ABD’nin yeni başkanını, ‘Seçiciler Kurulu’ aritmetiği belirleyecek
Donald Trump ya da Joe Biden’ın başkan seçilebilmesi için 270 delegeye ulaşması gerekirken, iki aday arasında gidip gelen kritik eyaletler 3 Kasım’ın kaderini belirleyecek.
En çok oyu alan değil, en fazla delegeyi kazanan adayın başkanlık koltuğuna oturduğu ABD’de son dönemin en önemli ve sıradışı başkanlık seçimleri, 3 Kasım’da ortaya çıkacak delege haritasına göre şekillenecek.
ABD’de 59. başkanlık seçimleri, gerek yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve gerekse posta yoluyla oy kullanma tartışmalarının gölgesinde 3 Kasım Salı günü yapılacak.
Kovid-19 nedeniyle ölü sayısının 200 bin düzeyine geldiği ülkedeki pandemi ve ekonomi kaynaklı tartışmalar, geleneksel anlamda bilinen Demokrat-Cumhuriyetçi siyasi tartışmalarının çok ötesinde adeta bir “varoluş” mücadelesine dönmüş durumda.
Salgının halen etkisini sürdürdüğü ülkedeki milyonlarca seçmenin virüs tehdidi nedeniyle sandık başına gitmek yerine evlerinden posta yoluyla oy kullanmayı tercih etmesi, siyasi tartışmaların göbeğine oturdu. ABD Başkanı Donald Trump, bu durumun çeşitli sahtekarlıklara zemin hazırladığını savunurken, Demokratlar ise Trump’ı seçimlere şaibe düşürmeye çalışmakla suçluyor.
Ancak tüm bu tartışmaların ötesinde Amerikan seçim sisteminin kendine özgü yapısı, en son 2016 yılında yaşandığı gibi bir kez daha siyasi analistleri şaşırtacak bir tabloya kapı aralayabilir.
Seçim sistemi ne öngörüyor?
ABD’de seçim kanunları gereği ülkede her 4 yılda bir yapılan başkanlık seçimlerini en çok oyu alan aday değil, toplam 538 delegenin yarıdan bir fazlasına, yani 270 delegeye ulaşan aday kazanıyor.
“Kurucu Babaların” ABD’nin kuruluş döneminde getirdikleri bu sistem, ülke genelindeki tüm seçmenlerin ortak iradesinin adil bir şekilde Beyaz Saray’a yansıtılması amacını taşıyor. Böylece, nüfusu yoğun olan bazı büyük eyaletlerin tek başına seçim sonuçlarını belirleyemediği, bazen küçük bir eyaletin dahi başkanın seçilmesinde kritik rol oynayabildiği bir delege sistemi işliyor.
Adına “Seçiciler Kurulu” (Electoral College) denen bu sistemde seçmenler aslında, başkanı belirleyecek toplam 538 delegeye oy veriyorlar.
Bir eyalette en fazla oyu alan başkan adayı o eyaletteki tüm delegeleri kazanıyor (winner-take-all). Bu sebeple geleneksel olarak Demokrat, ya da geleneksel olarak Cumhuriyetçi adaylara oy veren eyaletlerden ziyade, farklı seçimlerde farklı partiden adaylara kayan kritik eyaletlerdeki sonuçlar seçim sonuçlarında daha belirleyici oluyor.
50 eyalet ve özel statüdeki başkent Washington DC’den oluşan Amerika Birleşik Devletleri’nde bu delegeler eyaletlerin nüfus ağırlığına göre dağıtılıyor. Mesela Kaliforniya eyaleti 55 delegeye sahipken, Teksas 38, New York ve Florida 29, Pennsylvania 20 ve Illinois 16 delegeye sahip bulunuyor.
Trump ya da Biden’ın başkan seçilebilmesi için 270 delegeye ulaşması gerekirken, burada iki aday arasında gidip gelen bazı kritik eyaletler 3 Kasım’ın kaderini belirleyecek gibi gözüküyor.
Anketler ne söylüyor?
2016 yılında net farkla dönemin Demokrat Parti adayı Hillary Clinton’ı önde gösteren anketler yanılmış ve seçimleri Trump farklı bir şekilde kazanmıştı.
Clinton, ülke genelinde rakibinden 3 milyon fazla oy almasına rağmen Trump kritik eyaletleri kazanarak toplam 304 delegeyle başkan olmuştu.
ABD’de güvenilir siyasi analiz sitesi “Real Clear Politics”te yer alan güncel anketlere bakıldığında, Biden’ın ülke geneli anketlerde Trump’ın yaklaşık 7 puan önünde olduğu gözüküyor.
