Yoksa bu virüs, tanrının eli mi insanlığa?
Değerli dostlar;
Hazırsanız kısa bir değerlendirme yapalım ve geleceğe yönelik tespitlerde bulunalım. Biraz uzun ve konunun önemi ve global olması nedeniyle daldan dala olacak ama olsun, dışarı çıkmadan vakit geçirmek için ideal şeydir okumak.
Yazıma her geçen gün önemlerini daha çok hissettiğimiz tüm doktorlarımızın tıp bayramını kutlayarak başlamak istiyorum. İyi ki varsınız…
Çin’de başlayan ve kocaman bir dünyada ‘biz Çinli değiliz, genlerimiz farklı, yemek alışkanlığımız farklı, havamız sıcak vs. gerekçelerle gelmez‘ dediğimiz virüs, kilometrelerce ötede Avrupa, Amerika kıtasını esir aldı bile.
Yazılarımı takip edenler hatırlayacak; ben ilk önerimi 22 Şubat’ta yapmış, İran başta olmak üzere sınırların kapatılmasını, turizm ve uçuşların askıya alınmasını istemiştim.
Koronavirüs başta bireysel olmak üzere herkesin, her ülkenin kendi uzmanı ve denetmeni olmasını gerekli kılıyor. Zira virüsün yayılma hızı geometrik ve bu bir anda korkunç bir orana çıkabiliyor.
Virüse karşı kapalı toplum ve yönetimlerin başarısı ortadayken başta İtalya ve Almanya olmak üzere modern kara Avrupa’sının ve Amerika’nın sınıfta kaldığını şimdiden söyleyebiliriz.
İki dünya savaşı yaşayan Avrupa halkı ve sigortasız ve evsiz milyonlarca kişinin yaşadığı ABD’nin başı bu kez büyük dertte.
Bilim ve yapay zeka çağında koca dünyayı esir alan virüs ve oynanan oyun karşısında söylenecek çok şey var! Hep yazıyordum kum saati çalışıyor, olacaklara şaşıracaksınız diye. Hala şaşırmayan varsa diyebilirim ki henüz gelecek filmin tanıtımındayız.
Bu kirli oyuna dair yıllarca önce yazılan romanlar, çekilen film ve sinemalar, çizilen karikatürler yetmiyormuş gibi Şansölye Merkel’in virüsün Alman nüfusunun %70’ini enfekte edeceğini söylemesi, İngiliz Johnson’ın tokalaşmaya devam eden umursamaz tavırları ve ilk kez bir virüsün sosyal gelir düzeyi yüksek ve toplumun rol modellerini etkisi altına alınması oldukça şaşırtıcı.
Virüse yakalanma ve tedavi, sonuçları yanında yaratılan korku iklimi oldukça manidar. Kim ne istiyor, ne planlıyor?
Avrupa’da hayat izole edilirken kısa bir süre önce Brexit ile Avrupa’dan yollarını ayıran İngiltere’nin virüsle ilgili olarak kontrollü yayılmayı yani önlemleri katılaştırmadan herkesin enfekte olmasını beklemesi tipik kalan sağlar bizimdir uygulaması gibi bir şey.
Ekonomik nedenlerle tedbirlerde geç kalan İtalya’nın hali ortadayken ve sağlık sistemi SOS verirken, İngiltere’nin tercihi çok konuşulacak gibi. Bir yanda salgının hızını yavaşlatmak isteyenler, diğer yanda esnek bırakanlar. Yazımı yazarken İtalya’dan sonra İspanya ve İsrail’de tüm ülke toprakları karantinaya alındı.
Sinema oyuncusu Tom Hanks’in testleri pozitif çıkmış! Hani şu Dan Brown’un romanından uyarlanan İtalya’da başlayıp İstanbul’da biten İnferno filminin başrol oyuncusu.
