Mültecilerin sağlık sorunları ve halk sağlığına etkisi

06.08.2019
A+
A-

Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde doğumların ve çocuk hastaları toplam hasta içerisinde göçmenler yaklaşık %20 oluşturmaktadır. Hastalıklar benzer olmakla beraber beslenme yetersizliği ve çevre koşularının etkisi nedeni ile yoğun bakımda bakılan çocuk hasta oranları daha yüksek oranda tedavi edilmektedir. Tedavi sağlık bakanlığına bağlı hastanelerce ücretsiz yapılıyor. Aşıları ve rutin takiplerini sağlık ocakları tarafından ücretsiz yapılmaktadır.

Türk vatandaşları muayene olduğu zaman katkı payı ödüyor, ilaca para ödüyor veya emekli ise maaşından otomatik kesiliyor. Türk vatandaşları için her aşamada ücret alınırken mültecilere her şey bedava hatta en pahalı aletler cihazlar kalp pili, bypass, karaciğer ve böbrek nakli, ilik nakli dahi, diyaliz tamamen ücretsiz olarak kamu hastanelerinde yapılmaktadır.

Türk vatandaşları her eczaneden ilaç alabilirken Suriyeli anlaşmalı olan AFAD ile protokol imzalamış eczaneden ilaçlarını alabiliyor. En ucuz muadil ücretsiz orijinal ilaç almak isterse fark ücretini ödüyor. Eczanelere AFAD ödeme yapıyor 3-4 ay geriden geç ödeme yapıyormuş. Fatih Kız taşında sahibi ve çalışanlarının Suriyeli olduğu bir poliklinik ve bir de eczane var .

Suriyeli göçmenlerin %97,6 sı kentlerde yaşıyor, geçici barınma merkezi denilen sınırdaki kamplarda sadece %2.4 ü yaşıyor. Geçici barınma merkezlerinde 87.464 sığınmacı yaşıyor. Ülkemize gelen mültecilerin 79.894 Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı verilmişti şimdi 92 bine yükselmiş zamanla artacağı anlaşılıyor.. En fazla mülteci İstanbul da sonra sırası ile Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve mersin olarak tespit edilmiş. En yoğun Kilis’te nüfusun %82 sini Suriye’den gelen göçmenler oluşturuyor.

2011den itibaren düzenli olarak mülteci sayısı artmaktadır.

Mülteci dağılımı çok ters normalde kadın, yaşlı hasta bakıma muhtaç olanlar çoğunlukta olması gerekirken genç ve çocuk nüfus çok daha fazla. Çocuk yaş grubu(0-14 yaş) 1 milyon 125 bin kişi ile çoğunluğu oluşturmaktadır. Çocuk nüfus bulaşıcı hastalıklara daha kolay ve daha şiddetli etkilenmektedir. En sık da bulaşıcı enfeksiyon hastalıkları artmaktadır. Bulaşıcı hastalıkların sebebi kötü hijyen, yetersiz beslenme ve yetersiz aşılanmadır onun da en önemli sebebi yoksulluk. Güney illerimizde şark çıbanı (leşmanya) sayısında artış, bir dönem Türkiye’de tamamen yok edilmiş çocuk felci (polio) riski ile yeniden göçmenler nedeni ile yeniden karşı karşıya kaldı, Kızamıkta da artış söz konusu.

Suriye savaş öncesi dönemde, temel sağlık göstergelerinde büyük bir gelişme kaydetmiş, Türkiye ile hemen hemen aynı seviyeye gelmişti. 2009 yılında Suriye’de ölümlerin yüzde 77’si bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanmaktaydı. Öyle ki Suriye’de savaş öncesi dönemde bulaşıcı hastalıklar halk sağlığını tehdit eden sorunlardan biri değildi ve Suriye’de görülüp de Türkiye’de görülmeyen bulaşıcı hastalıklar söz konusu değildi.

Buna karşılık, Suriye’de savaş ile birlikte özellikle bulaşıcı hastalıklarda başta yeterli besine ve temiz suya erişememeden kaynaklı olarak büyük bir değişim görülmeye başlandı. Bu dönemde kontamine sudan kaynaklanan hastalıkların oluşma riski artmış ve yer değiştirmek zorunda kalan insanların, bu hastalıkları başka yerlere taşımaları söz konusu olmuştur. Güncel verilere göre Suriye’de 5 yaşın altında 3,2 milyon çocuk malnütrisyon(besin yetersizliği) riski taşımaktadır ve 8600’ü akut malnütrisyondan muzdariptir.

