Gerçek yalnızlık ve yalancı özgürlük
– Yalnızlığın kendine has bir özgürlüğü var, biliyor musun?
– Bu özgürlüğü tatmaktan mı korkuyorsun?
– Bu özgürlüğün beni delirteceğinden korkuyorum.
Sessizlik, beyninde yankılanan tek şeyin kendi düşüncelerinin olmasıdır. Benim parazit düşüncelerim beynimi eritmeye yer arıyor ve boş kâğıtlar bunun tek ilacı. Alt dudağım titrerken karışmış saçlarımı kafamda topuz yapıyorum. Hüznümün akıttığı rimelimi parmaklarımla yüzümde dağıtıyorum.
Çıkık elmacık kemiklerimi okşuyor avucum, kendisinin de okşanmaya ihtiyacı olan avucum. Bez ayakkabılarımı ayağıma geçirmeden önce bileğimin arkasına yara bandını yapıştırıyorum. Bezin üzerinde kuruyan kanım tüm o beyazlığın içerisinde hoş duruyor. Temizlemeye çalışmıyorum.
Güzel insanların güzel elbiselerinde ter izleri bırakan sıcağa aldırmıyorum, kollarımı örten bir kazak geçiriyorum üzerime. Kabuk bağlamalarına izin vermediğim yaralarım siyah kumaşın altından görülmüyorlar.
***
Kaldırım taşları, üzerinde zıplayıp kahkahalar atan onlarca çocuğu hissettikçe tebessümü genişliyor. Fakat yaraları yaşından fazla olan kız adım attığında sahneye yüzü düşüyor taşların. İstenmediğini anlamasın diye dikkatini sadece daha hayatı tatmamış çocuklara çeviriyor. Herkes için bu en iyisi.
Adımlarını takip ediyor pürüzlü taşlar, eczaneye giriyor bu sefer de başıboş kızımız. İhtiyacı olmadığı ilaçlar için kâğıtlarını harcadıktan sonra tekinsiz bir ara sokağa çıkıyor. Ve bu sokağı tekinsiz yapan şey olmak için kendini hazırlıyor.