Bu seçimlerin muhtemelen kaderini belirleyecek “salıncak eyaletleri” (Florida, Michigan, Wisconsin, Pennsylvania, Kuzey Carolina ve Arizona) kapsayan anketlerde de Biden’ın ortalama olarak 3,7 puan önde olduğu gözüküyor. Ancak temmuz ayında Biden ile Trump arasındaki bu ortalama farkın 7 puan, ağustos ayında da 6 puan olduğu düşünüldüğünde seçim günü yaklaştıkça Trump’ın arayı kapattığı gözlemleniyor.
4 senaryoda 3 Kasım matematiği
Mevcut anketler ışığında 50 eyaletin çoğunda Biden’ın önde olduğu gerçeği göz önünde bulundurulursa bugünkü anketlerin gerçekleşmesi durumunda Biden’ın seçimi rahat bir şekilde kazanması kaçınılmaz olur.
Ancak 2016 yılındaki tecrübe, salıncak eyaletlerdeki yakın puanlar ve seçimlere halen 50 gün civarında zaman olması gibi nedenler, muhtemel senaryolara yakından bakmayı gerektiriyor.
AA muhabirinin açık kaynaklardan derlediği güncel veriler ışığında Amerikan başkanlık seçim sonuçları için şu 4 senaryo gündeme gelebilir:
- Senaryo: Eğer Trump 2016 yılında gösterdiğine yakın bir performans gösterirse bu durumda 290 delegeyle başkanlık seçimlerini kazanıyor. Bu senaryoda Trump, kritik eyaletlerden Florida (29), Pennsylvania (20), Kuzey Carolina (15), Arizona (11) ve Wisconsin’ı (10) kazanıyor. Bu senaryoda kritik eyaletlerden sadece Michigan’ı (16) kazanan Biden 248 delegede kalıyor.
- Senaryo: Trump’ın ucu ucuna kazandığı bu senaryoda Cumhuriyetçi Başkan, kritik eyaletlerden Florida (29), Kuzey Carolina (15) ve Arizona’yı (11) kazanıyor ve 270 delegeye kıl payı ulaşıyor.
Güncel anketlerde azalan puan farkı düşünüldüğünde “muhtemel” olan bu senaryoda Biden ise kritik eyaletlerden Pennsylvania (20), Michigan (16) ve Wisconsin’ı (10) kazanıyor ancak 268 delegede kalıyor.
- Senaryo: Mevcut anketlerde “Demokratlara yakın” olarak gözüken eyaletleri kazanması durumunda Biden’ın rahat bir şekilde başkan olduğu bu senaryoda Demokratların adayı, Florida (29), Pennsylvania (20), Michigan (16), Wisconsin’ı (10) alarak 308 delegeye ulaşıyor.
Bu senaryoda kritik eyaletlerden Kuzey Carolina (15) ve Arizona’yı (10) kazanan Trump, 230 delegede kalıyor.
Esasen bu senaryo, Trump’ın 2016 yılında Florida, Pennsylvania, Michigan ve Wisconsin’ı ucu ucuna kazanıp 306 delegeye ulaşmasının tam tersi bir senaryo olarak Biden’ı Beyaz Saray’a taşıyor.
- Senaryo: Biden’ın kritik eyaletlerin tamamını kazandığı bu senaryoda ise Demokrat aday 375 delegeye ulaşıp, 163 delegede kalan Trump’ı ağır şekilde mağlup ediyor.
Ana akım liberal Amerikan medyası, Trump’ın 2016’daki gibi kazanma olasılığını düşük, az farkla kazanma olasılığını ise “mümkün” olarak değerlendirilirken, Biden’ın kazanma şansının daha yüksek olduğunu yüksek sesle dillendiriyor.
Kazanan son düzlükte belli olabilir
2016 yılında son iki haftaya kadar açık ara önde gözüken Clinton’ın puanlarının, e-posta skandalıyla kısmen gerilediği biliniyor. Bu bakımdan pandemi ve ekonomik kriz gibi toplumun neredeyse tamamını ilgilendiren sosyolojik bir kırılma döneminden geçen ABD’de son güne kadar seçim tahminleri değişebilir.
Yukarıdaki senaryolar içinde Florida ve Pennsylvania’yı aynı anda kazanan adayın 49 delegeyi bir anda topladığı ve bu eyaletlerde iki rakip arasındaki puan farkının giderek azaldığı düşünülürse, 2. senaryonun dahi pekala mümkün olduğu sonuçları birbirine oldukça yakın bir yarış ortaya çıkabilir.
Bu bakımdan, posta yoluyla oy kullanma tartışmaları nedeniyle 3 Kasım gecesi bitip bitmeyeceği halen belirsiz olan 59. başkanlık seçimleri, Amerikan yakın tarihinin en ilginç sonuçlarından birine sahne olabilir.