Akşener’den Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘özür’ tepkisi!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Halk TV’de Özlem Çelik Akarsu’nun sunduğu Gün Ortası programda açıklamalarda bulundu.
Haziran’da İstanbul’da yapılacak büyükşehir belediye başkanlığı seçimi öncesi çalışmalarını sürdüren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Halk TV’de yayınlanan Gün Ortası programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ekrem İmamoğlu’na yönelik “Özür dilemeden böyle bir makama gelemez” açıklamalarına tepki gösteren Akşener, “Sayın İmamoğlu’ndan bir özür bekleyemez. Sayın İmamoğlu’na o koltuğa oturamazsın diyemez” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle:
“Sayın Erdoğan bizim babamız gibi hissediyor kendini. Sayın Erdoğan adalet dağıtıyor kendisi… Sayın Erdoğan’ın ‘Sen şuraya otur’ diye bir şey söyleme hakkı yoktur. Ordu Valisi meselesi yarıya intikal etti. Orası ayrı bir konu… Şu an itibariyle bütün bürokrasi Ak Parti’nin il ve ilçe başkanı gibi… Esenler Belediye Başkanı Bütün Trabzonlulara Pontus diye hakaret etti. Bu şahıstan bir özür talepte bulundu mu? Süleyman Soylu isimli zat sayın Karamollaoğlu ve benim için Kandil ile sözleşme imzaladı. Bana ve Sayın Karamollaoğlu için özür talebinde bulundu mu? Bütün bunları yapmadığı görülüyor. O yüzden Sayın İmamoğlu’ndan bir özür bekleyemez. Sayın İmamoğlu’na o koltuğa oturamazsın diyemez. 31 Mart’tan sonra bambaşka bir sayın Erdoğan ile karşılaştık.”
“YALANLAYAMADILAR”
Sayıştay’ın kuruluş nedeni devlet hazinesinin muhafazası ve birilerinin oraya el uzatmasını engellemek. Sayıştay’ın yaptığı tespitleri Sayın İmamoğlu aktardı ve onları yalanlayamadılar. Sayın İmamoğlu haksızlık ile mazbatası elinden alınmış seçilmiş bir belediye başkanı… Sayıştay’ın burada biz suçsuzuz ne olur bize bir şey yapmayın Sayın Erdoğan tarzındaki açıklamasına üzüldüm. Vakıf dediğiniz şeyin çıkış nedeni ekonomik durumu iyi insanların ceplerindeki parayı vakfederek ekonomik durumu iyi olmayanlara yardım etmektir. Hatta kışın kuşlara yardım eden vakıflar bile kuruldu Osmanlı’da. Türkiye’de bu iktidarla vakıf anlayışı genelde bir baltaya sap olmamış arkadaşların uğraştığı, belediyelerin ücretsiz arazi verdiği yerler oldu. Sayın İmamoğlu o programda bu işleri devlet yapmalı dedi. TÜRGEV gibi vakıflar ayrıcalıkla iş yapıyorsa bu vakıf olmaz.
“ÇOK İLGİNÇ BİR NESİL, ÜRETMEK İSTİYORLAR”
80’den sonra bu işlerin ekonomik organizasyonla cemaat işlerini götürmeye başlayan FETÖ’nün lideridir. Sonra diğerleri de buna uydu. Ben buradan ders çıkarılacağını düşünmüştüm ama 17 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın devletle kavgalı olma durumuna son vereceğini düşünmüştüm ki FETÖ gitti, başka şeyler gelmeye başladı. Dünyada üretim araçları değiştikçe yeni değerler oluşur. Bu sanayide, üretimde başlar. Sanayi devrimi oldu, bant sistemi geldi. Biz buna Fordist sistem dedik. Sonra bu yönetim anlayışını değiştirdi, dikey hiyerarşi çıktı. Sonra dijitalleşme girdi hayatımıza. Demir perdeler yıkıldı, onun da araçları değişti. Güney Kore bizim çok gerimizdeyken dünyanın teknoloji devi olduysa bizim bunun neden gerisinde kaldığımıza bakmalıyız. Onları farkı eğitime yatırım yapmalarıydı. Bizim Z Kuşağı dediğimiz bir kesim var, biz onlarla hiç ilgilenemedik. Çok ilginç bir nesil, üretmek istiyorlar. Onlarca özel üniversite açtılar içinde hoca yok, başka iş alanlarına istihdam kazandıramıyorsunuz. Bizi yönetenlerin ferahlamaları lazım Sayın Erdoğan çocuklarını burada okutmadı, gitti yurt dışındaki iyi üniversitelerde okutmaya kalktı. Üniversitelerimiz siz iktidara geldiğinizden beri ilk 500’e giremedi.