Nüfusun üçte ikisinin temiz suya erişimi bulunmamaktadır. Savaş öncesinde bulaşıcı hastalıklara yönelik bağışıklama oranı % 80 eşiğinin üstünde seyretmekteyken savaş ile birlikte bağışıklama oranı % 45’e düşmüştür. Bu haliyle Suriye, DTP ve kızamık gibi en temel bağışıklama alanlarında % 50’nin altında seyreden Somali, Ekvator düzeyine düşmüştür.

*ArieS. Poliooutbreak leads to calls for a “vaccination ceasefire” in Syria.BMJ2013;347:f6682.

*Savaş, Göç ve Sağlık 8 Şubat 2016, Ankara Türk Tabipleri Birliği Yayınları. https://www.ttb.org.tr/kutuphane/siginmacilar_rpr.pdf

2011’de Suriye’de %90 olan Polio(çocuk felci) aşılanma oranı 2012’de %68’e düşmüş. Mülteciler kötü hijyen, beslenme yetersizliği, kalabalık ortamda yaşama nedeni ile salgın hastalıklar için uygun ortam oluşturuyor. Kendi ülkelerinde aşı takviminin gerisinde kalmış, kimliksiz, sağlık güvencesi olmayan çocuklar salgın hastalıklara karşı açık savunmasız oluyor. Sonuç olarak aşı ile önlenebilir hastalıklarda gözle görülen bir artışla sonuçlanmaktadır.

Enfeksiyon hastalıklarında artış göçle birlikte artmakta hem mültecileri hem de toplum sağlığını tehdit etmektedir. AIDS, Kızamık, Tüberküloz ve Sıtma hem yerli hem yabancıda yıllık artış yaşanmaktadır.

Aşılanma Suriyede, geçici barınma merkezi denilen göçmen kamplarında ve Türkiye de uluslar arası kuruluşların teşviki gönüllü sağlık çalışanlarının özverisi ve Türkiye’de sağlık bakanlığını yaptığı çalışma ile aşılamada güzel sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Suriye’de 2 yılda 3 milyon çocuk aşılanmış POLİO bağışıklık tekrar %85’e çıkmış. Kampların olduğu illerde ve İstanbul bazı ilçelerinde 5 yaş altı her çocuğa çocuk felci(polio) aşısı yapılması kararlaştırıldı. Sınırdan geren 0-15 yaş arası herkese polio, sınıra giden herkese Polio aşısı önerilmektedir. Suriye’den gelen 9ay -15 yaş arası herkese, salgın olan bölgede 6-12 ay arası olan çocuklara Kızamık ek doz aşısı yapılmaktadır.

Bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklarda kayıtsız tedavisiz daha fazla olduğu düşünülmekte resmi kayıtlı vaka sayılarında dahi artış mevcut.2018 yılında bildirimi yapılan vakalardan 25-29  yaş grubu, diğer yaş gruplarına göre daha fazla sayıda bildirilmiştir. Yıllar itibarıyla hastalık trendinde artış izlenmektedir. 2011 yılında HIV pozitif kişi sayısı 676 iken, 2018 yılında bu sayı beş katından daha fazla artış göstererek HIV pozitif kişi sayısı 3678 olmuştur. Tedavi edilmeyen tespit edilmemiş vakalar resmi sayının üzerinde olduğu düşünülmektedir.

Kadın sağlığı

Mülteciler genellikle maddi yetersizlik, sağlık güvencesine sahip olmama ve gidilen yerin dilini bilmeme nedeniyle sağlık hizmeti alma da sıkıntı yaşamaktadır. Ayrıca göç alan bölgedeki sağlık kuruluşu eksikliği ve mültecilere yönelik sağlık politikalarının yetersiz oluşu sağlık hizmeti sunumunu olumsuz etkilemektedir. Mülteci kadınların doğum öncesi bakım alma, sağlık kuruluşunda doğum, doğum sonu vitamin desteği ve bakımı gibi üreme sağlığı hizmetlerinden daha az yararlandıkları tespit edilmiştir. Doğum öncesi bakım dâhil üreme sağlığı hizmetlerine erişimi olmayan ve bu hizmetler konusunda bilgi sahibi olmayan kayıt dışı mülteci kadınlar da önemli bir sorundur.

Mülteci kadınların doğum öncesi bakım alma, aile planlaması hizmetlerinden ve kadın sağlığını geliştiren, koruyucu hizmetlerden yararlanma gibi sağlık arama davranışını geliştirmek için bilinçlendirme çalışmaları yapılması gerekmektedir. Şiddet ve istismar mağdurları başta olmak üzere, mülteci kadınlar için ruh sağlığı konusunda danışmanlık, destek ve iyileştirme hizmetleri sunulmalıdır. Sağlık hizmetlerinden yararlanacak mülteci kadınların mahremiyetine saygı gösterilmesi ve bu süreçte gelmiş oldukları ülkelerin kültürel farklılıklarına duyarlı bakım verilmesi hizmetlerden etkin yararlanmayı sağlayacaktır. (DEUHFED 2018, 11 (1), 56-60 Mülteci Kadınların Üreme Sağlığı 59. Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik Dergisi http://www.deuhyoedergi.org )

