Akit yazarından hükümete ağır sözler: ‘Bu sapmayı, bu aldatmayı toplum affetmez’
Cumhur İttifakı’nın etkisiyle edindiği milliyetçi söylemin AKP’nin dengelerini bozacağını ifade eden Kenan Alpay, devlet kurumları ve özel sektörde yapılan atamalar için, “Bu sapmayı, bu aldatmayı toplum affetmez.” ifadesini kullandı.
Hükümete yakınlığı ile bilinen Akit’in yazarlarından Kenan Alpay, AKP’yi yerel seçimler öncesi uyardı.
Ülkenin ve toplumun bekası için, belediyeler üzerinden yapılacak en doğru, en acil hizmetin rüşvet ve yolsuzlukları ortadan kaldırmak olduğunu vurguladı. MHP ile kurulan Cumhur İttifakı’nın, AKP’nin siyasi dengesini bozacağını öne süren Akit yazarı, yandaş kayırma (nepotizm) olaylarının halkın gözünden kaçmadığına dikkat çekerken, “Bu sapmayı, bu aldatmayı toplum affetmez.” sözlerini kullandı.
İşte o yazı:
Saf Çocuğu Masum Anadolu’nun ülkenin ve toplumun bekası için belediyeler üzerinden yapılacak en doğru, en acil ve en yapıcı hizmet rüşvet, usulsüzlük, yolsuzluk, iltimas gibi “iç düşman” unsurlarıyla mücadeleyi terörle mücadeleden ayırmayan ilkeli ve kararlı bir siyaset yürütmektir. Belediyeler akrabaların, eş dostun, yandaşların zengin edildiği, makam mevki sahibi yapıldığı, spor kulüpleri üzerinden kara paraların aklandığı zeminler olmaktan nasıl çıkarılacak? Asıl bu sorunun çaresi üzerine odaklanmak icap ediyor. Kimse hafife alıp geçiştirmesin; topluma karşı devlet kurumları ve kadroları tarafından işlenen suçlar düşman ordularının ve terör örgütlerinin saldırılarından daha fazlasıyla yıkıcı ve yıldırıcıdır. Sıkıntının en tuhaf yanıysa hemen her türlü yolsuzluğu, usulsüzlüğü, iltiması hatta rüşveti beka söylemi üzerinden örtmek, meşrulaştırmak siyasetin klişeleşmiş bir taktiğidir.
“TOPLUMLA KURULAN SİYASİ DENGELER BOZULDU”
MHP’yle kurulan Cumhur İttifakı’nın da etkisiyle sarıldığı daha fazla milliyetçi söylem, daha radikal devletçi tutum yerel seçimlere giderken AK Parti’nin toplumla kurduğu siyasal dengenin bozulması demektir. Fetö ve PKK-PYD’ye karşı girişilen mücadelenin Amerika’yla mücadele olduğu hususunda hemen hiç şüphe yok elbette. Ancak bu mücadelenin dili Türkçü, Atatürkçü ve devletçi mantık ve yönteme doğru evrildikçe ne toplumdan yükselen adalet talebine kulak kabartılıyor ne de devlet mekanizmalarında işlenen suçların, suçluların yakasına adalet yapışabiliyor.
“ÇÖKÜŞÜ HIZLANDIRAN ÖLÜMCÜL SAPMALAR”
Son yıllarda adeta slogana dönüştürülmüş şu mealdeki yaklaşımlar çürümeyi, kokuşmayı ve nihayet çöküşü hızlandıran ölümcül sapmalar mesabesindedir: “Devletin bekası tehdit altındayken rüşveti, yolsuzluğu, iltiması, komisyonculuğu konuşacak değiliz. KHK’lerle bazıları haksız yere mesleklerinden ihraç edilmiş veya hapsedilmiş olabilir ama olağan üstü dönemlerde kurunun yanında yaşlar da yanıyor maalesef. Devlet bir gün onların da hakkını teslim eder. Devlete ve yargıya güvenin, milletin selameti için çalışıyorlar.” Adaletten hangi fert, toplum veya devlet zarar görebilir ki? Adaletin ertelenmesi toplumu, siyaseti ve devleti asla güçlü kılmaz aksine hızla çürütür, süratle çöküşe sürükler.
“SAYIŞTAY’IN DOĞRU DENETLEME YAPTIĞI KUŞKULU”
Yerel seçimleri beka kaygısıyla ilişkilendirmeyi bir yere kadar anlayalım. Peki, belediyeleri adaletin ve hizmette eşitliğin, müşfikliğin, kuşatıcılığın merkezi yapılacağına dair neden kuvvetli ve ısrarlı gündemler oluşmuyor? Sayıştay’ın doğru düzgün denetleme yaptığı kuşkulu, medyanın yandaşlık ederek menfaat devşirdiği kuşkusuz. Toplumda özellikle 15 Temmuz’da zirve yapan heyecan dalgası sönmüş, kendini ifade edecek zemin bulamayan bıkkınlık ve kızgınlık mantıksız protesto ve savrulmalara sebep olabilir. Ne çantada keklik görülmek istiyor ne de eli mecbur ve mahkûm olarak sandığa gitmek.
“BU SAPMAYI, BU ALDATMAYI TOPLUM AFFETMEZ”
Milliyetçi, devletçi iklim enflasyon karşısında ezilen, dolar kuruyla fakirleşen geniş toplum kesimlerini bir nebze olsun doyurmuyor. Yerli ve milli imaj faaliyetleri belediyelerin imar planları oyunlarıyla zenginleştikçe zenginleşenleri, aynı ailelerden istisna kadrolara atananları toplum nezdinde sempatik birer kahramana dönüştürmüyor. Nepotizm’den belki pek fazla kimse anlamaz ama akrabaların, çoluk çocuğun, gelin ve damadın, amcaoğlu ve eniştenin, hemşerilerin gerek kamuda gerekse özel sektörde nasıl hızla yukarılara tırmandığı da en saf olanlar dahil hiç kimsenin gözünden kaçmaz. Bu sapmayı, bu aldatmayı toplum affetmez.
Ehliyet ve liyakat söyleminin boş, bomboş bir jargona dönüştüğü bir vasatta beka kaygısı da adalet taleplerini gölgeleyen, ezen bir araca dönüşürse ne siyasetin ne de toplumun uğrayacağı zarar ve yıkımlar telafi edilebilir. Devletin/vatanın bekası” için adalet dahil hemen her şeyi teferruat sayan ideoloji ve kadroların başımıza açtığı belalar umarız unutulmamıştır. Ancak hiçbir şey yaşanmamış gibi devleti putlaştırmakta inat ederek “beka kaygısıyla şehzadeleri bile katletmiş Osmanlı’nın ahfadıyız!” teşvik ve tavsiyelerine uyarak yıkımın tekerrürü için iktidar hırslarına sarılmak da bir tercihtir elbette.
(Kaynak: Yeniçağ)