Ağız dolusu küfretmek!

Ağız dolusu küfretmek!
23.03.2020
A+
A-

Yakın arkadaşlarım bilirler.

Sakin bir kişiliğim vardır.

Kolay sinirlenmem.

Küfretmeyi sevmem.

Küfrettiğim zamanlarda ise, kullandığım şeyler çok sıradan, yaratıcı olmayan küfürlerdir.

Yani küfür repertuarım pek zengin değildir.

İlk defa bu duruma çok üzüldüm.

İlk defa ağız dolusu küfretmek istedim.

Gün yüzü görmemiş, en iğrencinden, en mide bulandırıcısından ağız dolusu küfretmek.

Ve repertuarımda olan küfürler kesmedi beni.

Kime mi?

Üç geri zekalıya.

Üç embesile.

Üç geçmişini bilmeyen nanköre.

Diyebilirsiniz ki, küfretmek acizliğin ifadesidir.

Küfretmek; söyleyecek  sözünüzün olmadığı anlamına gelir.

Haklısınız ama bu durum, karşınızdaki kişi en azından ilkokul 5 seviyesinde zeka seviyesine sahipse geçerlidir…

Karşınızdaki kişi bir aptal değilse, tepkinizi mantıklı cümleler ile ifade edebilirsiniz.

Aksi halde söyleyeceğiniz hiçbir mantıklı söz ona tesir etmeyecektir.

Yapabileceğiniz tek şey, en azından öfkenizi bir nebze olsun hafifletmek adına ağız dolusu küfretmektir.

***

Siz de seyretmişsinizdir mutlaka.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Harbiye’ye girişinin 121. yıl törenlerinde, geleneksel olarak yapılan yoklamada, Atatürk’ün okul numarası okunduğunda, tüm öğrencilerin ayağa kalkarak “içimizde” demesi beklenirken, öğrencilerin arasında oturan, üniformalı, ikisi bayan üç kişinin ayağa kalkmadığı görülüyor.

Sosyal medyada olayın yer alması ve gösterilen tepki üzerine Genel Kurmay Başkanlığı açıklama yapmış.

Ayağa kalkmayan kişilerin varlığını kabul ediyor ama, “Bunlar öğrenci değil, albay ve teğmen rütbesindeki öğretmen personelimizdir.” diyor ve ekliyor; “Uygulama daha önceki törenlerle aynı şekilde yapılmış yine sadece öğrenciler ayağa kalkarak geleneksel yoklamaya katılmıştır. Salondaki diğer davetli ve görevliler ise doğal olarak bu sene de geleneksel yoklama sırasında ayağa kalkmamıştır. Bu uygulamanın daha önce de aynı şekilde hayata geçirildiği geçmiş törenlere ait fotoğraflarda da rahatlıkla görülmektedir.”

Açıklamanın altında en eskisi 1984 tarihli, farklı yıllara ait 5 adet tören fotoğraf karesi paylaşılmış. Fotoğraflarda öğrenciler ayakta iken sivil konukların ve bu konuklarla birlikte olan üniformalı kişilerin kendilerine ayrılmış bölümde oturduğu görülüyor.

Ama hiç bir karede bu yıl yaşanan saygısızlığa benzer bir görüntü yok. Hiç bir karede yanındaki öğrenci ayağa kalkmış hazır ol vaziyetindeyken, koltuğuna yayılmış vaziyette oturan ve yerinden kımıldamayan bir albay görülmüyor.

İnsanın en çok kanına dokunan ise, bu saygısızlığı gösteren üç kişiden ikisinin kadın olması.

Azıcık kafaları çalışsa, azıcık insan olsalar; düşman gibi gördükleri, her vesile ile saldırdıkları Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde, belki de kendilerinden 30 yaş büyük bir erkeğin dördüncü karısı olarak her akşam leğen içinde onun ayaklarını yıkamak yerine, şerefli bir ordunun üniformasını giyme şansını yakalamış olduklarını görecekti o embesiller.

Azıcık beyinlerini kullanmayı becerebilseler, laik demokratik bir cumhuriyetin özellikle de kadınlar için ne büyük bir nimet olduğunu anlayacak, saltanatı ve hilafeti elinin tersi ile yitip egemenliği kayıtsız şartsız millete veren o büyük insana en azından saygı duyacaklardı.

Maalesef duymuyorlar.

Çünkü aptallar.

Ve yine maalesef, yalnız da değiller.

Kimi zaman sözde gazeteci olarak çıkıyorlar karşımıza; Atatürk’e en aşağılık iftiraları atmaktan çekinmeyen, Fetullah Gülen’e methiyeler düzen ahlaksız bir gazeteci, kimi zaman o ahlaksızı, o Feto seviciyi hastanede ziyaret eden bir genelkurmay başkanı olarak…

Bazen Türk düşmanı, cumhuriyet düşmanı, sahte bir tarihçi olarak geliyorlar önümüze, bazen o meczubu hasta yatağında ziyaret eden devlet adamları(!), din adamları(!) kılığında, ya da  ‘Atatürk’e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin’ diyen o meczubun cenaze namazına koşa koşa giden devlet erkanı(!) olarak…

Biliyor musunuz?

Bizi korona virüsü falan yıkamaz ama bu embesiller yıkacak.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.