AK Parti Sendromu

09.05.2020
A+
A-

Türkiye gibi bir ülkede iktidar olmak; meşru zeminde inşa edilen yapıya, hiç zarar vermeden, yine meşru çerçevede bir veya birden fazla tuğla koyabilme ustalığıdır.

Oysa AKP, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceği, yine kendi söylemiyle ileri demokrasiyi getireceği popülizmiyle halktan oy istedi. Halk da inandı ve oy verdi. Ama o; ne verdiği bu sözünde durdu, ne de mecliste ettiği yemine bağlı kaldı. Onun dönemine kadar görülmemiş, onun döneminden sonra da görülmeyecek özellikteki yolsuzluklara imza attı. Getirdiği yoksulluk ve yasaklarla da dünya rekoru kırdı. Böylece bindiği demokrasi vagonuyla hedeflediği istasyona geldi ve indi. Türkiye’yi o istasyondan yönetmeye çalışıyor.

Demokrasi trenine AKP’nin bindiği istasyona kadarki Türkiye’de Cumhuriyet kurulmuş, devrim yasaları çıkmıştı. Kuran Türkçe’ye çevrilmiş, Müslüman olanlar Tanrısının ne dediğini okuyup anlayabilmişti. Padişahın mülkü milletin yurdu, padişahın kulu olan milletin kendisi de yurttaş olmuştu. Her alanda üretim yapılıyordu. Sanayide kalkınma, bilimde ilerleme, tarımda kendine yeten ülke olmuştu. Savaş uçağı ihraç eder hale gelmiş, tifo, verem, çiçek, trahom ve daha birçok bulaşıcı hastalık önlenmiş, aşısı üretiliyordu. Aydınlanma başlamış, endüstriyel topluma geçilmişti. Dış ticaret dengesi korunuyordu. Kuvvetler ayrılığına dayanan demokrasi vardı.

Peki, bunlardan geriye ne kaldı şimdi?

Türkiye’nin kötüye gitmesi için yapılması gereken her şeyi yaptı AKP iktidarı. Kötülükte, bundan daha ötede sınır yok. Demokratik meşruiyetin sınırları da yetmiyor artık kendisine. RTÜK, BDDK, EPDK, BİK gibi kurumlar kendilerini mahkemelerin yerine koymaya başladı bile. Hiç şüphe yok ki bu doymak bilmeyen ihtiras, iktidarı güç zehirlemesine sokmuş gibi görünüyor.

Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti, kurduğu ve Atatürk’ün ölümüne kadar sürdürdüğü düzgün ve namuslu düzenle yurttaşlarımızın aydınlık geleceği, dünyadaki bütün ezilen toplumların da kurtuluş umudu olmuştu. Demokrat Parti ile yara alan o umut, 61 Anayasası ile kendini yeniden toparladıysa da 71, 80 darbeleri ve 28 Şubat Muhtırasının önünü açtığı AKP iktidarı eliyle tümden yok edildi. Gelinen noktada ahlak, ekonomi, tarih, kültür; Türkiye’yi Türkiye yapan değerler her neyse tamamında dip yaptı. Ülkemiz yalnız ekonomide değil, her konuda iflas etmiş durumda.

Her nerede olursa olsun, insanları barış içinde yaşatacak bir devrim gerçekleşmişti yüz yıl önce Anadolu’da. O devrim, doğada insanca yaşayabilmenin teminatı olan bir düzen getirmişti insanlara. Ve o devrim, hayatı çekilmez kılan emperyalizmin iğrenç suratına atılan hakikisinden bir tokattı aynı zamanda. İşte AKP’nin Türkiye’de iktidar olması, emperyalizmin hala acısını çektiği o tokadın intikamını onunla alma çabasıdır. Yoksa ne diye Cumhuriyete ve devrimlerine bu kadar saldırsın ki AKP iktidarı?

Erdemli bir aklın ve dürüst bir vicdanın büyük bilgelikle inşa ettiği bir zamanların tam bağımsız Türkiye’sinin, corona günlerinde ve dünyanın gözü önünde bir gram ağırlığındaki bir maskenin altında kalarak can çekişiyor olması, bundan sonraki tüm zamanlarda herkesin alacağı derslerin konusu olacaktır.

Üniversitelerde, düşünce kuruluşlarında, bütün toplumsal platformlarda AKP zihniyetinin birey ve toplum doğasını çürüten, yozlaştıran etkisi titizlikle araştırılarak tanımlanacaktır. Böyle bir zihniyetin nerede nasıl üretildiği, nasıl geliştirilerek Türk toplumuna musallat edildiği anlaşılmaya çalışılacaktır. AKP Sendromu tanımlandığında, yeniden düzgün ve namuslu bir yönetimle hayat normale dönecek, vatandaşın sağlık, eğitim, adalet hakkı ile can ve mal güvenliği, devletin koşulsuz teminatı altında olacaktır.

Sonra şiirler, öyküler, romanlar, resimler, sinema filmleri, tiyatrolar AKP’nin mezalimini ve yarattığı travmaları anlatacak. Belki bazılarının pişmanlığı ve utancı, insan soyuna yakışmayan bu kafayı bir daha baş yapma hatasına düşmemelerinin sebebi olacaktır.

Dünyada iyilik, güzellik adına bütün yeniliklere açık olan Cumhuriyetin, sadece Türklerin değil tüm dünya halklarının ortak doğrusu olduğu bugünkü dünyaya bakıldığında çok net anlaşılmaktadır. Devleti, ele geçirilmiş bir ganimet düşüncesiyle yöneten AKP iktidarınınsa ülkemizde ve bölgemizde yaptıklarına bir de dışişlerindeki münasebetlerine bakıldığında, herkes için yanlışın kıblesi olduğu çok net görülmektedir.

Dolayısıyla demokratik ve laik Cumhuriyetin yaşatılması halkımız için ne kadar önemli ise her yaptığıyla Cumhuriyeti yıkmayı hedeflediği gün geçtikçe daha iyi anlaşılan AKP iktidarının sonlandırılması da o ölçüde önemlidir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.