorum bu aksesuarlara tez zamanda gerek kalmaz:) sevgiler…
İnşallah Ülkece; en kisa zamanda …. Maskesiz bir yaşam… diliyorum…