Kutsal Dicle’ye Yakarış!
Sen Dicle’sin.
Sen coşkun, vahşi, deli, akılsız Fırat’a yar’sın.
Sen Fırat’ın utangaç aşığısın.
Mezapotamya’da yaşananların tek tanığı sensin. Ama senin dilin yok… Sen konuşamazsın.
Ama sen yine de yaşananların tanığısın…
Mezapotamya’da yaşananları görensin sen. Sen konuşamasan da ben, seni merak ettiğim yere, Lice’deki Bırkleyn’e senin çıktığın yere,
kaynağına kadar gittim. Asur’un tarihini o büyük, düz kayada okudum. Asurluların sınırlarını o büyük kayadaki yazıdan öğrendim. 3. Salmonasar’ın nişanesine baktım dakikalarca. Kral’ın kayadaki yazısını görünce binlerce sene öncesini düşündüm. Salmonasar’ın nişanesini görünce sanki dilim tutulmuştu; donup kalmıştım. Bırkleyn mağaralarının kayalıklarında senin tarihine ışık tutan yazılar vardı. Tek tanığı sensin; kadim Mezapotamya’nın topraklarında yaşanan olayların.
Sen Dicle’sin…
Sen ince güzeller güzeli bir kız çocuğusun. Sen merhametlisin. Sen Fırat gibi katil olamazsın. Sen vicdanlısın.
Sen Fırat gibi deli, vahşi, sinirli, kavgacı, katil değilsin. Sen insanları öldüremezsin. Bana Mezopotamya’nın kadim topraklarında yaşananları anlat. Bana Mezapotamya topraklarının tarihini anlat. Konuş Dicle.
Sen yaşananların tanığısın.
Şamaş’a adanmış güneş tapınaklarıyla, Sin’e adanmış ay tapınakları ile kralların, kraliçelerin, ruhani liderlerin gömüldüğü kaya mezarlarıyla doludur, Dicle vadileri.
Aşağı Mezapotamya’nın tarihe geçmiş kadim halkları; Asurlular, Elamlılar, Akadlılar, Babilliler, Sümerliler, Orta Assur Bölgesi halkları; Ur, Uruk, Ninova, Babil kentlerinin halkları o utangaç, sakin, narin, uysal Dicle’yi kutsadılar hep. Dicle’nin suyunda yıkandılar. Dicle’nin suyunu içtiler.
Mezapotamya’nın kadim halkı Süryanilerin ataları olan Asur kralları; 1.Tiglatplaser ile 3.Salmonassar, merak ettiler; Ninova’dan kalkıp, Dicle’nin kaynağını arayıp buldular.
Lice’deki Dicle’nin çıktığı kaynağındaki kayalıklara çivi yazılı tarihlerini yazdırtarak, tarihe iz bıraktılar. (Dicle’nin çıktığı o kaynağın başındaki 3. Salmonasar’ın yazdırdığı yazıyı ilk görüşümde, o yazıyı daha yakından görebilmek için kendimi Dicle’nin derin sularına bırakmıştım. Beni boğulmak üzere iken ekip arkadaşlarım kurtarmıştı. Dicle ile hiç unutamadığım bir anımdır o yaşadığım olay) Orta ve Kuzey Mezapotamya’nın Kadim halkları; Asuriler, Nasturiler, Keldaniler, Ezidiler, Süryaniler… Ve daha sonra bu kadim halkların topraklarına Zagros dağlarından gelen kadim
halklar; Kürtlerin ataları Gutiler, Karduklular. Ve Dicle kenarındaki Cizre’yi başkent yapan, Mir Bedirhan’ın kurduğu Botan Devleti… Hep Dicle çevresini yurt yaptılar kendilerine.
Kuzey Mezapotamya’ya kök salmış; Amida’da bıraktığı izler ve eserler ile tarihe damga vurmuş; yok olmuş medeniyetler; Hurriler, Mitanniler, Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler… Hep Dicle çevresinde kuruldular.
