2024’ ün ŞERRİ, 2025’ in PARADİGMASI… (I)
2025 Yılının başlangıcında, bizleri ve güzel Ülkemi üzen ve yoran yüzlerce olay gündeme gelse de nedense birilerinin ne umurunda ne de gündeminde.
İç ve dış tüm tehlikeler peşimizde olup, bizlere vereceği zarar/ziyan göz önünde iken, toplumca tüm olanları kabullenmişlik edasıyla davranmak, nedendir…
Hatta yerli ve millilik edası ile ‘’tüm dünya bizleri kıskanıyor’’ maskesi ile avunup duranlar ne yazık ki ileriki günlerde yüzlerindeki maske gidince, sanki tüm vücutlarındaki perdenin de açılmış olacağının farkında bile değiller.
***
Aylar süren bütçe maratonunda oynanan oyunları görünce, gerçekten tiyatro sahnelerinde oluşan figür ve figüranlar aklıma geldi.
Nedense, meclisten geçen her bütçe verilerini incelediğimde, tutması imkansız veriler beni hep güldürür ve de düşündürür.
Küçük bir aile şirketinde bile sene sonunda tutmayan hesaplar için aile bireylerinden hesap sorulur da, kamusal alanda hesap verilememezlik neden yıllardır süregelir.
Neden… şeffaflık, sürdürülebilirlik, öngörülebilirlik, hesap verilebilirlik vb. kavramların bizlerin ve yüce devletimizin hiçbir kurum/kuruluşunda yer almaz, ilginç değil mi ?
Birçok örneği vardır ki, adam yıllardır aynı stk’nın başında yani aynı koltukta ikinci kez emekliliğini aşan durumlarda bile oturduğu yerden, belli ayarda ve istikamette laf ebeliği yapmaya kalkar da, altındaki insanların yokluğu ve perişanlığı onların umurunda bile olmaz.
Onlar için önemli olan siyasi iktidara sırtını dayamak suretiyle, ülke gerçeklerini görmezlikten gelerek koltuklarına sıkı sıkı sarılmak.
Bu sene de her sene olduğu gibi bütçe verilerini gülerek ve de utanarak izledim ama içime sindiremedim.
Lütfen ya, bir kez de şu bütçe verileri tutsa.
İnanın, milli piyangodan büyük ödülü tutturmak, bütçeyi tutturmaktan daha gerçekçi desem, sizleri güldürmüş olmam.
Şu da bir gerçek, özellikle de yıl başlarında ki ‘milli piyango’ alma keyfimizi bile elimizden aldıktan sonra, yıllardır hiçbir şans oyununu oynamamanın gururunu duymaktayım.
Ne bütçeymiş, aylar süren toplantı ve tartışmalardan sonra tutmayacağını bile bile övgü ile savunmak, sene sonunda da hiçbir şey olmamış gibi yeni yılın bütçesi üzerine yeni çalışmalar yapmak.
Yılın 4. çeyreğine girerken artık elimizde ki bütçeden hiçbir esinti kalmayıp, devleti ‘ek ödenek’ geleneği ile yıllardır yönetebilmek.
İnanın aile şirketi dahil hiçbir şirkette, bütçeyi iyi hesap edememiş/öngörememiş kişilerden acil hesap sorulur, yerine göre de vedalaşılır.
Kamuda, bu tür olaylar olağanlaştığı ve yıllarca hesap sorulamamazlık yaygınlaştığı için, bizlerde sorun teşkil etmez…
2025 yılının verilerini ele alıp incelediğimde, zaten hep hayretler içinde kalırdım da bu sefer de ne yazık ki hiç yanılmamışım.
Bendeniz, bütçe verilerinin hiçbir zaman tutmayacağını beyan ederken felsefem “görünen köy kılavuz istemez” iken onlar, yüzyılın bütçesi masalını “kervan yolda düzülür” edasıyla halletme çabası içine girerler ve de yanılırlar.
Lütfen, bir kez de ben yanılsam…
***
2025 Yılı bütçe verileri üzerine yorum yapmadan önce, güzel Ülkem insanlarının istatistik yönden fikirlerine bakmak, bu bütçe verilerini yorumlamak ta bizlere artı değer katacaktır.
‘’ Veri Enstitüsü’nün “Türkiye’nin Değişen Yüzü” araştırması bulgularına göre “Türkiye’de genel hayat şartları 5 yıl sonra daha iyi olacak” fikrine onay verenler 18-24 yaş grubunda yalnızca % 24, 25-29 yaş grubunda % 25, 30-39 yaş grubunda % 26 oranında. Üçte bir oranındaki insanın ülkenin geleceğine dair bir beklentisi ve kanaati yok.
‘’Bu ülkede çocuk yetiştirilmez” fikrinde olanlar 18-24 yaş grubunda % 47, 25-29 yaş grubunda % 39, 30-39 yaş grubunda % 39, 40-49 yaş grubunda % 32. TÜİK’in verilerine göre 2001’de 2.38 olan doğurganlık hızı, yani bir kadının yaşamı boyunca dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısı, 2023’te 1.51’e düştü.
Veri Enstitüsü bulgularına göre metropollerdeki 29 yaş altı her 5 gençten 4’ü bekar.
“Gelecekte Türkiye dışında yaşamayı isterim” fikrine onay verenler 18-24 yaş grubunda % 56, 25-29 yaş grubunda % 49, 30-39 yaş grubunda % 43, 40-49 yaş grubunda % 35 oranında.’’ (Bekir Ağırdır – Oksijen 3-9 Ocak 2025)
Bu veriler ne yazık ki, gençlerimizin gelecekten umutsuz olmaları, yurt dışında yaşama hayalleri gittikçe artarak, güzel Ülkemde evlenmek ve çocuk sahibi olmaktan kaçınmaları sonucunu yaratmaktadır.
Yüksek teknoloji ve sanayileşme yerine inşaat, ticaret ve hizmet (modern anlamda hizmet değil) ile büyüyebilmenin hayali ile yaşamanın sonuçları ne yazık ki, yukarıda bilimsel açıklamalarla doğrulanmıştır.
Dünyanın en yüksek faizini, tüm toplumun sırtına yükleyerek asgari ücretli/emekli/esnaf/çiftçimizi insanca yaşanabilir seviyelerden, açlık sınırlarına getirmek.
Özellikle gençlerimizin, geleceklerinden umutlu olmamaları ve yaşamlarını başka ülkelerde devam ettirme düşünceleri, çaresizliklerinin sonucu olmamalıdır. Yazık…
Bu vatan bizim. NOKTA…
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…