Gurul gurul!
Merak etmeyin, benim karnımdan gelmiyor bu ses.
Bu ses, tarımın bütün alanlarından geliyor.
Ne geğirme, ne de yellenme tanımlıyor bu gürültüyü.
***
Profesyonelinden hocasına;
Hocasından okuluna;
Okulundan kolektif örgütüne;
Kolektif örgütünden mesleki örgütüne;
Mesleki örgütünden basınına;
Basınından siyasetine, tam bir, “körler sağırlar birbirini ağırlar” tiyatrosu oynuyoruz.
Sadece ağlaşıp duruyoruz.
Dır dır, vır vır…
Sisteme entegre olanlar “dır dır”; olmayanlar, olanlara “vır vır.”
Böyle olunca da bütün akordsuz sesler toplanıp oluyor; “gurul gurul.”
***
Her gün onlarca toplantı;
Onlarca konferans;
Onlarca panel;
Onlarca basın beyanı;
Onlarca siyasi nutuk, soru vs…
Fuarlar, festivaller, dergiler, gazeteler, haberler, sunumlar.
Yeni yeni kitaplar, yazınlar.
Çiftçi ziyaretleri;
İşletme sorunları;
İşleme sorunları;
Fiyat sorunları;
Destekleme sorunları;
Finansman sorunları;
İthalat;
Dahilde İşleme Rejimi sorunları.
***
Eee anladık!
Sonuç ne ağalar, beyler?
Çözümünüz ne?
Sözün özü ne?
Egolar, legolar bu işi çözdü mü?
Bir durun artık.
Bir dönüp bakın; bir çuvaldız alın ya da özeleştiri yapın.
Bir zahmet, bir bakıverin, belki sorun zihniyettedir; düşünseldir, yaklaşım yanlışlığındadır.
Belki topyekündür.
Belki ideolojiye dairdir.
Belki sorun, yellenme ya da geğirme değildir.
Belki gurul gurul, kuru gürültüdedir.
***
Ergin KAHVECİ; bu sözlerin alayı sanadır.
Önce sana sağlam bir çuvaldız lazım.
Gurul gurul etmeden batır bakalım ne çıkacak?
Yaparsın: Daha önce siyaset için yaptığın, “özeleştirel çağrıyı” belki tarım için de yaparsın.
Dokuz köyün delisi sensin ya!
Yakışır!