“İnsan ırkının yüz yıl sonra yok olmasını engellemek için nüfusun yarısını yok etmek zorunda kalsaydın, bunu yapar mıydın” repliğini hatırlayanınız var mı? Filmin konusu yaşanan savaşlar, felaketler ve ölümlerden fazla artan insan nüfusunu sorulu tutan ve bu sebeple nüfusu bir virüs yardımıyla yarı yarıya azaltmayı kafasına takan bir milyarder bio mühendis.
Nasıl bir virüs? Hava yoluyla bulaşan, yaşlıları öldüren ve insanları kısır bırakan.
‘Yok artık’ dediğinizi duyar gibiyim.
Kitapta yazdığı gibi virüsten daha çabuk yayılan şey korku. Hem de öyle böyle değil 21.yy’ın konforuna alışmış insan korkusu…
Her ne olursa olsun artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Siyasi, ekonomik, dinsel, toplumsal kırılmalar yaşanacak.
Tedarik zincirindeki bozulmalar ve üretim ve likidite krizi nedeniyle işsiz kalan, maaşını alamayan milyonlarca insan ve iflas eden şirketler göreceğiz.
Bizde başından beri bir bilim kurulu ve taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan sağlık bakanının açıklama ve uygulamaları ne getirir, ne götürür bilemem ama toplumun yarıdan fazlasının açlık ve yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülkede hiçbir şey kolay olmayacak.
Okullar tatil, turizm açılışları ertelendi, idari izinler, seyahat kısıtlamaları, seyircisiz maçlar var; lakin sosyal yaşam, market rafları dışında hiç hız kesmeden büyük bir hızla devam ediyor. Tüketim ekonomimiz ve toplumsal yapımız burada da ön plana çıkıyor.
Oysa ki siyasetçilerin alenen söyleyemediği ve bazı önlemlerin henüz uygulamaya geçmediğini de düşünerek hep birlikte taşın altına elimizi koymak ve bireysel tedbirleri almak ve bir süreliğine de olsa minimal yaşamlar kurmak zorundayız. Mesele sanıldığının aksine kişisel sağlıktan öte toplumsal sağlık meselesi. Anne ve babalarımız, yaşlılarımız için global önlem ve dayanışmanın ön plana çıktığı bu salgında en azından bireysel olarak yapabileceğimiz bir şeyler var.
Su, doğal gaz, elektrik kesintilerinin olmadığı, temel ihtiyaç ve gıda malzemelerinin tedariğinde sıkıntı yaşanmadığı, sağlık sistemlerinin 24 saat çalıştığı bir yapı yanında tüm özel sektörün de desteklenmesi ve bu yönde bir planın her daim hazır olması gerekiyor. Hem de hiç kimse ve hiçbir gücün arayamayacağı bir kozmik oda da. Zira bundan böyle bu tür salgınlar hep olacak ve ülkelerin başlıca milli güvenlik sorunu haline gelecek.
Bırakın sağ siyasetçilerini bizim sosyal medya, sol siyasetçilerimiz için de artık kendilerini yenileme vakti geldi de geçiyor bile. Sosyal yaşam ve bilimden, jeopolitik gelişme ve geleceğe dair stratejilerden uzak, geleceği ve dünyayı okuyamayan siyasetçilerimiz olduğu sürece başımıza gelenler az bile.
Bakın bir Fatih tablet projemiz vardı ve maalesef uygulama başlar başlamaz çöktü ve şimdi uzaktan eğitimde ne kadar gerekli olduğu ortaya çıktı.
Ah bu dış güçler yok mu?
Virüsün yayılmasının engellenmesi, tedavisi yanında acilen arkasından gelecek ekonomik durgunluk ve kriz için şimdiden önlem almak ÖTV, KDV, Vergi, SSK indirimlerini ertelemelerini yapmak zorundayız.
Ücretsiz izni kabul etmeyen işçilerin işten çıkarılması tehlikesi karşısına önlemler almak, destekler uygulamak zorundayız.
