Depresyonu, anksiyetesi ve panik atağı olanlar dikkat!
En basit tanımıyla “hareket halüsinasyonu” olarak nitelendirilen vertigo, bir hareket olmaksızın kişinin bir hareket varmış hissine kapılması veya vücudun normal bir hareketine karşılık kişinin bu hareketi oldukça abartılı olarak algılaması demek. Baş dönmesi ifadesi tüm vertigo durumlarını kapsamasına karşın, tüm baş dönmeleri vertigo olarak sınıflanamıyor.
“Vertigo başlı başına bir hastalık değil vücudun denge sisteminin bozukluklarında ortaya çıkan bir semptom” diyen Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Suat Bilici, vertigoya yol açan pek çok neden olduğunu belirtirken, bazı psikolojik rahatsızlıklar veya kişinin içinde bulunduğu çevresel şartlar sonucunda da ortaya çıktığına dikkat çekiyor. “Özellikle depresyon, anksiyete ve panik atak vertigo ataklarını tetikleyebilir” diyen Acıbadem Atakent Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Suat Bilici, ayrıca yoğun iş şartlarında çalışan ve kronik yorgunlukla stresten muzdarip olanlarda vertigonun kronik ve tekrarlayıcı hale gelebileceğine dikkat çekiyor. Böyle bir durumda stresin giderilmesine yönelik destek alınması gerekiyor.
Baş ağrısından sonra ikinci sırada
Yapılan araştırmalarla nüfusun yüzde 20 ila 30’unu etkilediği belirlenen vertigo, baş ağrısından sonra hekime en çok başvurulan ikinci yakınma. Her 10 kişiden 4’ü hayatında en az bir kez baş dönmesi sorunu yaşıyor ve kulak burun boğaz kliniklerine yapılan başvuruların toplam yüzde 5’ini de doğrudan vertigo oluşturuyor. Hareket kabiliyetini ve hayat kalitesini doğrudan etkileyen bu sorun insan hayatının uzaması ile artık daha sık ortaya çıkıyor.
Her 5 kişiden 1’inde neden ‘iç kulak kristallerinin yerinden oynaması’
Hastaneye vertigo şikayetiyle başvuran hastaların büyük bir çoğunluğunu halk arasında iç kulak kristallerinin oynaması olarak bilinen pozisyonel vertigo (BPPV) oluşturuyor. Genellikle kısa süren BBPV, kişiden kişiye farklılıklar göstermekle birlikte yatağa uzanma, yatakta dönme, yataktan kalkma, öne doğru eğilme ve yukarı bakma gibi yer çekimine karşı yapılan baş hareketleri sonucu ortaya çıkıyor. “Yaşla birlikte görülme sıklığı artan bu yakınmanın çözümü, iç kulakta yer değiştiren kristallerin (otokonia) çeşitli repozisyon manevraları yerlerine gönderilmesi” diyen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Suat Bilici, böyle bir durumda tedaviyi KBB uzmanlarının yaptığını ve baş dönmesini baskılayıcı herhangi bir ilacın kullanılmasına gerek olmadığını belirtiyor.
Kafa içi bozukluklar da vertigo nedeni
Vertigoya neden olan santral nedenler BBPV gibi çevresel (periferik) ve sistemik nedenlere göre daha seyrek. Fakat santral nedenlerin bazıları, özellikle kafa içi tümörleri, vasküler bozukluklar ve dejeneratif hastalıklar hayatı tehdit edebiliyor. Hızlı gelişen vertigo vakalarının çoğunlukla çevresel sorunlardan, yavaş yavaş ortaya çıkanların ise santral hastalıklardan kaynaklandığı düşünülüyor. Bu hastalıklarla ilgili araştırma ve değerlendirmenin ise başta nöroloji olmak üzere geniş bir uzman grubunda yapılması gerekiyor.
Denge kaybının yanı sıra bulantı ve kusma varsa
Genellikle kısa süreli de olsa hareket kabiliyetini azaltan vertigoya çoğunlukla denge kaybı, bulantı ve kusma da eşlik ediyor. Bunların yanı sıra kulak çınlaması, işitme kaybı, kulakta dolgunluk hissi, ateş, görme bozukluğu, konuşma bozukluğu, el ve bacaklarda güç kaybı ve hissizlik de görülebilecek belirtiler arasında yer alıyor. Bilinç kaybı gibi bir durumun vertigoda görülmediğine dikkat çeken Doç. Dr. Suat Bilici “Ani gelişen bir vertigo atağında eğer bulantı ve kusma da mevcutsa kişi panik sonucu tansiyon yükselmesi ve aşırı terleme gibi başka semptomlar da gösterebilir. Bunların da dikkate alınmasında yarar var” uyarısında bulunuyor.
Tanıda hastanın öyküsü önemli
Dengesizlik ve baş dönmesi yakınması ile hastaneye başvuran hastaları genellikle acil servis ve birinci basamak uzman hekimler değerlendiriyor. Bu değerlendirmede iyi bir öykü alınması ve doğru bir klinik muayene hastanın yakınmasının gerçekten vertigo mu yoksa bir dengesizlik mi olduğunu ortaya koymaya kritik önem taşıyor. Bu tür şikayetleri olan hastalara kolayca uygulanabilen ‘yatak başı muayene testleri’ hastanın sorununu netleştirerek gereksiz görüntüleme ve tetkiklerin önüne geçiyor. Herhangi bir kafa içi tümörün atlanmaması için sistemik araştırma da şart.