TTB’nin yanlışı(!)

Selam tüm okuyuculara ve sağlığımızın koruyucu meleklerine…

Aylardan beri yaşadığımız pandemi dönemi sadece bizi değil, tüm dünyayı birçok yönden malum kasıp kavuruyor. Ne zaman biteceği belli olmayan bu salgında her ne kadar ilk günlerde yaşadığımız kadar korku ve telaş içinde olmasak da tam gaz devam eden bir süreç hala var.

Vaka sayıları yüksek.

Tabii bunda tedbirlerde bireysel umursamazlığın da payı büyük. Hal böyle olunca da hastaneler yine alarma geçti. Sağlık çalışanları yine olabilecek en üst seviyede çabalamaya devam ediyorlar.

Kim için?

Tabii ki bizler için, insan hayatı için…

Geçenlerde devletin üst kademesindeki ikinci isim sayın Devlet Bahçeli’nin söylemi ise akıllara durgunluk verir nitelikteydi: “Türk Tabipleri Birliği corona virüsü kadar tehlikelidir. Ve gereği acilen yapılmalıdır.” sözleriyle TTB’nin kapatılması çağrısında bulunmuştu. Devamında ise: “Türk Tabipler Birliği isimli ihanet oluşumu sözde artan vakalara, hayatını kaybeden insanlarımıza ve sağlık çalışanlarımıza dikkat çekmek maksadıyla tüm sağlık kurumlarında siyah kurdele takacakmış. Bu teşebbüs zehirli ve zillet bir komplodur.”

Pardon?

Gerçekten ilk duyduğumda inanamadım. Yok artık! Nasıl ya…

Evet şöyle anlatayım; Türk Tabipleri Birliği, artan vaka sayılarına dikkat çekmek, hayatını kaybeden vatandaşlara ve sağlık çalışanlarının anısına saygı amacıyla 14-18 Eylül 2020 haftasında tüm sağlık kurumlarında siyah kurdele takacaklarını duyurmuştu…

Eee ne var ki bunda?

Sözde artan vaka sayıları derken, yok mu öyle bir şey?

Eee veriler ortada.

Tabipler bunu açıklayınca neden böyle büyük bir tepki veriliyor?

Bu onların görevi değil mi?

Halkı bu konuda bilinçlendirmeleri, tedbirler açısından da önem arz etmiyor mu?

Yani sizin bu yüzden TTB’ye bu kadar hakaret etmeniz doğru mu?

Kaldı ki yüzde doksana yakın doktorumuzun üye olduğu TTB’yi ihanet ve bir virüs olarak nitelendirmek büyük haksızlık olmuyor mu?

Kesinlikle!

Her ne kadar itibarları zedelenmeye çalışılsa da kim ne derse desin bilinen bir gerçek, doktor olmak kolay değil…

Öncelikle kazanmak için ve okuyabilmek için özel bir IQ ve büyük bir çaba gerekir. 6 yılın sonunda TUS’a girilir. Bu sınav 61 ülke arasında yapılan araştırmalar sonucunda Amerikan Yargıçlık Sınavı (8ABOE) zorluk listesinde en üst sırada yer alırken Türkiye’deki TUS, dünyada ikinci sırada yer almıştır. Girenlerin %12-15’i kazanabilir ancak. Kazandıktan sonra 4 yıl daha eğitim görür. Oldu mu sana 22 yıl. Sonra Türkiye’deki şartlar sebebiyle bazen günde 150-200 hasta bakar, o da yetmez ayda en az 6-7 nöbet, tabii bazı bölümler çok daha fazla, pandemi döneminde ise çok çok daha fazla!

Dövülür, horlanır…

Salgında ölenlerin % 10-12’si de yine onlardandır. Döner sermayeleri kesilir, ek ödemeler vs… Ve birçok doktor maaşını söylemekten ya çekinir veya abartarak söyler, çünkü itibarı ve emeği aldığı maaşın altında ezilmekte…

İyi de başımız sıkıştığında soluğu yanlarında aldığımız, biz evlerimizde otururken ‘corona kapmayalım’ diye bin bir korumaya alırken kendimizi en yakınımız olduğunda dahi yaklaşmaya çekinirken, bire bir muhatap olan ve kendilerini siper eden doktorlara egoyu bırakıp biraz saygı göstersek mi artık? Onların kendi alanlarında açıklama yapmalarından daha doğal ne olabilir ki?

TTB’nin sosyal medya hesabı twitter’dan yapılan kısa açıklamada “TTB ve hekimler olarak #İşimizÇokDerdimizBüyük Ülkemizin gerçek gündemi dün açıklanan 62 ölüm, 1771 yeni vaka ile Covid-19 pandemisidir” diyerek onlara yöneltilen eleştirilere yine mesleki hassasiyetleriyle yanıt vermiş oldular.

Polemiğe girmeden, yine ilk sıraya insan hayatına verdikleri önemi koyarak…

Ve yine pandemi sürecini en çok dikkate alan kişiler olarak…

İnsan hayatı için kendini siper eden tüm sağlık çalışanlarına minnetle…

***

Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 

insanlar için ölebileceksin, 

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 

hem de en güzel, en gerçek şeyin 

yaşamak olduğunu bildiğin halde…

(Nazım Hikmet)