Absürt Komedi…

Absürt Komedi…
01.06.2019
A+
A-

Bir an için kendinizi yönetmen olarak hayal edin.

Bir film yönetmeni…

Masanızda bekleyen senaryonun ilk sayfasını alıyorsunuz elinize ve başlıyorsunuz okumaya.

Tür: Absürt komedi.

Mekan: Bir Ortadoğu ülkesi

Ülkenin Yönetim Biçimi: Partili Cumhurbaşkanlığı. (Ve tabii ki partili vali, partili kaymakam, partili hakim, partili savcı, partili mübaşir, partili hizmetli vs.)

Olaylar: Bir mahalli seçimin hemen öncesi ve sonrasında yaşananlar.

Film, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nün şu cümleleri ile başlar;

“Ülkemizde seçim sistemi çok güçlü, açık ve şeffaftır. Sandıklarda tüm partilerin temsilcileri görev alır ve farklı siyasi partiler orada bulunduğu için sandıkta hile yapılması mümkün değildir.”

Hemen ardından iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısı gelir ekrana, gülümseyen gözlerle;

“Ülkemizde son derece güvenilir bir seçim mekanizması var. Yüksek Seçim Kurumu en güvenilir kurumlardan birisidir ve bu işi dünyada en iyi yapan ülke biziz.” der.

Ekran kararır…

Önce bir tarih belirir ekranda. 31.03.2019  Pazar… Saat: 11.25 PM

Ekrandaki tarih parça parça kaybolur. Şimdi kürsünün arkasındaki kişi iktidar partisinin belediye başkan adayıdır…

Sesi titremektedir. Yorgun yüzünden tükenmişlik akmaktadır. Kelimeler ağzından zorla çıkıyor gibidir ve her kelimesinin arasında üç beş saniye boşluk vardır. Yalan söylediği hem ses tonundan, hem ürkek bakışlarından açık seçik okunmaktadır.

“Şu saat itibariyle seçim sayımları gayrı resmi sonuçları tamamlanmış bulunuyor. Bu sonuca göre seçimi kazandık.” der ve seçmenlere teşekkür eder.

O sırada kamera onu ayakta dinleyen yakın çalışma ekibine çevrilir. Kiminin bakışları sabit bir noktaya kitlenmiş, kimi başını önüne eğmiş, kimi iki elini önünde birleştirmiş suçlu çocuklar gibi dinlemektedirler iktidar partisinin başkan adayını. Son cümlesinden sonra zoraki bir gülümse ile alkışlarlar onu.

Hemen devamında yine iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısı ekrandadır ve;

“Sen seçildiğine nereden kanaat getiriyorsun? Hangi hakla şimdiden kendini başkan  ilan ediyorsun? Anlamı da yok bunun, anlaşılır da değil.” demektedir.

Seyirciler bu söylemin, iktidar partisi başkan adayı için değil, gecenin ilerleyen saatlerinde ellerindeki veriler itibariyle seçim galibiyetini ilan eden muhalif aday için olduğunu filmin ilerleyen saatlerinde öğrenecektir.

Gecenin sabahına ait bir görüntüde ise bu defa Yüksek Seçim Kurulu Başkanı, iktidar partisinin başkan adayının aksine YSK’daki sonuçlara göre muhalefet partisinin adayının seçim yarışını önde tamamladığını ilan edecektir.

Hemen ardından mega kentin caddelerinden görüntüler gelir ekrana. Tüm ilan panoları iktidar partisinin seçimi kazandığına dair afişler ve dev pankartlar ile donatılmıştır.

Seyircinin iyiden iyiye kafasının karıştığı bu noktada iktidar partisinin genel başkan yardımcısı yeniden gelir ekrana. Bu defa;

“Demokrasi tarihimizin en şaibeli seçimlerinden biridir bu seçim” diye başladığı konuşmasını, “Hiç bir şey olmadıysa bile kesinlike birşey oldu. Biz anlayamadık ama olan şey muhalefet partisinin lehine oldu. O nedenle bu seçim kesinlikle iptal edilmeli” şeklinde tamamlayacaktır.

Bir sonraki görüntüde partili Cumhurbaşkanı bir yurt dışı gezisinden önce basın mensuplarına açıklama yapmaktadır;

“Yolsuzluk var… Bu apaçık ortada… Vatandaşım ‘bu seçim yenilenmeli’ diyor. Bizler de siyasi parti olarak bu organize suçları tespit etmiş, tevsik etmiş (belgelemiş) durumdayız. Televizyon tespitleri, kamera kayıtları var.”

Bir yönetmen olarak, Cumhurbaşkanı’nın son cümlesi dikkatinizi çekmiştir… Kamera kayıtları ile tespit edilmiş bir oy hırsızlığı…

“Müthiş” diye mırıldanıp takip eden olayları atlayarak, oy hırsızlığının anlatıldığı sayfaları bulmak için karıştırsınız senaryoyu…

Nafile… Tekrar tekrar bakmanıza rağmen bir türlü bulamassınız o sayfayı. Sonunda dayanamayıp senaristi ararsınız…

“Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği kamera görüntülerini bir türlü bulamadım senaryo içerisinde…”

– “Bulamazsınız beyfendi. Zira yok öyle bir görüntü…”

– “Nasıl yani koskoca Cumhurbaşkanı kameralar karşısında insanlara yalan mı söylüyor?”

-“Beyfendi, bu bir absürt komedi filmi… Neden gerçeklik arıyorsunuz anlamadım.”

– “Kardeşim absurtlüğün de, komedinin de bir ölçüsü vardır…”

“Dııııııııııııııddddddddd”

Senaristin ne diyeceğini beklemeden kapatırsınız telefonu ve masanıza dağılmış vaziyetteki senaryoyu toparlayıp yanı başınızdaki çöp kutusuna atarsınız…

Belki biraz aceleci davrandınız ve kişilerin soyadına veya yüzüne bakarak hangi partiye oy vereceklerinin anlaşılabildiğini iddia eden devlet adamı kılıklı soytarıları göremediniz ama çok şey kaçırmış sayılmazsınız. Zira kötü senaryoların sonu her zaman çöp kutusudur. Ve çoğu zaman senaristleri ile birlikte atılırlar çöp kutusuna.

Haydi İstanbul şimdi sıra sende…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.