Yetersiz ve dengesiz beslenme dolayısıyla vitamin eksiklikleri, anemi, çocuklarda büyüme gelişme geriliği ve hatta ölümcül olabilen malnütrisyon gibi ciddi sorunların görüldüğü bildirilmiştir. Çoğunlukla karbonhidrat ağırlıklı beslenme dolayısıyla obezite, ileriki dönemlerde de diyabet ve kalp hastalıkları gibi sağlık problemlerinin artacağı düşünülmektedir. Beslenme bozuklukları bulaşıcı hastalıkların yayılmasında da rol oynar. Ayrıca temiz suya ulaşamama durumunda da bulaşıcı hastalıklar başta olmak üzere pek çok hastalığın görülme sıklığı artar. Beslenme sorunları açısından bütün mülteciler risk altında olmakla beraber bebekler, çocuklar, yaşlılar, gebeler ve kadınlara bu konuda daha fazla dikkat edilmelidir.

Örneğin, 2012 yılında kamplarda yaşayan mülteciler arasında akut malnütrisyon en fazla beş yaş altı çocuklarda görülmüştür. Bu durum, çocuklarda görülen yüksek mortalite ile de yakından ilişkilidir.  UNICEF’in 2016 verilerine göre Suriyeli 2200’den fazla çocuğa beslenme taranması yapılmış ve 45 çocukta orta düzeyde akut malnütrisyon tespit edilmiştir. Şimşek ve arkadaşları tarafından 458 Suriyeli kadın arasında yapılan çalışmada 15-49 yaş grubundaki kadınların %93,4’ü öncelikli sorunlarının beslenme ile ilgili olduğunu ifade etmiştir. Aynı araştırmacı tarafından kadınların %50’sinde demir eksikliği, %45,6’sında B12 vitamini eksikliği ve %10,5’inde folik asit eksikliği olduğu saptanmıştır.

Suriyeliler ilk başta sadece sınır illerinde kamplarda yaşamakta iken savaş süresi uzadıkça ve gelen Suriyeli sayısı arttıkça kamplardan çıkarak diğer illere de giderek kendi imkânlarıyla buldukları yerlerde yaşamaya başlamışlardır. Suriyeli mültecilerin yaklaşık 230 bini kamplarda, geri kalan büyük kısmı kamp dışında yaşamaktadır.

Kamplarda kalanların durumu genelde kamp dışındakilere göre daha iyidir. Kamp dışında yaşayanlar barınma, sağlık hizmetlerine ulaşma, beslenme, hijyen gibi pek çok konuda sıkıntı çekmektedir ve büyük oranda sosyoekonomik düzeyi düşük semtlerde, metruk binalarda, derme çatma çadırlarda yaşamaktadır. Bazı evlerde birkaç aile birlikte yaşamaktadır. Hanelerde yaşayan birey sayısının ortalaması Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre 8,6’dır.

Konutlarda rutubet önemli bir sorundur ve astım, bronşit, alerji, kronik ağrı gibi hastalıklarla ilişkilidir. Kalabalık yaşam hava yolu ile ve temas ile bulaşan iltihap hastalıklarının ortaya çıkması ve yayılması için de bir risk oluşturmaktadır.  Kamp dışında yaşayanların beslenme bozuklukları, temiz suya ulaşma problemi ve temizlik malzemelerine ulaşım zorluğu gibi problemleri de kampta yaşayanlara göre fazladır.

AFAD kamplarında yaşayan Suriyeli sığınmacıların %27’si içme suyuna zor ulaştığını fakat sabun, bebek bezi, kadın hijyenik malzemeleri ve diğer malzemelere ulaşmada daha az zorluk çektiklerini belirtmişlerdir.  Kamplarda vektörlere karşı ilaçlama ve su klorlaması yeterli düzeyde olmasına rağmen gastroenterit olgularının fazlalığı ve bit gibi paraziter hastalıkların yaygınlığı kişisel hijyen ve gıda hijyeni sorunlarını akla getirmektedir.

( Türk Tabipler Birliği Yayınları (2016). Savaş, Göç ve Sağlık. Ankara. https://www.ttb.org.tr/kutuphane/siginmacilar_rpr. pdf (erişim tarihi: 08.08.2017).)

Kampların çoğunda sağlık birimi, çocuklar için okul, oyun alanları, çamaşırhane, banyo, kantin, banka, TV odası gibi olanaklar var. Kampta kalanlar ayrıca yurt içi ve yurt dışından gelen yardımlara ulaşabiliyor ve yararlanabiliyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.