BOZA
Soğuk kış geceleri, ıssız sokaklarda farklı sesler çınlardı.
Birisi zun uzun çalan bekçi düdüğü, diğeri de “Bozaaa… Bozaaa… Ekşisi de var, tatlısı da…”
Kış gecelerinde bize bu lezzeti ellerinde bakır güğümlerle satan genelde Rumelili olan bozacılarımız…
Boza yapımının kökleri, 8-9 bin yıl öncesine dayanıyor.
MÖ 400 yıllarında Yunanlı tarihçi Ksenophon, Anadolu’da boza yapıldığını topraktan yapılan kaplara konulduğunu anlatır.
Bozanın yaygınlaşması, Türkler’in Orta Asya’dan göçüyle başlıyor.
Farça, ‘buze’ yani darı sözcüğünden türemiş olan boza, Osmanlı’da en parlak dönemini yaşamış ve o dönemde şehirlerdeki önemli zanaatlardan biri olmuş.
Evliya Çelebi; Seyahatnamesi’nde, bozanın 17. yüzyılda Osmanlı’da sarayın ve halkın en sevdiği içecek olduğunu yazar…
Satıcılarına bir takım kısıtlamalar getirilen boza, yine bu dönem bir süre yasaklanıyor bile…
Çocukluğumuzda sesini duyduğumuz, genellikle Arnavutlar’ın ya da Rumeli Türklerinin sattığı boza satıcıları artık yok.
Şimdilerde boza, market raflarında sessizce plastik şişelerde bekliyor alıcılarını…
70’li yılların Bursası’nda Koza Han’ın önünde beyaz gür bıyıkları, davudi sesi ile bir Rumelili ayran ve şerbet satıcısı vardı. Beyaz önlüğü, pirinçten yapılmış ve sırtına astığı güneş gibi parlayan güğümü, gür sesi ile “ayrrrraaaan” diyerek bağırdığını hala anımsarım.
Bursa’da yaşayıp da Nalbantoğlu girişinde ‘UĞRAK’ Muhallebicisi’nden ya da Setbaşı’ndaki Maviköşe’deki ‘SİRKECİ ŞABAN’dan sahlep ya da boza içmeyenemiz yoktur.
Televizyonun olmadığı, komşu misafirliklerinin tarihe karışmadığı dönemlerde, uzun kış gecelerinin ağızları tatlandıran içecekleriydi boza ve sahlep…
Bozacının sesi duyulduğunda ellerinde çinko kaplarla ahşap evlerin kapıları açılır, tercihe göre ekşi ya da tatlı boza, bozacının bakır güğümünden o kaplara, boza ile birlikte tarçını ve üstüne konan leblebisi ile birlikte sevgi de dökülürdü.
Şimdiki nesillerin yediği, yapay tatlandırılmış yiyeceklerin ya da atıştırmalıkların yanında nasıl da sağlıklıydı bu geleneksel tatlar…
Bu anıları yaşayan, bu tatlardan nasibini almış şanslı bir nesiliz…
Nasıl da güzel anılar bırakmıştır soğuk ve sessiz kış gecelerinde, sokak lambalarının titrek ışıklarının derinliklerinden gelen bu sesler ve bu tatlar…