Gökkuşağı şehri
Serin hülyasıyla çeşmelerinin
Başındayım sanki bir mucizenin
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa’da zaman…
Diye anlatır ünlü Şair Ahmet Hamdi Tanpınar Bursamızı… Ama gelin görün ki günümüzde ne o hülyalı çeşmeler, ne su sesleri, ne de o billur avize kaldı.
O güzel Bursamız kayboldu gitti. Hepimiz şikâyetçiyiz, hepimiz dert yanıyoruz, özlüyoruz da… Bunun suçlusu yine biz Bursalılar değil miyiz?
70’li yıllarda başlayan göçler, o meşhur Karadenizli müteahhit fırtınasına ve ardından sanayileşmeye direnemedik, engelleyemedik. O dönemlerde eski evi olan herkes Karadenizli müteahhitleri gözlerdi; ‘Gelse de bana da 2-3 kat verse evi apartman yapsak’ diye… Ve sonuçta o güzelim evler bahçeler heba oldu gitti.
Evliya Çelebi, “Velhasıl Bursa sudan ibarettir” derken günümüzde ne suyumuzun tadı, ne o güzelim çeşmelerimiz kaldı. Osmanlı Uludağ’ın eteklerine “yapraklar denizi” dermiş. Başımızı kaldırdığımızda yemyeşil olan Uludağımız, kıraç çöllere dönüşüyor. Bursamızı heba ettik, karşı koyamadık, direnemedik. Medyadan iş dünyasına, akademisyenlerden yerel yönetimlere kadar kadar hepimiz suçluyuz. Değerini bilemedik.
Reyhan, Tayakadın, Kiremitçi mahallelerindeki eski evler kalsaydı, restore edilseydi, paket taşlı sokaklar turizme açılsaydı, Osmanlı yemekleri sunulan konaklama alanlarına dönseydi, turizm açısından nasıl bir ivme kazanırdı şehrimiz. Ama o hançerler bu güzel ve tarihi mahallelerin göğsüne saplanırken, bir kaç cılız sesin haricinde sustu Bursalılar…
İyi ki Cumalıkızık korunmuş, günümüzde dünyanın heryerinden turist geliyor. Kalanlara gözümüz gibi bakıp, koruyup gelecek nesillere bırakmak günümüzde her Bursalı’nın üzerine düşen görevdir. Ama ne yazık ki bu kente göç edenler, Bursalı olmanın önemini kavrayamıyorlar. Hala göç ettikleri köylerinde sanıyorlar kendilerini, şehir bilincinden yoksun köy-kasaba kent üçgeni içinde bu güzelim kenti yok ediyorlar, Yine de direniyor güzel Bursamız…
Yine Evliya Çelebi, Bursa’yı anlatırken ‘’Bursalılar için naif insanlar’’ der. Bursa şehrinin havasının toprağının ve kokusunun sinmediği sanatçı yok gibidir. Bu şehir sanatçı pınarı gibidir; Zeki Müren’den Müzeyyen Senar’a, Adnan Şenses’ten İlhan İrem’e, Neyzen Mercan Dede’ye kimler kimler bu şehirlidir. Bu kent bir çok sanatçı çıkarmıştır, bilim adamı, politikacı cumhurbaşkanı çıkarmıştır. Hatta hatta sahte peygamber bile çıkarmıştır. Gökkuşağı gibidir bu şehir…
Ama sanırım Zeki Müren bu şehir için bambaşkadır. Kendisi de söyler, her ne kadar yaşamının son senelerini Bodrum’da geçirse de; ‘Bursa benim için başkadır’ der. Yolunuz düşerse Bodrum’da müze olan evini mutlaka ziyaret edin, görün. Nasıl Bursa kokar o ev… Bahçesiyle, balkonuyla aynı Bursa’da; Tophane’de doğduğu evin bahçesindeki gibi; kayan taşları döşemiş ünlü sanatçı, özlem duymuş. Bir de sanırım pek kimsenin bilmediği, belki de inşaat sırasında gizli kalmasını da istediği bir yönü vardır: Kültürpark’taki camii, Zeki Müren tarafından yaptırılmıştır. Sanırım okuyunca şaşıracaksınız. Ama Zeki Müren böyle bir sanatçıydı. Burada zaman zaman yazılarımızda böylesi ilginç Bursa gerçeklerini paylaşacağım. Belki bizden sonraki nesillere bir anı olarak kalır…