Okula yeni başlayan çocukları ‘sorularınızla sıkboğaz etmeyin’ tavsiyesi

Okula yeni başlayan çocukları ‘sorularınızla sıkboğaz etmeyin’ tavsiyesi
13.09.2021
A+
A-

Prof. Dr. Hasan Kandemir, çocuğu okula başlayan ailelerin, uyum sorununu aşması için okulu, oyun, eğlence, sosyalleşme ve yeni bilgiler öğrenme yeri olarak anlatması gerektiğini söyledi.

Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hasan Kandemir, AA muhabirine okulların açılmasının aile ve çocuklar üzerindeki etkilerini, çocukların okula uyum sorunu yaşamaması için alınabilecek tedbirleri anlattı.

Bu yıl yeni tip koronavirüs şartları nedeniyle okulların önceki dönemlere göre biraz daha farklı şartlarda başladığına işaret eden Kandemir, bu durumun bazı ebeveynler üzerinde kaygı, çocuklar üzerinde ise duygusal yoğunluk oluşturabileceğini ifade etti.

Özellikle yeni okula başlayan çocukların okula uyum sürecinde kaygılanmasının normal olduğuna dikkati çeken Kandemir, çocuktaki korku ve endişenin, kişisel özellikleri göz önünde bulundurularak izlenecek bir iletişim modeliyle giderilebileceğini vurguladı.

Ailelerdeki okula uyumla ilgili kaygının çoğunlukla çocuklara yansıdığına dile getiren Kandemir, “Anne, babalar da ‘Acaba çocuğum uyum sağlayabilecek mi, herhangi bir problem yaşayacak mı?’ diye tedirgin olup kaygılandığı zaman bu süreci yürütmek zor oluyor. Burada anne babalara ve okuldaki öğretmenlere birlikte görev düşüyor. Her çocuğun kendi kişisel ve bireysel özelliklerine göre bir yaklaşım sergilemek gerekiyor. Bazen kimi okullarda ‘Bu çocuğun ağlaması, zorlanması normal. Siz gidin hiçbir sıkıntı olmaz, rahat olun alışır’ gibi ezbere yaklaşımlar görebiliyoruz. Bunlar kesinlikle doğru yaklaşımlar değil.” diye konuştu.

“Çocuğu okulla ilgili sorularla sıkboğaz etmeyin”

Çocukları okula yeni başlamış ailelerin de bazen çocuklarının heyecanına ortak olarak, eve döndüğünde çocuğa okulla ilgili çok fazla soru sorduğunu vurgulayan Kandemir, “Yeni başlayan çocuğa okulla ilgili sorular sorarken onu çok sıkboğaz edebiliyoruz. ‘Bugün okulda ne oldu, şu derste neler yaptınız, teneffüste ne yaşadın?’ gibisinden çocuğu bıktırabilecek sorular, çocuğun ifade edebileceği şeyler varsa bile söylemesine engel olabiliyor. Bu sorgulama çok doğru bir iletişim tarzı değil. Burada biraz okula ilişkin paylaşımı ve yönlendiriciliği çocuğa bırakmak lazım. Kendisi gelip belki size bir tek şey söyleyecek fakat siz onun üzerinden onu ve duygularını anlamaya çalıştığınız zaman daha sağlıklı bilgiler elde etmiş olacaksınız.” ifadelerini kullandı.

“Okul, coşkulu ve keyifli bir yer olarak anlatılmalı”

Prof. Dr. Kandemir, yeni başlayan öğrencilere okulun öncelikle oyun, eğlence, sosyalleşme ve bir şeyler öğrenme yeri olarak anlatılması gerektiğini dile getirerek, şu tavsiyelerde bulundu:

“Siz sürekli çocuğa ‘Bugün bir şey oldu mu, bir sıkıntı yaşadın mı, herhangi bir problem oldu mu?’ diye sorarsanız çocuğun aklına ‘Acaba orada bir problem mi olması lazım, okul sorunlu bir yer mi, orada bir problem mi oluyor ya da benim gelip her şeyi evde paylaşmam mı gerekiyor?’ gibi düşünceler geliyor. Oysa okul çocuğa ait, çocuğun oynayacağı, keyif alacağı eğlenmek için gittiği bir ortam. Bunu bu şekilde ona da ifade ederek kendisinin duyguların aktarmasına fırsat vererek takip etmekte fayda var. Bizim ülkemizde okul deyince herkesin aklına çok büyük bir başarı beklentisi geliyor. Özellikle çocuğu okula yeni başlayan aileler, çocuğa ‘Oraya eğlenmeye, keyif almaya, arkadaşlarınla oynamaya, arada da sana güzel gelecek bir şeyler öğrenmeye gidiyorsun’ demeli. Yeni başlayan çocuk için okul, coşkulu ve keyifli bir yer olarak anlatılmalı. Olumsuz taraflarından bakmaktansa yani ‘Bu çizgiyi çizemedi, bu harfi tanıyamadı, öğrenemedi’ demek yerine olumlu yönlerinden bakarak çocuğa da bu olumlu imaj aktarmak gerekiyor.”

Okula tamamen ders başarısı beklentisiyle gönderilmenin çocuklara duygusal anlamda yük olduğunu aktaran Kandemir, şöyle devam etti:

“Çocuk okula başladığında onu müthiş bir yarışın içerisine itiyoruz. Muazzam bir başarı beklentimiz var. Sistem bizden zeytin üretmemizi isteyebilir, bütün herkes de kendi toprağının neye uygun olduğuna bakmadan zeytinin ardına düşerse o topraktan zeytin alamayabilirsin ama belki oradan en güzel cevizi ya da üzümü alacaksınız. Bizim çocuğun özelliklerini bilerek, ona odaklanarak onun verebileceği potansiyeli ve kapasitesine göz önünde bulundurarak hareket etmemiz gerekiyor. Hayal kırıklığına uğramamak için biz kendi elimizdekinin özelliklerini bilip ona uygun yaklaşım gösterelim.”

(AA)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.