Gazap Üzümleri ve 3. Tarım Şurası

28.11.2019
A+
A-

John Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanı, yayımlandığı 1939 yılından beri dünya edebiyatının klasikleri arasındaki yerini koruyan bir şaheser romandır. 1940’da Politzer ödülünü alan roman, 1962’de de Steinbeck’e Nobel Edebiyat Ödülünü kazandırmıştır. Gazap Üzümleri, vahşi kapitalizmin sebep olduğu 1929’daki dünya ekonomik buhranında, Amerikan ekonomik düzeninin acımasızca savurduğu yoksul çiftçilerin acıklı yaşam öyküsüdür.

Toprak bankaları, finans bankaları, tüccarlar ve şirketler önce küçük ve savunmasız çiftçilerin ürününü, ardından topraklarını elinden alırlar. Sonra, toprağa bağımlı yaşamaya alışmış bu insanları kendi topraklarının işçisi durumuna düşürür ve bu kez emeğini sömürürler. Bu düzene ve kuraklık gibi kötü iklim koşullarına karşı koyamayan çiftçiler, bereketli topraklara kavuşma umuduyla kendilerini perişan edecek, tüketecek belirsizliklere doğru yola koyulurlar. Çiftçilerin gazabı, topraklarının sahibi olmanın ve ürünlerini satabilmenin mücadelesini vermekten çıkmış, hayatta kalabilmenin direncine dönüşmüştür artık.

TÜRK TARIMININ ALTIN DÖNEMİ

Tam da bu liberal vahşetin ve sebep olduğu ekonomik ve toplumsal yıkımın yaşandığı günlerde, genç bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin başkenti Ankara’da, 1931’de, ülkenin kurucusu 1. Tarım Kongresini topluyordu. Amerikan kapitalizminin yaptığının tersine büyük kurtarıcı Atatürk, Türk çiftçisinin mutlak surette toprak sahibi kılınmasının, kaliteli ve verimli üretimde bulunmasının, geleneksel yöntemleri bırakıp modern uygulamalara geçmesinin, kooperatiflerde örgütlenerek ürünlerini gerçek değeri üzerinden pazarlayabilme gücünü elde etmesinin yasalarını koyuyordu. Oluşturulan bu muhkem politikalar sayesindedir ki Türkiye bir tarım ülkesi olma vasfını daha düne kadar taşıyordu.

Evet, dün dünde kaldı cancağzım, sözde bugün tarımla ilgili yeni şeyler söyleyenler var lakin bu söylenenler, yazılanlar Türk tarımının ve çiftçisinin yararına olan şeyler değildir. Türk tarımı ve çiftçisi, tarihinin hiç hak etmediği en talihsiz dönemini yaşamaktadır. Dolayısıyla bugün bu yaraya salt merhem olacak şeyler söylemek lazım.

3.TARIM VE ORMAN ŞURASI BİR FİYASKODUR

Tarım Bakanı’nın açıklamalarına bakılırsa, 21 çalışma grubu oluşturularak geçtiğimiz günlerde düzenlenen 3. Tarım ve Orman Şurası, önümüzdeki 5 yılı planlayan, 25 yıla da ışık tutan bir şuradır diyor. Oysa bu şuranın bir fiyasko olduğu en önce ismiyle müsemmadır. Çünkü 1.’si ve 2.’si Tarım Şurası olarak düzenlenmişti. Buna ‘orman’da eklenmiş ancak orman konusu daha önceki şuralarda hiç ele alınıp görüşülmemiş. “Amerikalılar Karadeniz’de” dizisinin 3.’sü oynanırken 1.’sinin ve 2.’sinin yapılmasının unutulmuş olması gibi bir şey bu. Peki neden; tarım ve orman bakanlıkları birleştirildiği için mi? Her bilim dalının veya sektörün birbiriyle uzaktan veya yakından illiyet bağı olabilir, lakin hepsinin doğası gereği kendi içinde bütünlüğü, bağımsızlığı vardır. Tarım ve orman konusu da öyle; birlikte değil ayrı ayrı ele alınması, değerlendirilmesi gereken sektörlerdir.

Orman ile ilgili şunu da söyleyip asıl konumuz olan tarıma geçelim: Ülkeyi yönetenlerin ormana karşı bir duyarlılığı olsaydı, şimdilik ihtiyaç duyulmayan, hepsi de yabancılara ihale edilen havaalanı, köprü, otoyol yapımı ve maden çıkarmak için yüzlerce yılda oluşmuş orman alanları talan edilmezdi. Orman yangınlarına seyirci kalmaları da cabası!

Türk kamuoyunun, özellikle de çiftçi kesiminin bilmesi gereken bir durum var: Tarım Bakanı, bu yılın başında “Tarımda Milli Birlik Projesi” adıyla tarımın köküne kibrit suyu ekecek bir hazırlığa girişti. Bu projesini 25 Nisan 2019’da Cumhurbaşkanına sunacakken Dünya Gazetesi bunu 17 Nisan’da kamuoyuna duyurdu. Tarım kesiminin bundan haberi yoktu. Gelen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanı, ‘eğer tarımla ilgili bir şeyler yapacaksanız sektörün ilgili kişi ve kurumlarına danışarak yapın’ dedi. 3. Tarım ve Orman Şurasını düzenleme fikri böyle oluştu.

Tarımda Milli Birlik Projesi şuydu: Semerat Holding adında bir şirketin kurulması. Devletin elinde kalan tüm tarım işletmelerinin bu holdingin iştirakçisi yapılması. İster yerli, ister yabancı olsun isteyen her şirketin bu holdingin ortağı olması. Tarımsal amaçlı tüm kooperatif ve birliklerin kapatılarak, bunların yerine kurulacak Türkiye Milli Kooperatifi adındaki kuruluşa çiftçilerin zorunlu üye yapılması. Sıkı durun; ülkenin tarımına hizmet eden Tarım Bakanlığına bağlı taşra teşkilatlarının tümüyle kapatılması: Tarımın tümden bitirilmesinin fermanı bir proje yani!

