Aile ve çocuk arasındaki iletişim
Uzm. Dr. Hatice ALKAN AKDAĞ – Psikiyatrist/Psikoterapist
Her yaşta ebeveynlerle çocuklar arasındaki iletişim zordur. Her dönemde çocuğun kendini ifade etmede farklı davranış biçimleri ortaya koyması, buna paralel olarak ebeveynlerin kendi yaşamlarındaki zorlukların çocuğa yansıması her daim kriz çıkarabilme potansiyeline sahip bir ilişki sürecidir.
Zaten insanların günlük yaşamda en sık karşılaştıkları sorun ilişki sorunudur. İlişkilerimizde belirleyici faktör kişilik özelliklerimizdir. Bazılarımız mükemmeliyetçi, bazılarımız sinirli, bazılarımızda utangaçtır… Çocuklardaki sorun işte bu farklı kişilik özelliklerinin onlarla iletişiminde olan yansımadır.
Örneğin, aile yargılayıcı ise çocuk içine kapanık, baskıcı ise aileye ceza vermek için yaramaz ya da başarısız, sinirli ise kendini ifade edemeyen, davranış sorunları gösteren bir çocuk olabilir.
Her ilişkide olduğu gibi ebeveyn çocuk ilişkisinde de temelde güven, saygı, anlayış olmalıdır. Çocukların gelişimini tamamlayıncaya kadar onları birey değil de hükmedeceğimiz varlıklar olarak görürsek sağlıklı bir ilişki kurma şansını başta kaybetmiş oluruz.
Sağlıklı bir ilişkide ‘Sözümü nasıl dinletebilirim?’ değil, ‘Onu nasıl anlayabilirim? Nasıl yardımcı olabilirim?’ temelinde hareket etmeliyiz.
Peki bunu nasıl sağlayabiliriz?
- Hayata bakış keşfi: Çocuğumuzun olayları nasıl gördüğü ve değerlendirdiğini saptamak en büyük adım olacaktır. Hangi pencereden baktığı ve yorumladığını keşfedebilirsek onu anlamaya başlamışız demektir. Örneğin: Ebeveyn kitap oku diyor. Çocuk yapmadığında başka bir yaptırımla karşılaşacağını biliyorsa sadece okumuş olmak için daha önceki sınıflara ait kısa bir hikayeyi okumuş oluyor. Ebeveyn buna tepki gösterdiğinde haksız duruma düşüyor. İşte bu nedenle yaşadığımız çatışmaları objektif bir açıdan yeniden değerlendirmeliyiz. Güvenli ilişki kumanın ilk adımı onun durumu nasıl değerlendirdiğini keşfetmek. Eğer konu ile ilgili bir fikrimiz varsa bunu çocuğa kabul ettirmeye çalışmadan önce onun bunu nasıl değerlendirdiğini, yüklediği anlamı bilmemiz gerekir. Bunu bilmeden kendimizce doğrularımızı yansıtmaya kalkarsa çocuk anlaşılmadığı hissedecek ve itiraz edecektir. İtiraz eden biriyle zaten ilişki kuramazsınız.
- Gerçek ihtiyacı belirleme: Ebeveyn olarak çocuğumuz için en iyi olanı düşündür ve yapmaya çalışırız. Oysa bazen bizim arzu ettiğimiz şeylerin çocuğumuz için pek te bir anlamı olmayabilir. Ya da bizim istemediğimiz bir davranış gösteriyorsa belki de kendisinin bir ihtiyacını karşılamak için yapıyor olabilir. Yani aslında çocuk yaptığı her davranışı bir ihtiyacını karşılamak için yapıyordur. Eğer bu davranışının altta yatan anlamına varabilirsek ilişkimizi bu çerçevede sürdürebiliriz. Bize saçma gelen bir olay çocuk tarafından mantıklı bulunabilir ya da bunu yapmaya geçerli bir nedeni olabilir. Onun ihtiyacını anlama bizim destek vermemizi kolaylaştıracak ilişkiyi güvenli kılacaktır.
- Hislerini anlamak ve onaylamak: çocuğun yaptığı davranışlarda altta yatan duyguyu anlayabilirsek yaptığı davranışlara tepkilerimiz de değişecektir. Örneğin: sabah kalkınca ‘okula gitmek istemiyorum’ diye ağlayan çocuğa kızarak ‘elbette gideceksin çocuklar okul gider’ dersek çocuk anlaşılmadığını hissedecektir. Okula gitmek istememe belki de oyun oynamaktan vazgeçmek için üzülme, ya da okulda yaşadığı bir sıkıntının tekrarı olabileceği için endişe anlamına gelebilir. Buradaki zorluk çocuğun duygularını direk ifade etmemesinden kaynaklanan zorluktur. Özellikle otoriter ailelerde kabul görmeme kaygısı çocuğu kendini ifade etmesinin önüne geçer. Çocuğun dolaylı anlatımında bizlere uymayan durumlarda onu anladığımızı, onu bu davranışa iten şeyin onda ne hissettirdiğini öğrenmek istemek, çocuğun bize güvenle yaklaşarak kendini ifade etmesinin önünü açar.
- Çaba Sarf Etmek: Çocuğun bakış açısını keşfeden, ihtiyaçlarını anlayan ve duygusunu bilen aileler onunla yaşadıkları sorunların çözümünde sadece bir parça emek vererek çözümlere ulaşırlar. Çaba sarf etmek, çocukla aile arasındaki ilişkiyi güçlendirir. Çocuğa zaman ayırmak, gelişimini ve özel ilgi alanlarını desteklemek onu değerli hissettirecek, ebeveynine güvenini arttıracak, çatışmaların önüne geçecek ve gelecek ilişkilerinde de ışık tutacaktır.
Yani, çocukla güvenli bir iletişim kurmak onun gelişiminden çok daha önemlidir. Fiziksel olarak sağlıklı ve başarılı olsa da mutlu ve huzurlu birey olmanın yolu buradan geçer. Hem ihtiyacı, hem de duygusu anlaşılan çocuk iş birliğine daha yatkındır. Sorunların çözümünde iş birliği yaparak sağlıklı ve güvenli bir aile ilişkisini yakalamış oluruz.