Kim ki virüse salt sağlık yönünden bakar, ekonomik yönden tedbir almazsa; işte o zaman kaybeder. Sosyal devlet ve kimsenin gelir ve statüsüne bakılmaksızın sosyal mücadelenin kazanacağı bir sistem lazım bize. Kamuyu zarara uğratan, kamu kaynaklarını israf edenler artık akıllanmalı ve israf ekonomisinden üretim ekonomisine geçilmeli.
Şark ve Bizans kültürü altında evrimleşen tüccarlarımız mübarek ramazan ayındaki fiyat politikalarını sağ olsunlar bu krizde de uygulamaya devam ediyorlar. Ahlak ve vicdanın 24 saat kuralının aksine.
Almanya özel şirketlere istediği kadar maddi yardım yanına kamulaştırma kanallarının açık olduğunu belirtti, İtalya ev kredi ödemelerini dondurdu, Japonya okullar kapanınca işe gidemeyen ebeveynler için sabit maaş vermeye başladı.
Fransa hükümeti sermaye desteği yaparak Air France- KLM Havayollarını kurtarmayı değerlendiriyor. Yalnız yaşlılar ölmüyor virüsten, en çok etkilenen sektörler de faaliyet gösteren şirketler de kepenk kapatıyor. Hem de öyle çok uzun bir süre değil, 1-2 ay içinde. Kapitalist sistemde rekabet o kadar çok ki; bir çok global şirket bu krize likit yakalanmadığı gibi olası riskleri de göz ardı ettiler.
Kapitalizm game over yapıyor anlaşılan ve acil aşıya ihtiyaç var.
Dünya borsaları tarihin en büyük düşüşlerini yaşarken, aşırı oynaklık bir çok yatırımcının, fonunun, şirketin batmasına neden oldu. ABD borsaları bir gün %10 düşlerken, ertesi gün %10 yükseliyor. ABD 10 yıllıklarına artan talep karşısında faizler yerlerde ve dün gece Trump OHAL ilan etti ve parasal destekler açıkladı.
Devlet ve ekonomileri tehdit eden bir virüs, koca dünyaya diz çöktürür, iflasları tetiklerken petrol darbesi geliverdi. Yangının üzerine benzin dökmek bu olsa gerek.
Dünyanın en büyük petrol şirketi Aramco’nun halka arzı sonrası Suudilerin petrolün arzını arttırıp fiyatı düşürmeleri de neyin nesi? Üstelik Ortadoğulu kabile devletlerin başkaca bir gelir kaynağı yokken.
Yangının üzerine şimdi kim, neden benzin döktü?
Virüs bahane, ekonomik savaş şahane.
Tüm bunlar karşısında dünyanın zorunlu bir rönesans yaşadığını söylemek yanlış olmaz.
Bizim için çok önemli olan Libya’da Hafter, Suriye’de İdlip, M4 karayolu güvenliği, BOP, Iran ambargosu, Akdeniz’de neler oluyor?
Yoksa bu virüs aynı zamanda tüm dünya için ipteki cambaza bak halüsinasyonu mu?
Suriye’de ölen bir çocuk vardı; “SİZİ ALLAH’A SÖYLEYECEM” diyen hani, hatırladınız mı? Dünyanın durumuna bakacak olursak mesaj yerine ulaşmış. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Bosna’da ölen binlerce masum sivilin ahı mı çıkacak insanlıktan acaba?
Yoksa bu virüs, tanrının eli mi insanlığa?
Yaşanan türbülans artık insanlık için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteriyor, peki ama gelecek?
Yoksa misafirler mi gelecek gökyüzünden?
Yakında aşıyı bulmak zorundalar ve bulacaklar. Aksi halde turizmden, havayolu, demiryolu ve denizyoluna kadar aşırı yıkım olur.
Sonuç olarak; bu dünya, çiçekten böceğine kadar hepimizle güzel.
Ya tüm dünya halkları olarak hep birlikte kurtulacağız ya da teker teker helak olacağız.
Bu virüste olmazsa öbüründe…
Bu savaşta olmazsa öbüründe…
Bu açlıkta olmazsa öbüründe…
Kalın sağlıcakla.