BU ŞURA YOĞUN BAKIMDAKİ TARIMA ÇARE OLAMAZ

Tarım Şurası yapıldı yapılmasına da, yapılmasından daha önemli olanı burada alınan kararlardır. Şuranın, günümüzün moda söylemi olan ‘ortak akıl buluşması’ temasıyla başlaması başlı başına bir kandırmaca yöntemi aslında. Ortak akıl diye bir şey yoktur, eşit yurttaşlık temelinde vatandaşlarının hak ve hürriyetlerini koruyan devlet aklı vardır. Öyle ki bu devlet aklı, tarımı geliştirme ve çiftçiyi korumakla da yükümlüdür.

Cumhurbaşkanı, şuranın 60 maddelik sonuç bildirgesinden altısını kendisi sunarken tarımla ilgili görüşlerini de şöyle dile getirdi: Organik Tarım ve İyi Tarım Uygulamaları konusunda başarılı olduklarını söyledi. Madem öyle, neden bu iki alana yapılan destekleme yarıya indirildi ve 3 yıldan fazla hiç ödenmez diye kararname çıkarıldı?

Cumhuriyet tarihinde ilk defa zeytinde kilo başına 15 kuruş destek verileceğini söyledi. Cumhuriyet, diğer tüm Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri gibi Marmarabirlik’i kurdu. Zeytin üreticisine alım garantisi verdi ve zeytinine her yıl gerçek değerine yakın taban fiyatı verip çiftçiyi hiçbir zaman mağdur etmedi. Siz, fırsatçı tüccarlara esir ettiğiniz zeytin üreticisine 15 kuruşluk desteği bir övünç meselesi yapacağınıza hiç vermeseniz daha iyi değil mi?

Tarladan sofraya etkin bir denetim yapacaklarını, gıdadaki taklit ve tağşişi caydırıcı cezalara tabi tutacaklarını söyledi. İyi de Tarım Bakanının, tarımda milli birlik projesiyle kendisine bağlı taşra teşkilatlarını lağvetme isteği dururken ve bu kuruluşların hâlihazırdaki liyakatsizliği ortadayken, bu denetim ve cezaların uygulanacağına kim inanır?

Temel tarım ürünlerinde dışa bağımlı olmak en az savunma sanayinde dışa bağımlı olmak kadar tehlikelidir, dolayısıyla Türk tarımını küresel şirketlerin kar odaklı çarkında ezdirmeyeceklerini söyledi. Peki, şeker fabrikalarını satarak gıdada, tohumculuk kanununu çıkararak tohumda, üretimi güçleştirerek hatta durdurarak sadece temel tarım ürünlerinde değil tümünde ülkemizi dışa bağımlı hale getiren sizin yönetiminiz değil mi? Ayrıca savunma sanayinde bu kadar duyarlıysanız, eldeki tek silah fabrikasını Katar gibi bir kukla devlete peşkeş çeken yine siz değil misiniz?

Ziraat Bankası genel müdürüyle konuştuğunu ve çiftçilerle alışılmışın dışında bir dayanışma içinde olunacağını söyledi. Peki, çiftçiye zirai kredi vermek yerine finansmanını iktidara yandaş bir medya yaratmak için geri dönüşümsüz kullanan ve varlık fonuna devredilmiş olan bu bankanın artık tarıma ne hayrı olabilir ki? Ayrıca Türk tarımı iki kişinin görüşmesiyle mi yoksa kurumsal planlamalarla mı bu kritik dönemi atlatır?

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli…

TARIMI BEKLEYEN TEHLİKELER

Şuranın sonuç bildirgesini dikkatle okuduğumuzda, satır aralarında tarımımızla birlikte ulusumuzun geleceği açısından da endişe verici ayrıntılara rastlıyoruz: Tarımda şirketleşme, sözleşmeli üretim, arazi bankacılığı, dış ticaretteki teslimiyet, jeopolitik açıdan yurt dışında arazi kiralama vb. söylemlerle Türk çiftçisinin köleleştirilmesi, devletin korumacılığının sona erdirilmesi ve vatan topraklarının küresel şirketlerin kullanımına terk edilmesi gibi ucu açık düzenlemeler yer almaktadır.

Tıpkı Gazap Üzümleri’ndeki gibi Ancak orada Amerikalı’nın Amerikalı’ya yaptığı bir sömürü söz konusuyken, bizdeki sömürü düzeni, kapılarını yabancı sömürgecilere de açıyor. Bugünden topraklarımız yabancılara satılmakta, tarım ürünlerinde dışa bağımlı hale getirilen yurttaşlarımız kendi çiftçimize değil başka ülkelerin çiftçilerine para kazandırmaktadır. Böyle giderse, çiftçilerimiz, kendi tarlalarında karın tokluğuna küresel patronların marabası olmak zorunda kalacaklardır.

Sonuç olarak; 3. Tarım ve Orman Şurasının söylediği yeni bir şey yok. Bu iktidarın, tarımda bugüne kadar yaptıklarının bundan sonraki yapacaklarının da teminatı olduğunu, bu şura sayesinde açıkça ve tümüyle anlamış bulunmaktayız.

YORUMLAR

  1. Ali inci dedi ki:

    Samimi ve detaylı bir araştırma .görüş ve önerileriniz için teşekkürler,tebrikler…

  2. Veysel Budak dedi ki:

    Iyi bir gözlem ve tespit teşekkür ediyorum