Papaz kaçtı, Arap camdan bakıyor, Türküm, Doğruyum, Çalışkanım!

22.10.2018
A+
A-

Papaz kaçtı, Arap camdan bakıyor, Türküm, Doğruyum, Çalışkanım! Veee yerel seçimler…

Değerli Okurlarım,

Bir önceki yazım olan, ‘’Cumhuriyetimizin 4. Dönemi’’ başlıklı yazımda da altını çizmiştim, gündem yoğun, gündem karışık, gündem bulutlu, puslu ve ağır.

Haziran 2018 seçim döneminde sık sık duyduğum bir söylemdi, diğer yerel basın kaynaklarında da yer aldı bu söylem. İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet K. Erozan, seçim çalışmalarında seçmen ile buluşmalarında ‘’Papaz Uçtu, Papaz Kaçtı’’ sloganını çok kullandı. O dönem yanında bulunma fırsatım olan Sayın Büyükelçi, bunları söylerken ben dâhil birçok seçmen çoğu kez anlam veremiyorduk bu söyleme, lakin geldiğimiz noktada ülke olarak hepimiz;

‘’Papazı Bulduk.’’

Değerli okurlarım,

Bu tabi kî baştan aşağı bir dışişleri uzmanlık konusuydu ve Sayın Vekil bir hariciyeciydi. Kanaatimce konuya enine boyuna hâkimdi ve seçmene bir mesaj veriyordu. Aradan aylar geçti, Sayın Büyükelçi Bursa milletvekilimiz oldu ve hatta Genel Başkan Yardımcısı bir hemşerimiz var artık İYİ Parti saflarında. Geçen hafta Meclis basın toplantısında da bu ve başka dışişleri konuları ile ilgili açıklamalar yaptı. ‘’Uçtu Uçtu Papaz Uçtu’’ dedi ve ekledi; ‘’İzmir’e inip kalkan uçaklara bakın.’’ Tecrübeye güvenmek ve saygı duymak lazım.

3-4 ay Türkiye’nin gündemini meşgul eden, ekonomimize balyoz indiren, ocaklar yıkan, şirketler batıran, intiharlar yaşatan, Amerika ve Trump ile ülkenin arasına çomak sokan bu papaz nasıl uçtu?

‘Eyy Amerika! Al papazı ver hocayı! Pabuç bırakmayız! Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz! Kale gibi ekonomimiz var! Kriz&mıriz yok’ söylemleri! Milli ekonomik savaştayız söylemleri!  Sonrası dolar 7.5’ları gördü. Sonrasında bir Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde ayaküstü 2 dakikalık Trump muhabbeti ile ve Cumhurbaşkanı’nın ‘’Türk adaleti beni mahcup etmedi’’ söylemi ile papaz uçtu, dolar düştü.

Eee vatandaşın çektiği o kadar sıkıntı?

Sayın okur,

Bu konu baştan aşağı, tepeden tırnağa bir Hariciye uzmanlık konusu idi ama ortada uzman bir hariciyeci kalmamıştı, vardı belki ama, işte ama… Eline bir fırsat geçirmişsin ya da yaratmışsın, bırak bu işleri uzman hariciyecilerine onlar muhatap olsun. 15-16 yıldır dışişleri politikasında şamar oğlanına döndü bu ülke, duvara çarpıp çarpıp geri dönüyoruz. Bu konuda bari işin içine elini sokma ama nafile…

***

Papazdan, hacıdan hocadan bahsetmişken Araplar geldi aklıma. Hani öyledir ya bizde hacı hoca denilince sarıklı, sakallı, cüppeli, Arabistanlı veliaht prensler gelir akla. Benimde geliverdi hemen.

Suudi Arabistan, veliaht Prensi ve Kaşıkçı vakası.

Hatırlayalım;  4 Ekim günü Trump Misisipi’deki bir mitingde, ‘’Kral Salman’ı severim ama ona dedim ki; Bak Kral sayemizde o koltukta oturuyorsun, biz olmasak 2 hafta iktidarda kalamazsın’’ demişti.

O sıralarda  ‘’2 Ekim tarihinde yani 2 gün önce Cemal Kaşıkçı İngiltere’den Türkiye ye geçmiş ve Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda buhar oluvermişti. Yani Cemal Kaşıkçı katledilmiş, ettirilmiş (sizce Amerika mı? Arabistan mı?) bakalım!

