Aytun Çıray’dan sarsıcı manipülasyon eleştirisi
İYİ Parti Basın ve Medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, Aydında yaptığı basın toplantısında, “Kriz yoktur, manipülasyon vardır” görüşüne sarsıcı eleştiriler getirdi.
Çıray, aynı zamanda Soçi’de İblid konusunda varılan anlaşmanın son derece riskli olduğunu vurguladı.
Çıray’ın basın toplantısında belirttiği başlıklar şöyle:
”Türkiye tarihindeki en büyük ekonomik krizin içine henüz girdi. Çarşıda pazarda markette fiyat etiketleri her gün ve artan bir hızla değişiyor.
Sn Erdoğan’ın geçmişte yaptığı gibi çay simit hesabı yaparsak eğer, 5 kişilik bir aile üç öğün çay simit yediğinde 1687,5 lira gerekiyor. Yani 5 kişilik aile sadece çay simit yese dahi geçinemiyor.
Öneki gün işsizlik rakamları 10,2 olarak açıklandı.
Bu tam bir TÜİK palavrası…
Gerçek işsizlik %16’dan aşağı değil.
AKP iktidarının beğenmediği 2000 yılında işsizlik kaçtı biliyor musunuz?
%6.5 idi…
Asgari ücret dolar bazında 425 dolardan 246 dolara düştü. 2002’de hane borçları toplamı 4,4 milyar dolar iken, şimdi 88 milyar dolar. Yılbaşından bu yana %50’ye yakın devalüasyon oldu.
Kredi faizleri %40-70’lere yükseldi.
Reel enflâsyon %40.
Türkiye buna iyi diyor mu?
ASIL MANİPÜLÂSYONU KRİZDEKİ SORUMLULUĞUNU ÖRTMEK İÇİN ERDOĞAN YAPIYOR
Şimdi Sayın Erdoğan bu tabloya kriz değil diyor.
Bir manipülasyonmuş!
Yani kriz yokmuş ama, dış güçlerin yanıltma, hile, aldatmacası varmış.
Türkiye bir manipülasyonla %50 fakirleştirilebiliyorsa, yani bu boyutta bir manipülasyonu Türkiye’yi yönetenler önleyemiyorlarsa bu zaten başlı başına bir yönetim krizidir.
Esasen ortada bir manipülâsyon var…
Manipülâsyon bahanesine sığınan Sayın Erdoğan, ekonomik krizdeki sorumluluğunu ört bas etmek manipülasyonun kralını yapıyor.
AKP’nin yaptığı manipülâsyonlara örnek çok.
Mesela Suriye’de başımıza açtığımız yeni büyük sorunlara bakalım. Hani geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan Soçi’ye gitmişti günü birlik. Orada Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’le buluşmuştu.
Neyi konuşmuşlardı?
Sayın Cumhurbaşkanının İdlib’te konuşlanmış muhalif güçlere karşı Suriye ordusunun ve Rus güçlerinin yürüttüğü bombalama operasyonlarının durdurma, yani ateşkes talebinin reddedilmesinden sonra girilen çok tehlikeli süreci.
SOÇİ’DE SON DERECE KOMPLİKE BİR SÜREÇ BAŞLADI
Soçi’de yapılan görüşmeler, ileride ne kadar zarar verdiğine şahit olacağımız “zavallı medya” tarafından olağanüstü bir başarı olarak sunuldu.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın İdlib’den Türkiye’ye yeni bir kitlesel göçü önlemeye yönelik ateşkes talebinin Putin tarafından kabul edildiği söylendi.
Burada ilk bakışta yalan veya yanlış olan bir nokta yokmuş görünüyordu.
Gerçekten de Rus güçlerinin ve Suriye ordusunun muhalif silahlı grupları hedef alan bombardımanları son bulmuştu.
Ancak nasıl ve neyin karşılığında?
Deyim yerindeyse zurnanın zırt dediği yer tam da burasıdır.
Suriye’de Türk Milleti ve Türkiye için yaşadığımız krizin daha da ağırlaşmasına yol açacak son derece komplike yeni bir tehlikeli süreç başlamak üzeredir.
2012 Kasımında Mecliste yaptığım konuşmada dış politikamızın ‘yurtta barış cihanda barış’ ilkesinden sapmasının Suriye bağlamında çok ağır sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekmiştim.
Olaylar öyle bir gelişebilirdi ki, bütün yollar bir anda uluslararası bir mahkemeye çıkar ve savaş ve insanlık suçları işlemiş olma ithamıyla karşı karşıya kalınabilirdi.
SAMİMİYETLE UYARIYORUZ: SOÇİ MANİPÜLASYONLARA AÇIK BİR TUZAKTIR
Bugün tekrar ve samimiyetle uyarıyoruz:
Maalesef bu vahim ihtimal neredeyse açık ve yakın bir tehlike haline gelmeye başlamıştır.
Bunun sebebi Soçi’de varılan anlaşmanın, Türkiye ile Suriye’deki radikal silahlı muhaliflerin arasında bir bağ kurmayı mümkün kılmasıdır.
Özellikle de dış manipülatörler açısından!
Çünkü anlaşmaya göre, İdlib bölgesindeki özellikle silahlı radikal muhalif grupların silahsızlandırılarak bölgeden tasfiye edilmesinde ve bölgenin arındırılmasında Türk Ordusu vasıtasıyla Türkiye birinci dereceden rol ve sorumluluk üstlenmektedir.
Zihniyetleri IŞİD’cılardan hiç de farklı olmayan bu kanlı radikal fanatiklerin Türkiye’nin bu rolünü kabullenip kabullenmeyecekleri bir sorundur.
Kabullenmeleri durumunda ise, Türkiye, Suriye savaşının bir sonuca bağlanmasından sonra maruz kalabileceği asıl ciddi sorunla yüz yüze kalabilecektir.
İşte o zaman politik olarak Türkiye’yi yönetenleri ve sahada bu radikalleri kullanarak Suriye’yi kana bulayan manipülâtörler…
Yüzbinlerce her yaştan masum sivilin katledilmesinden ve ülkelerini terk etmek zorunda kalmasından sorumlu olan canilerle Türkiye’yi doğrudan ilişkilendirebilirler.
Sık sık bekâ sorunundan bahsedenler bunun farkındalar mı?
ÇARE SURİYE MEŞRU HÜKÜMETİ İLE GÖRÜŞMEK
Bu, Türk Milleti ve Türkiye için olağanüstü vahim bir tehdit, en azından tehdit ihtimalidir.
Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni korkunç sonuçları olabilecek bu açık ve yakın tehditten korumak için hepimiz üstüne düşeni yapmak zorundayız.
Bunların başında da sayın Cumhurbaşkanı’nın hiç vakit kaybetmeden meşru Suriye hükümetiyle doğrudan görüşmelere başlamaya davet ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın halihazırdaki katı tutumunu yumuşatmaması Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti için son derece meşum tezgahların hazırlığı içinde olan manipülatörlerin işlerini kolaylaştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.’’