İdlib’ten sonra Fırat’ın doğusu… Yeni denklemler…
Bilindiği üzere İdlib tuzağından Astana üçlüsü, “Türkiye, Rusya ve İran” ucuz kurtulmuş, Amerika ve Batı’nın planladığı oyundan üçlü taraflar zarar görmeden çıkmıştır. 17 Eylül’de Soçi’de, Erdoğan – Putin zirvesinden sonra düzenlenen basın toplantısında açıkça görüldü ki ikili anlaşma İdlib meselesini aşmış ve Türkiye’yi ilk kez Fırat’ın doğusunda Amerika projesine karşı tavır aldığını açık bir şekilde bize göstermiştir.
Türkiye açısından her iki mesele de (İdlib ve Fırat’ın doğusu) bir birinin devamı ve tamamlayıcısı olarak görülmektedir.
Bunu, Türkiye’deki Suriye dosyasını yürütenler çok titiz takip ediyor, İdlib oyununu kuran ABD ve müttefikleri, Fransa ve İngiltere tarafından, Fırat’ın doğusunda yaptıklarından kamuoyunu uzaklaştırmak ve odak noktalarını diğer tarafa çekmek amacıyla gündemde tuttuklarını iyi bilmektedirler. Hedefte üçlü yapıyı karşı karşıya getirmek ve oyalamak vardır; bununla birlikte hem Suriye’yi parçalamak hedeflenmekte, hem de Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit etmektir.
Bu endişeleri Erdoğan’ın Soçi’deki basın toplantısında, “asıl tehlike Fırat’ın doğusundaki terör örgütleri” cümlesinde gizli olduğunu görüyoruz. Bu sözleriyle Erdoğan, terör örgütlerini destekleyen ve eğiten Amerika ve diğer Batılı ülkeleri işaret etmektedir. Böylelikle Türkiye, Fırat’ın doğusunda Amerika ve müttefiklerinin planlarına karşı hareket edeceği ve o bölgedeki hakimiyeti eline geçireceği açıktır.
Türkiye şunu iyi biliyor; Amerika, Suudi Arabistan parasıyla Fırat’ın doğusunda bir Kürt devleti kurarak Türkiye’yle Arap aleminin arasına bir Kürt tamponu oluşturmayı hedeflemekte ve hızlıca hayata geçirmektedir. Bu Suriye ile sınırlı kalmayacak, İran sınırına kadar uzanacaktır, dolayısıyla Fırat’ın doğusunda uluslararası hesaplaşmalar başlayacaktır.
Buna paralel olarak Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Türkiye’yle aynı cümleleri kurması, bu mutabakatın oluştuğunu göz önüne sermektedir. Buradan çıkartabileceğimiz, Türkiye – Rusya görüşmelerinden Suriye’de, özellikle Fırat’ın doğusunda Amerikan projelerine karşı birlikte hareket edilecek ve karşı çıkılacak anlamı çıkmaktadır.
Amerika’nın Suriye’de Fırat’ın doğusunda bulunmasına başlarda bir tek Esed rejimi, İran ve Rusya karşı çıkarken, bunlara Türkiye’nin de katılması bu cephenin ne denli genişlediğini bize gösteriyor. Türkiye gibi, İran da “İdlib’ten sonra hedef Fırat’ın doğusu” cümlesini kullanması, bu yüzleşmenin geniş bir cepheye meydan olacağını ortaya koyuyor. Buna ek olarak Esed rejiminin her fırsatta ‘Amerika Suriye’den çıkmalı, çıkmazsa her yola başvuracağız’ şeklinde açıklamaları bize bunu gösteriyor.
Türkiye’nin bu atağı bölgesel ve uluslararası birçok gelişme ile birlikte daha anlam kazanmaktadır.
Bu gelişmeleri şöyle sıralaya biliriz:
1- Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye politikasının değiştiğini açıklaması, bununla birlikte askeri güçlerinin Suriye’de kalacağı, ve son dönemde Fırat’ın doğusunda yerel güçlerle birlikte tatbikat gerçekleştirmesi. Ve dahası ABD’nin Suriye operasyonunu James Jeffrey’ye emanet etmesi.
2- Türkiye ile ABD arasındaki Münbiç mutabakatının hayata ABD tarafından geçirilmemesi ve bunun Türkiye tarafında oluşturduğu hayal kırıklığı.
3- Türkiye’yle bölgesel konularda anlaşmazlıklar yaşayan ve neredeyse diplomatik ilişkilerin çıkmaza girdiği Suudi Arabistan’ın Fırat’ın doğusu meselesine müdahil olması ve Türkiye’ye karşı açık tavır alması.
4- Birçok batılı ülkeye ait deniz filolarının Doğu Akdeniz’e akın etmesi ve Türkiye’nin karşı çıktığı petrol arama operasyonlarına mihmandarlık yapması.
*** ***
Bu sıraladığımız ve daha fazlası, içinde bulunduğumuz kış aylarının Fırat’ın doğusunda çok sıcak geçmesine neden olacağı aşikardır, fakat havadislerin hangi yöne ve nasıl cereyan edeceğini aslında İdlib mutabakatının gidişatı, bunula birlikte üçlü müttefik “İran, Rusya ve Türkiye” bloğunun birlikte alacağı karar ve duracağı saf belirleyecektir.
Ama görülen o ki, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda birlikte hareket edebileceği pek fazla dostu olmadığı, bu nedenle Rusya’yla bu süreci yürütmesi her iki ülkenin çıkarına olacaktır.