Türkiye üzerinde oynanan oyunlar…
Mutlu ve umut dolu yarınlar için yapılan yanlışların, hiç durmadan yinelenmesi ve hatırlanması gerekiyor.
Misyonerlerin bizlerle irtibata geçişi, 1819 tarihine dayanmaktadır. İlk kez bu tarihte Kayseri’de protestanlar misyonerlik faaliyetlerine başlamıştır ve Osmanlı tarihinden bu yana ülkemizde misyonerlik faaliyetleri giderek ve hızla artarak devam etmiştir.
İlginç olanı şudur ki; misyonerlik faaliyetlerini sürdürmek kanunlarımıza göre suç değildir. Yeter ki kamunun aleyhinde bulunmadığı, kin ve nefret tohumlarını topluma yaymadığı sürece yapılsın…
Peki, bu misyonerler bölücü faaliyetlerde bulunmuşlar mıdır? Elbette bulunmuşlardır.
Başta 100’den fazla okul açmışlardır. 1919 yılına kadar Ermeniler, Kürtler, Gürcüler başta olmak üzere bütün etnik guruplara İncil dağıtıp, para yardımları yaparak Mondros’un gerçekleşmesine büyük katkı sağlamışlardır. Niyetleri açıkça belli olan bu misyonerlerin önüne bir demir perde gibi çıkan, 1919 yılında Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal’dir. Mustafa Kemal, Cumhuriyeti kurduktan sonra yaptığı ilk iş, eğitim ve öğretimde birliği sağlamak olmuştur. Böylece misyonerlik faaliyetlerini rahatlıkla sürdüren okullar kapatılmış ve kontrol altına alınmıştır. Atatürk’ün vefatından sonra yeniden başlayan bu faaliyetler, 2002 yılından sonra hız kazanmıştır. Bu tarihten sonra Atatürk zamanında kapatılan okullar yeniden açılmış ve misyonerler bütün ülkede istihbarat yapmaya başlamışlardır. Günümüzün en çarpıcı örneği, Rahip Brunson’dır.
İktidar sahiplerinin söylevlerine göre, rahibin salınmamasından dolayı ekonomimiz dış güçler tarafından dar boğaza girmiş ve Amerika ile ilişkilerimiz hiç olmadığı kadar kötü duruma tırmanmıştır. Bu tırmanışı düzenlemenin yolu rahibi bir an önce salıverilmesi olacaktır.
Nitekim öyle de oldu. Rahip geçtiğimiz günlerde Amerika’ya uçtu. Uçtu uçmasına da, Amerika ile olan ilişkilerimiz düzeldi mi?
Mümbiç, İdlib, Fırat’ın doğusu, S400 füzeleri, PYD ve YPG’ye yapılan silah yardımları, Amerikan konsolosluğunun taşınması, ekonomik yaptırımlarım kaldırılması ve daha bir çok sorun.
Sünni İslam liderliğine soyunmakla başlayıp, stratejik derinlikle devam eden politik yanlışlıkların, bir rahibin salıverilmesiyle düzeleceğini düşünenler aklını oynatmış olmalıdır.
Görünen o ki, yakın gelecekte bu sorunlar giderek daha çıkmaz bir hal alacaktır.
Amerika’nın en son izlediği yol haritasına bakılırsa, yeni çıkmaz yollar karşımızda belirmeye başladı.
Bunun en çarpıcı örneği; Yerlerini adları gibi bildikleri halde, 3 teröristin yakalanması için ödül koymalarıdır. Bu yeni stratejiyi belirlerken,
YPG, PYD terörist gruplarını meşru kıldıklarını;
Büyük kürdistan devletini kurmaktan vaz geçerek, küçük küçük kürt devletlerinin kurulmasına öncülük ettiklerini;
Fırat’ın doğusuna müdahale yapılmasını giderek imkânsız kıldıklarını;
İran’ın parçalanmasında, Türkiye’nin de yardımcı olması gerektiğinin anlaşılmasını;
Büyük İsrail projesinin gerçekleşmesinde, Türkiye’ye ihtiyaç hasıl olacağını;
Bölgede bulunan petrol ve su yataklarını kimselere kaptırmama isteklerini;
Kıbrıs’ın etrafında bulunan yeni doğal gaz rezervlerinin ele geçirilmesini;
Türkiye’nin, Avrasya bloğuna doğru kayma ihtimalini;
Göz önünde bulundurduklarını hatırlatmaya gerek var mıdır?
Bu ve buna benzer plan ve projeler kurgulanırken; elbette hükümetimizin karşı plan ve projeleri mevcuttur.
Yandaş medya kuruluşlarının öne çıkardığı haberlerden bazılarından anlaşılacağı üzere, dış politikanın, yine iç politikaya alet edilebileceği belirlenmektedir.
Bunlardan bazılarını sıralamak gerekir se;
Andımızın gündeme taşınarak kürt oylarından kazanım sağlanması;
Reşit Galip için karalama kampanyalarının başlatılması;
Düne kadar milliyetçiliği ayaklarının altına alanların, milliyetçiliğe sahip çıkması;
Yeni bir açılım senaryosunun dillendirilmesi;
Amerika ile yakın dirsek temasına geçilerek, güçlü lider, güçlü devlet görüntüsünün verilmesi,
Yandaş medya sahipleri, bu haberleri gündeme taşıyarak, Suriye ve Güneydoğu sorunlarının çözüleceği ön görüsünü halka yaymaya çalışıyorlar. Esas maksatları bu problemleri gündeme taşımak değil, mahalli seçimlerde, AKP’ye nasıl daha fazla oy kazandırırız derdidir. Onların bu dertleri kendilerine göre haklı sayılabilir;
Nasıl olsa evlatları askerlik yapmıyor, yapsa bile ateş çemberindeki bölgelere gitmiyor, evlatları üzerinden çelik kasalar dolup dolup taşıyor, rezidansları çoğalıyor, ihaleler kapılıyor, göbek ve holdingleri yağ bağlıyor.
Yeter artık doymadınız mı?
Cemal’in canını, İsmet’in gözünü, Erkan’ın bacağını, İbrahim’in elini aldığınız; Ebru’nun hayallerini, Pakize Ana’nın umutlarını, Mehmet Baba’nın geleceğini çaldığınız yetmedi mi?
Çekin kanlı ellerinizi üzerimizden ve düşün yakamızdan artık…
Güzel bir yazı aslında daha bir çok eklenecek konu var ama siz zaten bir daha ki yazınızda yer verirsiniz kutlarım çok başarılı