AB’den yeni “SEVİLLA HARİTASI”
AB Komisyonu 2014 yılında, deniz ekonomilerinin sürdürülebilir büyümesi, deniz alanları ve kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak amacıyla “Mekansal Deniz Planlama Yönergesi”ni kabul etti. İlgili yönerge, denizlere ve okyanusa kıyısı olan 22 üye devletin ulusal bir plan geliştirmesi zorunluluğunu getiriyor. Bu yönergenin kabulünden sonra da “Deniz Mekânsal Planlama (MSP) Platformu” adlı bir çalışma grubu kurdu. Bu platformun aldığı kararların uluslararası bir bağlayıcılığı yok zira sadece Avrupa Birliği içinde geçerli.
Geçen hafta Avrupa Komisyonu’nun, ‘Deniz Mekânsal Planlama’ çalışmaları kapsamında “Adalar Denizi” (Ege) ve Doğu Akdenizle ilgili bir harita yayınlandı. Yayınlanan bu harita, son iki asırda olduğu gibi Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Yönetiminin arkalarına Avrupa Birliğini ve Amerika Birleşik Devletlerini alarak sözde güç gösterisi ile hak etmedikleri yerleri gasp etmek amaçlı hazırlanmış.
Harita, tamamen tek taraflı, yanlı ve Yunanistan’ın maksimalist istek ve tezlerine göre hazırlanmış ikinci bir “Sevilla Haritası.” Ki Sevilla Haritası tam bir uluslararası düzenbazlık örneği. Söz konusu bu haritayı 2000’li yılların başında İspanya’nın Sevilla Üniversitesi’nden Profesör Juan Luis Suarez de Vivero, iddialara göre Yunanlı bürokratların ve diplomatların sunduğu bir takım menfaatler karşılığında hazırlamıştı.
Sevilla Haritası, Güney Kıbrıs’ın ilan ettiği ‘münhasır ekonomik bölge’nin sınırları ile Yunanistan’ın Türkiye ile siyasi çatışma içinde olduğu Adalar Denizi’ndeki sözde münhasır ekonomik Bölgesini AB’nin resmi sınırları olarak kabul ediliyordu ve bu isteklere göre hazırlanmıştı. 1958, 1960 ve 1982 Deniz Hukuku Konvansiyonunun birçok maddesine aykırı olarak ve yasal olarak hak edilmeyen yerleri gasp etmek amacı ile çizilmiş bu harita, “Uluslararası Münhasır Ekonomik Bölge” kurallarını da açıkça çiğnemekte.
Sevilla haritasında;
- Yunan kıta sahanlığı, Türkiye’ye ne kadar yakın olursa olsun Yunan adaları temel alınarak hesaplanmış,
- Örneğin Yunan ana karasına 580 km uzaklıkta kayalık parçası olarak nitelendirilebilecek yerler dahi, Türkiye’ye birkaç km yakınlıkta olmasına rağmen Yunanistan’ın hakkı olarak gösterilmiş,
- Adalar Denizinde, 6 deniz mili mesafesindeki karasularınının ötesinde sınırlandırılmış bir deniz yetki alanı mevcut olmamasına rağmen, tüm Adalar Denizini Yunanistan yetki sınırları içinde olduğunu gösteriyor,
- Ters simetride yer alan Meis Adası’ndan başlayan Yunan kıta sahanlığı, güneye doğru Akdeniz’in ortasına kadar indirilmiş ve Türkiye’ye Antalya Körfezi dışında Akdeniz’e bir çıkış noktası bırakmamış,
- Yunan ana karasına 580 km uzaklıkta olan Meis adasının Yunanistan’a 40 bin kilometrekare genişliğinde kıta sahanlığı alanı oluşturması sağlanmış.
Yunanistan Sevilla Haritasını hazırlattıktan sonra 2007 yılından itibaren sümenaltından Avrupa Birliğinin ilgili komitelerinde sanki de yasal bir harita imiş gibi kullandırmaya başlatmış.
2012 yılında da Yunanistan, AB’nin resmi dairelerinde, yazışmalarında ve dosyalarında 5 yıldır kullanılmasından dolayı Sevilla haritasını “Resmi Belge” gibi tanıtmaya ve referans vermeğe başlamış.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yanlı haritaya itiraz etmesi ve uluslararası karşı tezlerini ortaya koymasından sonra 2020 yılında Avrupa Birliği (AB) yetkilileri, AB’nin isteği üzerine Sevilla Üniversitesi’nde hazırlandığı öne sürülen Sevilla Haritası’nın AB tarafından hazırlatılmadığını ve Avrupa Komisyonu’nun Sevilla Üniversitesi’ne herhangi bir harita çalışması yaptırmadığını açıklamak zorunda kaldı. Söz konusu açıklamada da kurumlar tarafından hazırlatılan dış raporların AB’nin resmi belgeleri olmadığı ve bunların AB için yasal ve siyasi bir değer taşımadığı belirtilerek Sevilla Haritasının geçerli olmadığı teyit edildi.
Aynı doğrultuda Amerika Birleşik Devletleri resmi olarak yaptığı açıklamada Sevilla haritasının hiçbir geçerliliği olmadığını açıkladı.
Sevilla Haritası hakkında “Yok” hükmü alındıktan sonra belli ki Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, AB Komite ve dairelerinde çalışan ekiplerine talimat vererek Sevilla Haritasını farklı bir isimle yasallaştırmak için bir çalışma başlatmalarını istemiş ve bu doğrultuda da resmi bir faaliyet olan “Mekansal Deniz Planlama Çalışmaları” kapsamına sokulmuş.
Gerçekte ve uluslararası hukuka göre AB’nin deniz yetki alanları hakkında planlama yapmak ve karar almak yetkisi bulunmamaktadır. Avrupa Birliğine böylesi bir yetki verilmemiştir. Bu bağlamda, Adalar Denizi (Ege) ve Doğu Akdeniz ile ilgili AB’nin “Deniz Mekânsal Planlama Platformu” adlı çalışma grubunun yayınladığı harita, taraf olmayan Türkiye ve Deniz Hukuku bakımından yok hükmünde olup, bu kararın ve haritanın fiilen ve hukuken bir sonuç doğurması da söz konusu değildir.
Avrupa Birliği Deniz Yetki alanları ve Deniz Hukuku konularında ilgili merci olmadığı için egemen ülkeler arasındaki deniz yetki alanları uyuşmazlıkları konusunda görüş beyan etme yetkisi de bulunmamaktadır.
AB’nin “Deniz Mekânsal Planlama Platformu” adlı çalışma grubunun hazırladığı haritalar, geçmiş aylarda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından hazırlanan sözde “Ulusal Deniz Mekansal Planı” ile birebir örtüşmekte ve Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs adasının tek meşru sahibi olduğu yönündeki iddialarını destekler nitelikte olup, Türkiye ve KKTC tarafından kabul edilmesi söz konusu değildir.