Ebeveyn-çocuk ilişkileri…
Anne- baba olmak, her zaman dilimi için farklı ihtiyaçların gözetildiği, çocuklara farklı davranış biçimlerinin geliştiği, onlar için en iyi olanın (!) sürekli bir değişim geçirdiği uzun bir yolculuktur. 1900 lü yılların ortalarına dek süren savaşlar, salgın hastalıklar ve yoksulluk nedeni ile anne-babalar öncelikli olarak çocuklarının sağ kalmalarını ve temel yiyecek/giyecek ihtiyaçlarını karşılamaları üzerine çaba sarf etmişlerdir. 70 yıllarda bu süreç siyasi atmosferden zarar görmeden kurtarmak, 80 li yıllarda gelişen dünya düzenine uyum sağlamakla geçmişti. 2000 li yıllardan itibaren ise hayatta kalma mücadelesi yerini rekabetçi dünyada ideal/mükemmel çocuk yetiştirmek amacıyla ‘onun yerine yaşama’ noktasına vardı.
Anne-babaların kendi çocukluk ve gençliklerinde mahrum kaldıkları şeylerden çocuğunun mahrum kalmaması, planlayamadıkları kariyer planlarını çocuklarının gerçekleştirmesi, dünyanın yeterince güvensiz bir yer olduğuna dair olan inançları nedeniyle gittikçe daha koruyucu olmaları, hatta onların adına karar verme ve yapmaları gereken her şeyi yapıp, tüm sorumlulukları alıp, tüm sonuçlara katlanıp kısaca ‘Aşırı Ebeveynlik’ yapan insanlarla dolu bir dünya kurulmuş oldu. (Ginott 1969).
İyi anne-baba olmalıyım, çocuğum hep mutlu olsun, üzülmesin derken çocukların keşfederek öğrenmelerinin önüne geçildiği, yaşayarak öğrenme konusunda çocukların şevklerinin kırıldığı, seçim yapma şanslarının olmadığı, en iyinin zaten anne babası tarafından belirlenen bir düzende herhangi bir çaba sarf etmeye değer bulmadıkları, sorumluluk alamayan, bireyselleşemeyen, karar vermekte zorlanan, kişisel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir nesil ortaya çıkmış oldu.
Aileler tüm iyi niyetleriyle çocukları için yaptıklarını düşünseler de farkında olmadan onların kişilik gelişimlerini olumsuz yönde etkilemekte, aslında ‘sen yetersizsin, başaramazsın’ mesajını vermektedir.
Sorumluluklarını alamayan, kendi kararlarını veremeyen çocuklar sürekli takip ve baskı altında hissettiklerinden kendilerini ifade etmekte güçlük çekerler, benliklerini gösteremezler. Girdikleri ortamda karar verebilme ve ifade edebilme güçlükleri zamanla özgüven sorunlarına, kaygı bozuklukları ve depresyona yol açabilmektedir. Yaşı kaç olursa olsun anne/baba bağımlı, sosyal alanlarda zorlanan, hayatını idame etmekte güçlük yaşayan bireyler olarak yetişkinliğe geçerler.
‘Aşırı ebeveynlik’ ten kaçınmak ve çocuğumuzun bağımsız bir birey olabilmesi için neler yapılabilir?
- Onlara güvenmek
- Onun bir birey olduğu kabul etmek, yaşayarak öğrenmesine izin vermek,
- Sorumluluklarını almalarına zaman tanımak, onların yapması gereken ödev/oda toplamak/kıyafet – yiyecek seçimi vb… alanları onlara bırakmak,
- Destekleyici ve cesaret verici olmak, hata yapmalarına ve yapılan hataların sonuçlarını yaşamalarına izin vermek,
- İstemedikçe yardımcı olmamak, önerilerde seçimi onlara bırakmak,
- Onlara adına karar almamak, sadece yol gösterici olmak
- Sevdiğinizi ve ne olursa olsun daima onun yanında olduğunuzu hissettirmek…