Kim bu Cemal Kaşıkçı? Türkiye’nin en sevdiği Araplar’dan olan meşhur zengin Adnan Kaşıkçı’nın yeğeni (Adnan, Cemal’in öz amcası oluyor) bir de İngiltere Prensesi Diana’nın meçhul sevgilisi Dodi el-Fayed’in halasının oğlu. Hiç eveleyip gevelemeden kaynağı doğrulanmış bilgi olarak bu aile öz be öz Çerkez Türkü olup Kayseri, Germe Köyü eşrafındandır. En önemlisi de çooook zengin bir aile.

Meselenin özü; Para…

Amerika ekonomik olarak zorda, Türkiye ekonomik ve siyasi açıdan kıstırılmış, Suudi Arabistan zengin, İngiltere her zamanki gibi oyun kurucu ve kindar!

İngiltere; Cemal nereden Türkiye’ye geldi: İngiltere. Diana’nın İngiltere’yi aldatmasını ahirete kadar unutmayacak İngiltere.

Amerika; bu sefer 2 taşla 2 kuş, 100’lerce milyar dolar vurdu. Papazı uçururken, hacıyı domuz bağı yapı Türkiye’nin kucağına pimi çekilmiş atom bombası olarak bıraktı, tüm dünyaya PR edip Arabistan, Türkiye gerilimi yaşattı. Arabistan’ı 150 milyar dolar haraca mahkûm, Türkiye’yi orta oyuncusu yaptı.

Türkiye; her zamanki gibi mağdur, malul, mahkûm ve çaresiz!

Bekleyelim ve görelim daha bizi nelerin beklediğini.

Takip edin önümüzdeki günler;

-İş Bankası hisseleri (buradan yazıyorum, bu konu 2. bir gezi olayına yol açabilir.)

– FETÖ konusu,

– PYD/YPG’ye verilen siyasi destek ve silahlar

– Türk asıllı olsa da ABD vatandaşı ve NASA çalışanı olan kişinin durumu (Serkan GÖLGE)

– İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğu çalışanlarının durumu

– Halkbank’a kesilecek ceza

– S-400 füzeleri,

– S-35 uçaklarının teslimi

– İran’a uygulanacak yaptırımlar

– Menbiç konusu

– Fırat’ın doğusuna nasıl ve ne zaman geçileceği

Kısacası değerli okurlarım; bu iki konu Papaz ve Arap meselesi birbirinden bağımsız olmayıp aynı senaryonun 2 farklı oyuncusudur. Artist Amerika, yönetmen İngiltere, figüranlar Türkiye ve Arabistan, seyirciler Avrupa…

Şimdi bu skandalın ve rezaletin altından nasıl kalkılacak derken; TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM…

Son 5 gündür hem sosyal medyada, hem tüm iletişim kanallarında ANDIMIZ’dan başka bir şey konuşulup yazılıyor mu?

Ne papaz, ne Kaşıkçı, ne ekonomi, ne Arda Turan, ne Suriyeliler meselesi, TERTEMİZ…

İktidar seçmeninin bir kısmını tenzih ederek; çünkü bir kısım iktidar seçmeni, muhalefet gibi sesini yükseltti bu papaz, Kaşıkçı ve ekonomi konusunda serzenişte bulunmuştu, muhalefet seçmenini nasıl susturulabilirdi?

Uyku hapı gibi!

Yine de ANDIMIZ’ın aramıza geri dönmesi acayip bir mutluluk kaynağı kanaatimce.

 Ne Mutlu Türküm Diyene.

***

YEREL SEÇİMLER

Genelde ittifaklar çatlamaz ise AKP ve MHP alır götürür gibi görünüyor yerel seçimleri.

Muhalefet ise yine onlara, hüsran ve hasret var gibi görünüyor böyle giderlerse.

Yukarıda detayları ile yazdım, PR diye bir şey var şimdilerde; eskiden reklam, kampanya vs. sözcükler ile dillendirilirdi.

İktidar dışarıdan aldığı darbeler ile bu PR’ı bir nebze öğrendi ve içeride acayip kullanıyor. Dünyada her şey bu PR ile dönüyor ama bizim muhalefetin bu konu ile tanışmadığını söyleyebilirim.

Milyon dolarlar seçimde harcıyor hem iktidar, hem de muhalefet partileri bunun için. Tabii iktidarın devlet bütçesinden de örtülü örtüsüz bu kampanyalar için kullandığını tahmin edebiliyoruz.