Bismil, Batman, Kayzer, Pisyar, Garzan, Başur, Silopi ve Botan, Sason, Kulp, çayları…
Birleşerek bir ejderhaya dönüşür; Dicle’ye kavuşmak için. Dicle’nin sularındaki Şibot balığının lezzeti başkadır. Mem-ü Zin’in insanları ağlatan aşkı Dicle’nin etrafındaki topraklarda konuşuldu. Siyabend ile Xece Dicle’nin doğduğu kaynaklardan su içtiler.
Dicle uysaldır. Utangaçtır. Uslu bir kız çocuğudur Dicle. Ondan dolayıdır ki onun doğduğu, akıp gittiği topraklarda bazı kızların ismine, uysal, uslu, utangaç, çekingen olsun diye Dicle ismi verilir hep.
Dicle kutsal sayıldı hep. Dicle’de yıkanan insanın uzun yıllar yaşayacağı söylendi insanlar arasında. Dicle ölümsüzdür. Dicle tarihtir. Çağlara tanıklık etmiştir Dicle. Nice savaşlara sahne olmuştur. Nice savaşlardan sonra Dicle’nin suları kana bulanmıştır.
Yaşananların tek tanığı sensin Dicle. Bazen Fırat’ta gördü senin gördüklerini. Ağzın var, dilin var; konuşmuyorsun; sessizce akıp gidiyorsun Dicle. Bana geçmişte yaşananları anlat.
Bana Mezapotamya’yı anlat. Bana Mezapotamya’nın büyük krallarını, büyük kültürlerini anlat. Bana bir zamanlar dünyanın en ihtişamlı, en göz kamaştırıcı şehirlerini Babil’i, Uruk’u, Ninova’yı, Kiş, Nippur, Lağaş’ı, Ur’u… anlat. Bana dünyanın gelmiş geçmiş en vahşi kavmi olan Asurluların esirleri Mezapotamya’ya sürüp, getirip, Dicle kenarlarında kurban edip, Dicle’yi nasıl kırmızıya boyadıklarını anlat.
Asur’lu büyük Sargon’un Ninova’da yaptırttığı o büyük Saray ve kütüphane şimdi nerede?
Asurbanipal’in askerlerinin fethedilen yerlerden toplayıp, getirdikleri bilim, sanat, din gibi konularda yazılmış tabletler ve papirüslerin saklandığı, Ninova’daki o büyük kütüphane nerede? Asurbanipal’in o büyük koleksiyonu şu an nerede?
Sanherip’in kuşatma rampası yaptırıp, 25.000 ton taş ve toprak ile gömüp, yok ettiği, binlerce yıl toprak altında yatan, hâlâ toprağın altında gömülü olan, gün yüzüne çıkarılmayan, o lakiş şehri nerede?
Tarihin Babası Heredot’un ‘gördüm’, deyip, tarif ettiği, Babil’deki 7 kattan ibaret dediği, Babil’in o muhteşem, devasa kulesi nerede? Nerede Tevrat’ta ”Başı göklere erişecek kule…” denilen yedi katlı devasa, kutsal kuleler? O mabedlerde tapınak fahişeliği yapan, Tanrıça
İştar’ın, siyah uzun saçlı hizmetkarları olan güzel kutsal fahişeler nerede?
Babil’de yaşayan Sümerlilerin, Akkadlıların, Gutilerin, Amurruların, Aramilerin, Asurluların, Keldanilerin, Ahemenişlerin mirasları şimdi nerede? Hangi toprakların altında gömülü kaldılar.
Babil’de ölen Mekodanyalıyı nereye gömdüler? İskender’in mezarı nerede? Bana bunları söyle, bana bunları anlat narin ve uslu Dicle. Bu olayların tek tanığı sensin. Biliyorum sen utangaç ve kırılgan, narin bir kız çocuğusun. Sessizsin… Sanki dilin var da konuşmak istemiyor gibisin.
