Gültekin Uysal’dan AK Parti’ye eğitim eleştirisi
Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
Eğitime yapılan her yatırımın aynı zamanda hain kalkışmalar ve darbeler için önleyici tedbir olduğu ifade eden Genel Başkan Uysal, yayınladığı mesajda şunları kaydetti:
“24 Kasım Öğretmenler Günü arifesinde, öğretmenlerimizin, meslekte yaşadıkları sorunlar ile alakalı pek çok sorun var. Maddi koşulların zorlaşması ve maaşların yetersizliği, mesleki saygınlığın olmaması, siyasi kadrolaşma ve artan baskılar, eğitim politikalarının sürekli değişmesi bunlardan birkaçıdır.
Maalesef öğretmenlerimizin yüzüne baktığımızda gördüğümüz mutsuzluk, onların sorunlarını anlamaya yetiyor bizler için ancak bu mutsuzluğu 16 yıldır durmadan değişen “bakan”lar göremiyor.
“Eğitime yapılan her yatırım, hain kalkışmalar ve darbeler için önleyici tedbirdir”
Yakın zamanda bir yenisi ile acı bir şekilde karşılaştığımız darbe girişimi; bizlere, öğretmenlerin ve eğitim kurumlarının ne kadar büyük önem taşıdığını bir kez daha göstermiştir.
Adeta kendi üzerinden sorumluluk atarcasına eğitim kurumlarını, faaliyetlerini bir takım kitlelerin ve nihayetinde terör örgütü olduğu ispat olunan takiyeci grupların inisiyatifine terk etmenin nelere mal olduğunu en somut şekilde görmüş bulunmaktayız.
Yalnız bugün değil geçmişte de mevcut iktidarın denetimsizliği, bir takım süreçler için göz yumması ile ülkemizin doğusunda ve güneydoğusunda başka terör örgütlerinin eğitim kampı haline gelen okullarımız hepimizin malumudur.
İktidar, bir konuda idrak sorunu yaşıyor adeta:
Kaliteli, milli, devlet riyasetinde yürütülen eğitim ve öğretim faaliyetleri; bir taraftan “bilgi ve teknoloji üretecek” nesillerin yetişmesinde, bir taraftan da “kişilere değil vatana hizmet” bilincinin yerleşmesinde önemli rol oynamaktadır.
“Özel okul” denilerek kendilerine kadro yetiştiren “girişim”ler, öğretmenlerimizi ve eğitimcimizi sömüren yapılaşmalar ile geçmişte yapılan hatalar, ciddi bir şekilde gözden geçirilmelidir.
Toplumsal olarak yaşadığımız birçok sorunun temelinde eğitime dair sorunlar yatmaktadır. Ülkeler, devletler hem toplumsal hem de sisteme dair sorunlarını polis tedbirleri ile değil, ancak ve ancak kaliteli bir eğitimle önleyebilir.
“Camiye, okula, kışlaya siyaseti sokmanın bu ülkeye ne kadar zarar verdiğini Ak Parti döneminde pahalı bir tecrübe ile öğrendik”
Camide siyasetin örneklerine dair haberlerin, ordumuz içinde yuvalanan terör örgütlerine yönelik operasyon haberlerinin yoğun olduğu bugünlerde, eğitimi “hak” değil, “lütuf” gören iktidarın, öğretmenlerimiz ve eğitim kurumları hakkındaki tasarrufları nedeniyle milletimizin ödediği bedel tam da bugün yaşadıklarımızdır.
“Bu “bakan”lar görmüyor”
Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada 97.031 öğretmen ihtiyacı olduğunu ancak 2019’da 20.000 atama yapılacağını açıklamıştır. Mevcut halde 400 bin öğretmenimiz atama beklemektedir. 400 bin öğretmen adayı belirsizlik yüzünden, 1 milyon öğretmen ise kayıtsızlık yüzünden hayatından bezmiştir.
Yakın zamanda yapılan araştırmalardan orataya çıkan çok acı bir gerçek de öğretmenlerimizin yüzde 80’ine yakınının, öğretmenliğin “saygın” bir meslek olma özelliğini kaybettiği, daha iyi bir iş imkanı bulduklarında mesleği bırakacaklarını söylemeleridir. Araştırmalar, ülkemizin, son beş yılda Yunanistan ve Mısır’ın ardından öğretmenlerin en çok statü kaybettiği üçüncü ülke olduğunu da gözler önüne sermiştir.
Büyük Önderimiz ve Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk “Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.” diyerek kendisinin ve kurucusu olduğu cumhuriyetin öğretmene bakışını net biçimde ifade etmişti.
