Tarımın utanç dönemi
18.4.2006’da çıkarılan 5488 sayılı yasa; “Her yıl tarıma bütçeden ayrılan kaynak, gayrı safi milli hasılanın yüzde birinden az olamaz” der, demesine ancak bu yılki bütçeden ilaç niyetine dahi olsa tarıma bir kaynak ayrılmadı, geçen seneki oranla yetinildi.
Fakirler için “Bayram gelmiş neyime!” diyen Mahsuni gibi, çiftçiler için de “2021 bütçesi TBMM’den geçmiş, benim neyime!”
Kamuoyunun bilmediği daha çok şey var: Yasa çıktığıyla kaldı. Hiçbir zaman bütçenin yüzde biri kadar kaynak tarıma verilmedi. Karar verilen miktarlar da zamanında ödenmedi. Çiftçiye ödemeler hep üretim sezonlarının sonunda yapıldı. Bu da alınan desteklerin daima girdi maliyetlerinin hayli altına düşmesine ve çiftçinin üretim planlaması yapamamasına sebep oldu.
Geçen sene kabul edilen 2020 bütçesinden tarıma ayrılması gereken pay 54 milyar TL’ydi. Ama bunun 22 milyarı o da zamanında değil mundar edilerek verildi. 2021 yılında yine 22 milyar TL verilecekmiş! İyi de bir yıl içinde A’dan Z’ye tarım girdilerine yüzde 30’dan yüzde 70’e varan zamlar gelmiş. Bu kararı veren muhteremler, milletin anasına küfreden beşli müteahhit çetesine 32 milyar TL ayırmayı biliyor da milletin karnını doyuran beş milyon çiftçiye neden bunu reva görürler?
Toplumun ve devletin tarıma karşı bir duyarlılığı vardı. Yanı sıra tarımın arkasında devletin güçlü kurumları ve bürokrasisi ile çiftçi örgütleri vardı. Bunların iğdiş edildiği bir dönemden geçiyoruz. O halde hiçbir konuda yasa tanımayan bu iktidarın tarımdaki kanunlara, kurallara ve teamüllere uyması zaten beklenemez.
Önceki dönemlerde her siyasetten bakanın yanlışı, eksiği olurdu. Ancak ülkenin milli değerlerine bağlılıklarından dolayı bugünkü gibi ihanet derecesinde tarıma zarar verdiklerini görmedik. Her tarım ürününün ithal edilmesine sebep bugünkü iktidarın bakanınınsa “Paramız var ki ithal ediyoruz” ya da girdi fiyatları bu kadar artmışken tarıma tek kuruş kaynak artırımına gidilmeyen bütçe görüşmelerinde “Tarımla ilgili her şey iyi gidiyor, kimsenin çiftçinin moralini bozmasına da tahammülümüz yok” diyen akıl dışı saldırgan cüretini gördük.
Bu iktidar sadece tarımda değil hemen her konuda yaptıklarıyla ülkemizi içinden çıkılması güç bir cendereye sokmuştur. Düşünebiliyor musunuz, sahip olunan verimli toprakları nedeniyle dünyayı doyurmaya muktedir halkımız ne ayıptır ki aç. Her şeyin yetiştiği bu topraklarda tarım çökertildiği için de o her şey ithal edilmektedir. Meralarımızda en iyi hayvancılığın yapılması mümkün iken canlı hayvan ve hayvansal ürünler ithal edilmektedir. Yetmiyor, boş bırakılan bunca yem bitkisi ekim alanları dururken ithal hayvanlara yedirilecek yem de ithal edilmektedir. Bu da yetmiyor; işsizlik tavan yapmışken hayvanların bakım ve beslemesini yapacak çoban da ithal edilmektedir.
Gel de “Yuh olsun” deme! Yoksulluk gibi tarımsal üretimsizlik de kalıcı hale getiriliyor.
Emin olun atalarımız, akılsızlığımızdan zebun edilip içinde debelendiğimiz bu günleri öngörebilseydi, asla bu cennet coğrafyayı bize vatan edinmezlerdi. Daha önce söylemiştik, gene söylüyoruz: İnsanı aç, hayvanı aç bir memleket vatan değildir. Eğer bu vatan bu söylemi hak etmiyor diyorsanız, o zaman da denebilir ki biz bu vatana layık bir millet değiliz!
Belediyelerin önemli bir kısmı muhalefet partilerinin eline geçti. Yerelde tarıma biraz ilgi göstermeye başlayınca, iktidar bu kez bu belediyelerin yatırım gücünü sınırladı. Covid salgını da bu sınırlandırmanın beklenmedik tuzu biberi oldu. Böylece yereldeki tarıma sağlanacak muhtemel faydanın da önüne geçildi.
İktidara mensup belediyelere baktığımızda ise onların da iktidar gibi gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış olduklarını görüyoruz. Halbuki toplam bütçelerinden vazgeçtik, yaptıkları yolsuzlukların yüzde birini mahallindeki tarımsal ARGE’lere ayırsalar, tarımın yerelden başlanarak ayağa kaldırılması da imkan dahilinde olurdu.
Bütün bunlar, memleketin tarım yönünden de esir edildiğinin somut göstergeleridir. Dolayısıyla tarımın içinde bulunduğu açmaz, ancak çiftçiden, halktan ve ulusal çıkarlardan yana politikaların oluşturulmasıyla aşılabilecektir. Öncelikle yapılması gereken şeyse, ülkenin bir an önce kendisini bu hale getiren tek kişilik AKP iktidarının vesayetinden kurtarılmasıdır. Aksi takdirde büyük tarım potansiyeline sahip Türkiye’nin başka ülkelerin merhametine muhtaç hale getirilmesinin verdiği utanç, o vesayetle birlikte devam edecektir.
Sadece tarım bakanının değil kendini bu topraklara ait hisseden her bir insanın asıl tahammül etmemesi gereken durum budur.