Gılgamış’ın başkenti Uruk’ta yaptırttığı o devasa sur duvarları şimdi nerede? Bir zamanlar Gılgamış’ın en göz alıcı, en muhteşem şehri olan Uruk şimdi nerede? Uruk’lu Gılgamış’ın fahişe tanrıça İştar adına yaptırıp, ona hediye ettiği o göz kamaştırıcı büyük kutsal tapınak, şimdi nerede?
Tevrat’a göre İbrahim’in ve oğlu İshak’ın doğduğu, Sümerlilere başkentlik yapan o Ur şehri nerede? İbrahim’in torunu Yakup’un çobanlık yaptığı kutsal topraklar nerede?
Sümerli büyük Tanrı Enlil’in yaşadığı Nippur şimdi nerede?
Ur-Nammu’nun yaptırttığı Tanrı Enlil’e adadığı o büyük, devasa tapınak ve zigurat nerede?
Asur’lu Sanherip’in bir dağı keserek, ”Zap’ın suyunu kanallar açarak çok uzaklara taşıdım…” dediği o kutsal kanallar nerede?
Halikarnaslının ‘’İhtişamı bütün şehirleri aşar dediği Babil’deki Tanrılar kapısı şimdi nerede?
Babil’in kutsal sur kapılarının Luvr’da, Metropolitan’da, Britis müseum’da ne işi var?
Nabukadnezar’ın eşi Semiramis üzülmesin diye yaptırttığı, Semiramis’ın gezindiği Babil’in o asma bahçeleri nerede?
Bana bunları anlat Dicle… Bana bunları anlat.
Güneydoğu Toroslardan başlar o kutsal Dicle’nin hikâyesi. Güneydoğu Torosların zirvelerindeki ak örtüler ilkbaharda erimeye başlayınca, bu dağların eteklerine doğru akmaya başlar eriyen o kar suları. Vahşi nehirler, dereler birleşe birleşe kutsal Dicle’yi oluşturur.
Dicle-Eğil ilçelerinden, Lice’deki Bırkleyn mağaralar bölgesinden başlar, Dicle’nin hikayesi esasında.
Hani’deki ambar vadisinde, Lice’deki Bırkleyn mağaralarının çıktığı vadilerde, Amida’nın Hevsel bahçelerinde, Raman dağının eteklerinde, Cudi ile Gabar’ı ayıran senin kolun olan Mem ile Zin’in yattığı Cizre’deki Kızılsu çayında, Andok’ta eriyen Kulp vadilerinde senin yakınına gelip, çıplak ayaklarımı senin sularınla yıkadım. Eğil’de senin üstünden yüzerek geçtim. Eğil kalesine çıkıp oradan baktım sana. Botan çayının sana kavuştuğu yeri görmek için Siirt ile Güçlükonak arasındaki yere kadar gittim. Sana katılan Dargeçit ile Güçlükonak arasındaki Ilısu çaylarındaki sazan balıklarından, Hevsel bahçelerinin geçtiğin yerdeki Şibot balıklarından tutup yedim. Senin adının verildiği Üniversite de okudum. 4 asır önce seni zincirleyip, üstünden geçen salların sahibi bezirganlardan aldıklarını Botan halkına dağıtan Elo Dino’nun efsanesini öğrenmek için, İdil’e, Bafe’ye, cehennem deresine kadar gittim.
Dicle’nin kolları birleşe birleşe korkunç bir ejderhaya dönüşür ki, ben onu Kuzey Mezapotamya’nın utangaç, uslu, sakin, narin ve kırılgan kızına benzetirim hep. Utangaç ve sakin Dicle, vahşi, çılgın, öfkeli Fırat’a kavuşalabilmek için akar gider; Mezapotamya topraklarına doğru.
Dicle, Diyarbakır, Bismil, Batman, Hasankeyf, Cizre, Musul’dan geçer. Bağdat’ı ikiye böler.
Aşkın ve sevginin hızı, kavuşmanın özlemiyle Şat-ül Arap vadisinde vahşi, çılgın, öfkeli Fırat’a kavuşur. Basra körfezine vardığında ise ummanlara akar gider o iki âşık.
