Prof. Atasoy: Cezaevleri ‘ben yapmadım’ diyenlerle dolu
Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Adli Bilimci Prof. Dr. Sevil Atasoy, bir suçlunun, uzaya gider gibi giyinmediyse eğer mutlaka olay yerinde delil bırakacağını söyledi. Atasoy, hatalı ve eksik deliller, yanlış görgü tanıklıkları nedeniyle cezaevlerinin “Ben yapmadım” diyenlerle dolu olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Sevil Atasoy, Bursa Barosu’nun organizasyonuyla BAOB’da “Ceza ve Hukuk Davalarında Bilimsel Deliller” konulu konferans verdi. Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun’un sunuş konuşmasıyla başlayan konferansta Prof. Atasoy, öncelikle Cargill ile ilgili AİHM kararı nedeniyle Bursa Barosu’nu kutladı.
“Her dava bir kararla sonuçlanır ancak her karar doğru değildir” sloganı önünde konuşan Prof. Dr. Atasoy, İstanbul Kumkapı’da 2002 yılında işlenen bir cinayet olayından yola çıkarak diş ve ısırık izi karşılaştırmasının artık “çöp bilim” olarak adlandırıldığını söyledi. Bu olayda öldürülen ev sahibinin yanağındaki diş izinin kiracısı olan kadına ait olduğunun, şüpheliye karakolda şeftali ısırtarak tespit edildiğini gülerek anlatan Atasoy, “Böyle bir yöntem olamaz” dedi.
Tecavüze uğrayan “Buydu!” dediği anda bitti!
Her gün onbinlerce suç işlendiğini ve masumların tutsak edilmemesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Atasoy, “Bir suçlunun elini kolunu sallayarak dışarıda bir gün geçirmesi, bir masumun bir gün özgürlüğünün kısıtlanmasından evladır. Görgü tanıklığı ve yalancı tanıklık en önemli sorun. Tecavüze uğrayan bir kadın, birini işaret ederek ‘bana bu tecavüz etti’ dediği anda kimse karşısında duramıyor. Yanılma çok oluyor ne yazık ki. Çok büyük hatalar olabiliyor. Bilirkişi incelemelerinde, otopsilerde çok büyük hatalar olabiliyor. Bilirkişilerin, o işi ne kadar bildiklerini sorgulayan bir mekanizma yok.
O kişinin ne yaptığını nasıl yaptığını görmemiz lazım aslında. Otopsi yapan hekimleri sınayacak mekanizma da yok. O kadar ciddi eksiklikler var ki şaşırıp kalıyorsunuz” diye konuştu.
Prof. Dr. Sevil Atasoy, kriminal laboratuvarların teknolojisinin çok yüksek olduğunu, dokunmayla geçen DNA’yı bile ayırabildiğini belirterek şöyle konuştu:
“Olay yerlerinde tek eldiven değil, iki kat eldiven kullanmak gerekiyor. Hatta her delilden sonra değiştirmek gerek. Polisler olay yerinde sigara içiyor, buzdolabını açıp su içiyor, tuvalete giriyor. Farklı kişilere ait olabilecek delilleri aynı torbaya dolduruyor.
Haksız mahkumiyetlerin 4’te 3’ünün nedeni görgü tanıklığı
Yerdeki bıçağı alıp dolabın üstüne koyan var. Hiç değilse telefonunuzla olay yerinin fotoğraf çekin. Önyargıyla bakan görevli kendince yeterli delili topladığına kanaat getirip, delil toplamayı bırakabiliyor.
Muhbirlik ve ihbar müessesesi de çok kişinin canını yakıyor. Özellikle hapiste birinin, ‘rüyasında ben öldürdüm dedi’ demesi, delil sayılabiliyor. Yetersiz savunma da büyük sorun olabiliyor. Haksız mahkumiyetlerin 4’te 3’ünün nedeni görgü tanıkları. 873 haksız mahkumiyetin nedenleri şöyle: Cinayetlerin yüzde 64’ünde yalan tanıklık, iftira… Cinsel saldırıların yüzde 80’inde hatalı görgü tanıklığı… Çocuk cinsel istismarında da yüzde 74 yalan tanıklık, iftira ve diğer suçlarda da yüzde 51 oranında hatalı görgü tanıklığı… Bu nedenle dünyada en fazla mezar açan ülkeyiz.
Mesela, aynı çamaşır makinesinde yıkanan erkek çamaşırından çocuk çamaşırına bulaşmış DNA bulunabiliyor. Üzeri tozlanmış olsa bile parmak izinden DNA elde edebiliyoruz.
Silah atış artığı da, elleri kelepçeli bir kişiyi polis aracına bindirip indirin polislerin artıklarından bulaşabilir.”
“İmzanızda adınız soyadınız okunsun”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, mürekkep yaşı belirleme konusunda uzman olmadığını ifade ettiği sunumunda, yeni imzalanmış bir belgenin, üzerine ütü basarak ya da saç kurutma makinesiyle eskitilebileceğini, imzalarda da mutlaka ad ve soyadın okunması gerektiğini söyledi. Atasoy, imzanın ad ve soyadla yazıya dönüşmesi halinde taklidinin zorlaşacağını bildirdi.
En önemli iki sorundan birinin “transfer deliller” olduğunu, her yerde her şekilde bulaşma olabildiğini, diğerinin de sahnelenen olay yerleri olduğunu kaydeden Prof. Atasoy, yıllar önce Bursa’da yaşanan bir olayı örnek gösterdi. Bir tarlada sırtından vurulmuş kişinin, önyargılı inceleme yapıldığı için hep katil zanlısı arandığını, oysa ölen kişinin, ağaca tüfek bağlayıp, arkasını dönerek iple tetiği çektiğinin sonradan anlaşıldığını hatırlattı.
Atasoy son olarak “Olay yerine ilk giden görevli mutlaka fotoğraf çekmeli. Önyargısız şekilde delil toplamalı. Çünkü cezaevlerinde ‘ben yapmadım’ diyen tutuklu ve hükümlü dolu. Ayrıca bir insan uzaya gider gibi giyinmediyse eğer, mutlaka delil bırakır” dedi.
Konferansın ardından Prof. Dr. Sevil Atasoy, Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun’a kitaplarını, Altun da Atasoy’a günün anısına plaket verdi.