Yine de muhalefetinde azımsanmayacak seçim yardımları ve teşkilat bütçeleri var azımsanmayacak hem de. Seçmeni bilinçlendirmek açısından paylaşmak isterim; CHP ve teşkilatlarının son iki seçim için harcadığı kampanya bütçesi yaklaşık 350.000.000 TL (ÜÇYÜZMİLYON TÜRK LİRASI). Sadece CHP’nin bu kadar olduğunu düşünürsek muhalefet partilerinin kampanya bütçeleri 1.000.000.000 TL’ye yaklaşıyor. Nereye varmak istiyorum diye merak edenler için yazıyorum. Muhalefet partilerinin sorunu para ve bütçe meselesi değil, rekabet de yenemedikleri iktidar ile ilgili. Sorun plan ya da plansızlık. Hep CHP’den veriyoruz örnekleri lakin hem ana muhalefet, hem de malzemeyi bol bol veriyorlar basın, medya ve seçmene…

Geneli yazmaya devam ediyorum; Mart 2019 yerel seçimleri ile ilgili…

Örneğin İstanbul adayı olarak Muharrem İnce’nin adını telaffuz ediyor Genel Başkan Kılıçdaroğlu son 1 haftadır. Arkadaş adam belediye başkan adayı olmak istemediğini, tek adaylığının CHP Genel Başkanlığı olduğunu defaatle açıkladı kamuoyu önünde. Neden ısrar edersiniz bu kadar anlamıyor insan. Belediye başkan adayı olmak istemeyen bir adayı neden halkın ve seçmenin önüne atarsınız? Gönülsüz işten hayır gelmez… Ya da eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz… Daha var ama bu satırlardan paylaşamıyorum etik, kurallar ve kişiliğim gereği. Diğer muhalefet partilerinde de durum şimdilik aynı gibi görünüyor.

Genelde İstanbul, Ankara, İzmir ve her ne kadar çok dillendirilmese de görsel ve yazılı ulusal medya tarafından, Bursa kazanılamaz ise Türkiye’yi kazanmak çok zor tüm partiler için. Zira 80.000.000 milyon nüfusun 35.000.000 milyonu bu 4 şehirde yaşıyor neredeyse, yüzde 45 seçmene tekabül eder bu rakam.

AKP ve ittifak ortağı MHP şimdiden net söylemler ile planlarını hazırlamaya geçti bile. AKP; temayül yoklamaları ve mülakatları, MHP lider öngörüsü ile beğenirsiniz beğenmezsiniz lakin net olarak nerede seçime gireceklerini ve girmeyeceklerini, nereleri kesin alabileceklerini ve kaybedeceklerini ortaya koyup seçime 5 ay kala çalışmalarını çoktan başlattı. CHP, İYİ Parti, HDP, SP ve diğer küçük partilerde ise net ve ulaşılabilir hedef koyan yok daha. Kemal Bey her zaman olduğu gibi İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’yı alacağını söylüyor ama o kadar; sadece söylüyor. 10 senedir hep söylüyor. Zaten bir ana muhalefet partisi de bu kadar iddialı olmalı kanaatimce. Net tavır, Ulaşılabilir Hedef, Uygulanabilir Proje koyan bir muhalefet yok, olmayacak gibi de duruyor şu ana kadar.

Yerelde ise Güzel Bursa’mız için yazacağım haberler var tabii.

Tüyolar ile birlikte.

Gelecek yazımın tamamını bu konuya ayıracağım. Gündemin yoğunluğu sebebi ile aslında bu yazımda ele alacaktık konuyu, lakin Burası Türkiye sayın ve değerli okurlarım.

Biliyorsunuz aynı 2 günü stabil geçirebilen bir ülke değiliz. Yarın nelere kadir, hayır olsun inşallah.

Sağlık, esen ve mutlulukla kalın şimdilik.

YORUMLAR

  1. Murat Y. dedi ki:

    Ayhan bey cok guzel bir yazi olmuş tebrikler
    Türkiye ve Dünyayı yazınıza sığdırmışsınız.
    Elinize sağlık.

  2. Sefa tarakçıoğlu dedi ki:

    Gayet güzel olmuş Bursa ile ilgili tüyoları bekliyoruz

  3. Orhan Aydın dedi ki:

    Sevgili Ayhan Bey,
    Baştan beri öngörülerini takip eden dikkatli bir okur ve üst düzey yönetici olarak ifade edebilirim ki yerinde tesbit ve önerileriniz için sizi içtenlikle kutluyorum. @