Kutsal kitaplara konu olmuştur o utangaç Dicle. Danyal peygamberin mücizesine dönüşmüştür. Tevrat’ı yazanlar, ona Digris dediler. İncili yazanların hepsi, Luka, Matta, Markos, Yuhanna ona Tigris adını verdiler. Kitabı kutsal sayılmayan Kıvrıs’lı Barnabas’ta ona Tigris demişti. Kur’an’ı yazıya geçiren ise ona Dijle adını verdi.
Paleolitik çağ bittikten sonra başlayan Mezolitik çağda insanlar onun çevresine yerleştiler.
Onun çevresindeki, Dicle vadisindeki kayalıklı yamaçlarda oyuldu ilk mağaralar. Neolitik çağ insanı onun çevresine ekti ilk buğdayını, arpasını.
Medeniyetlerin kuruluşuna şahitlik etti. Akışıyla toprağa can verdi; hayat verdi. Adem ile Havva’yı besledi. Çevresindeki yeşil ormanlarıyla, kurtların, kuşların, kuzuların barınağı oldu her zaman. İlk evler, ilk köyler, ilk kentler onun çevresinde kuruldu. Karacadağ’ın eteklerinden toplanan ilk yabani arpa, ilk yabani buğday onun çevresine ekildi. İlk arslan, ilk ceylan, ilk tavşan onun çevresinde avlandı. İlk kan onun çevresinde akıtıldı. İlk cinayet onun çevresinde işlendi.
İlk av sahneleri onun çevresindeki kayalıklara, onun çevresindeki mağaraların duvarlarına çizildi. İlk mülkiyet sorunları, ilk toprak kavgaları, ilk başkaldırış, ilk askeri darbe girişimi onun
Asurlu 3. Salmonosar ile kardeşi arasında onun çevresinde yaşandı. Bir krala karşı, Dehak’a karşı ilk suikast onun çevresinde gerçekleştirildi.
İlk inançlar Dicle’nin etrafında kutsandı. İlk mabetler gökyüzüne onun çevresinde yükselmeye başladı. Peygamberler, havariler, azizler, sahabeler, evliyalar, ermişler, dervişler… Buradan geçti batıya, kuzeye ve güneye.
Her renkten ve ırktan insanlar Dicle çevresinden göçüp, giden insanlar sayesinde ortaya çıktı. Dicle çevresinden göçen insanlar yollara düşüp, şehirlere ve ülkelere harmanlandı.
Köprüler, Kaleler, Antik kentler, Surlar, gökyüzüne doğru yükselip giden kutsal mabetler ilk Dicle’nin etrafında ortaya çıktı. İlk ordular, ilk krallar, ilk sultanlar onun çevresindeki topraklarda egemenlik kurdular.
Fırat’a kavuşana kadar, Nil gibi hep yalnızlığa akar Dicle. Dicle’nin çevresindeki topraklarda güneş başka bir renkte doğar. Onun çevresindeki topraklar kutsaldır. Rüzgar buralarda bir başka eser; Mereto eteklerinden, Karacadağ eteklerinden, Bağok dağlarından, Batı Raman dağlarından, Şengal dağlarının eteklerinden; derin vadilerinden esen rüzgarlar Mezapotamya topraklarının üstünde eser durur hep. Dağların eteklerinde yetişen çiçeklerin, otların kokusu o kutsal dağların eteklerinden gelen esintiyle, tüm Mezapotamya topraklarına dağılır. Dicle’nin etrafındaki Mezapotamya toprakları bahar gelince hep çiçek kokuları ile yıkanır.
Sen Dicle’sin. Sen coşkun, vahşi, deli, akılsız Fırat’a yar’sın. Sen Fırat’ın utangaç aşığısın.
Sen vicdanlısın. Fırat gibi akılsız değilsin. Fırat gibi katil değilsin. Mezapotamya’da yaşananların tek tanığı sensin. Dilin olmadığını biliyorum. Benim senden başka tanığım yok.
Bana bunları anlat Dicle… Bana bunları anlat.
Tebrikler çok güzel akıcı ve bilgi dolu.
Kutluyorum kalemine yüreğine sağlık