“Öğretmenlerimiz borç ödemek için ar-ge yapar hale geldi”
Ülkemizde öğretmenlerimizin aldıkları maaşlara bakarsak, OECD ülkeleri ve satın alma paritesine göre kıyaslandığında, oldukça gerilerde olduğumuz görünmektedir.
Öğretmenlerimizin neredeyse yarısı kredi kartı borçlusu, bir o kadarı banka takibi altındadır. Yüzde 30’u, kredi kartı borçlarının ancak asgari tutarını ödeyebilmekte, bankalardaki gecikme faizi ve reel faizler altında ezilmektedir.
Her 10 öğretmenden ikisi esnafa, ikisi çevresine, üçü bankalara borçludur. Geri kalan üçü ise ailelerinin maddi destekleri ile ayakta durmaktadır.
Birçok öğretmenimizin maaşında icra vardır. Eğitim ve öğretimdeki kaliteyi arttırmak için araştırma yapması beklenen öğretmenlerimiz borç aramak için zaman ayırmaya zorlanmıştır. Öğretmenlerimiz kitap, dergi gazete alacak para ayırmakta zorlanmaktadır.
“Öğretmenlerimiz ikinci bir işte çalışmak zorunda bırakılıyor”
EYT ile alakalı açıklamasında mağduriyetler hakkında “çift dikiş” diyerek karşı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, her 5 öğretmenden birinin mecburen ikinci bir işte çalışarak çift dikiş gittiğini görmelidir.
Daha da fenası devlet okullarımızdaki sorunlar, öğretmenlerimizin dahi çocuklarını borçla harçla özel okula göndermelerine neden olmaktadır.
“2 senede 50 öğretmenimiz geçim sıkıntısından canına kıymıştır”
Öğretmenlerimiz geçim sıkıntısı ile birlikte psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Ne acı ki idealleri ile yeni nesillere yaşama hevesi aşılayacak öğretmenlerimizden 50’ye yakını iki sene içinde canına kıymıştır.
Mülakatlar aracılığıyla kadrolaşmanın ayyuka çıktığı, bir terör örgütünün sevkinden kurtulan “özel eğitim kurumları”nın “onaylanan”muadillerine terk edildiği, öğretmen sorunları için görev yapması beklenen STK’ların iktidar yandaşlığı yaptığı bu dönemde, küresel rekabet ortamında seviye atlamak için ilk yapılması gereken; öğretmenlerimizin sorunlarının adil şekilde tespiti ve kararlılıkla çözümü için çabadır.
Bunun için ilk yapılması gerekenler; öğretmenlerimizin itibarını yeniden kazandıracak şekilde özlük haklarında iyileştirme yapılması, 3600 ek göstergenin bir an evvel çözülmesi, en azından 2019 yılı için öğretmenlerimizin ve elbette diğer memur ve çalışanlarımızın gelir vergisinden muaf tutulmasıdır.
İktidar milletvekilleri öğretmenleri, memurları düşünmüyorlarsa genel başkanlarının seçim dönemi verdiği sözlere riayet etmeli, ek gösterge konusunda acilen somut bir adım atmalıdır.
Ülkemizi siyasi iddialardan, hesaplardan kurtarmak, kurucu iddialarına yeniden geçirmek için öğretmenlerimizin sorunlarını çözmek elzemdir.
“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini elde edememiştir. Ona basit bir kütle denir, millet denmez.” diyen Başöğretmenimiz Atatürk’ün sözüne en çok kulak kabartması gerekenl
“Öğretmenlerimizin önünde saygı ile eğiliyorum”
Bu duygularla ve tespitlerle, öğretmenlerimizin siyasi çekişmelere ve kadrolaşma kaygısına konu edilmedikleri, bir eğitim ve sınav sistemi içinde en azından akredite olabilecekleri zamana kadar kalabildikleri, gelecek kaygılarından ve maddi imkansızlıklarından uzak, mesleki saygınlıklarına yeniden kavuştukları, “fikri hür, vicdanı hür nesiller” yetiştirmek için gerekli olan imkan ve şartlara kavuşabildikleri, üretebildikleri ve “üreten” çocuklar yetiştirebildikleri, öğretebildikleri yarınlara kavuşmasını temenni ediyorum.
Görevi başında şehit olmuş, diplomasını hayatı için vakfiye bilmiş, ahrete intikal etmiş öğretmenlerimizi, Başöğretmenimiz Atatürk’ü rahmet ve minnetle anıyor; bizlere, dünlere, bugüne emek vermiş, yarına da emek verecek olan öğretmenlerimizin önünde saygı ile eğiliyorum.”