“ERDOĞAN’IN PRESTİJİNİ YERLE BİR EDİYOR”
“Sayın Yıldırım o akşamki performansı yüksek olmamakla birlikte tecrübesi olan ve Sayın Erdoğan ile kıyaslandığında sakin bir inşadır. Mühendis olduğu için analitik bir şekilde düşünmüştür. Baktı ki iktidara yakın gazeteciler beceriksiz… Sayın Yıldırım kendisinin önünde önünü ilikleyen değil evrensel gazetecilik ilkelerine saygılı biri ile olmak istemiştir. Bir arkadaş Atatürk’e mülteci dedi. Böyle bir şey olur mu? Ak Parti’yi götürenler bunlar… Bizler siyasi rekabet yapıyoruz. Son derece dikkatli bir dille götürüyoruz ama bu saygısız, kabiliyetsiz yapı Sayın Erdoğan’ın prestijini yerle bir ediyor. Bırakın dokunmasınlar. İçişleri Bakanı koltuğunu meşgul eden zat benim ve Sayın Karamollaoğlu için bunlar Kandil ile sözleşme imzaladı dedi. Biz de Meclis’e önerge verdik benim araştırılması için, önerge reddedildi. Büyük ortak ve küçük ortak böyle bir zamanda bu önerge verilir mi dedi. Bu bir cıvıklıktır. İçişleri Bakanlığı yapan kişi eskiden az konuşurdu, dedikodu yapmazdı. Maalesef Türkiye’de bu makamların içi boşaldı. Biz sayın Erdoğan ile birbirini iyi tanıyan iki kişiyiz. Ben sayın Erdoğan’ın gerçekten onu da düşünerek… Her ne kadar hepimizin cumhurbaşkanı olmayı reddetse de biz o makamı korumalıyız. Damadını hemen görevden alsın, ceplerine maaşını koysun, göz önünden çeksin, kendi yanında tutsun. İki parti kurulma durumu var hem sayın Ali Babacan’ın hem de sayın Davutoğlu’nun. Burada asıl ilginç olan sayın Erdoğan’ın adı yeni parti ile anılan kişilerin iş başına getirmesi. Keşke İstanbul seçimlerini yeniletmesiydi. O gece yaptığı konuşmaya uygun davranıp herkesin cumhurbaşkanı olmaya çalışsaydı daha normalleşme imkanımız olurdu. Ama bu feraseti gösteremedi. Sayın Erdoğan’ın söyledikleri ve yaptıkları işleri kim kulağına fısıldıyorsa derhal yanından uzaklaştırması gerekir.”
“ERDOĞAN’IN PARTİSİ İLE BAĞI KOTU”
“Saray bir kültür yaratır. Kavarasal olarak bir bürokrasi, kendi içinde bir hayat tarzı yaratıp ayrı değerler üretir. Genel kanaat sayın Erdoğan’ın sokaktaki insanla diyaloğuydu. FETÖ’cüleri yargıya, polise eğitime doldurmasaydın 15 Temmuz yaşanmazdı. Güvenlikle ilgili endişelerini anlıyorum ama Subay Evleri’nde ya da Çankaya’da da aynı güvenlik uygulanırdı. Yaverleri bile FETÖ’cü çıktı. Külliye veya sarın bir farkı yok. Külliye biraz dini tınısı olan bir kavramdır. Ben bir kere 30 Ağustos programına katıldım fazla bir şey görmedim. Oluşan bürokratik kadroya baktığımızda şahsi israflarına ve siyasetçiyi tahkir etmesine batığımızda onların sadece başkanın adamı olduğunu görüyoruz. Sayın Erdoğan’ın partisi ile bağı kotu. Ben Beylerbeyi’nde oturuyorum Eski bir yer… Bizim kapılarımız çalmadı. Her seçimde iki kere çalardı. Saray bir paralel yapı oluşturdu. Eşyalar bile insanların tutumunu belirler. Örneğin ben kaynanamın çeyizde verdiği dantelleri kaldırmadım. Bütün otoriter rejimlerin tamamında saray kültürü geliştirmiştir. Afrika’da Marksistler sağ diktatörlükleri deviriyor. Asla sarayları başka bir şeye değiştirmiyor. Arabalı satmıyor. O şatafatı sürdürüyorlar. Benim evim basıldı daha ne olsun? Ben hiçbir şeyi alenileştirmem. Benim geçmiş tecrübelerimiz, tecrübeli insanlardan aldığımız yol yordam bunu paylaşmamaktır. Bunu Temel Bey için söylemiyorum Onun durumu rezalet, çok ayıp bir durum. Temel bey ile beraber politika yaptık. Refah-Yol döneminde aynı yoldaydık. Müthiş bir birikimi olan, zeki, akıllı ve vicdanlı biridir. O noktaya getirilmesi büyük ayıp. Onu en çok inciten şey terör iltisaklı denmesidir. Soylu bunu hep yapıyor. İçişleri Bakanlığına atandım. Sayın Berna Yılmaz’ın korumasını çekmişler. Bir kızımız vardı onu başka bir yere atayıp yabancı bir koruma atamışlar. Benim bilgim yoktu, arayıp gereğini yaptım. Eğer tanıdığım Tayyip Bey hangisine canını emanet eder dersem o Temel beydir.”
“350 BİNİN ÜZERİNDE SANDIĞA GİTMEYEN AK PARTİLİ VAR”
“Ben kararsız seçmen kalmadığını, sadece oy vermekten caydırılabilir seçmen olduğunu düşünüyorum. İlginç bir mesele bu. Ben sayın İmamoğlu’nun adaylığını duyduktan sonra, hiç tanımazdım, bir kere bir cenazede karşılaşmıştık. Ben kendisi ile konuştum. İş birliği yapalım ben sadece Meral Akşener olarak çalışırım demiştim. Bu işi yüzde yüz alırıza inanan çok fazla kişi yoktu 31 Mart’tan önce. Mazbatasının elinden alınması mağduriyet oluşturdu. Bizim ölçümlerimize göre CHP’den 298 bin sandığa gitmeyen seçmen vardı 31 Mart’ta. Bu seçmen sandığa gidecek. 350 binin üzerinde sadığa gitmeyen AKP’li seçmen de var. Bu seçmeni sandığa götürmek üzere Ak Parti’nin gayreti var ama Binali beye oy vereceklerinden emin olmazlar. Her şartta bir şey yaparlar diyenler var var. Ben buna inanmıyorum O akşamki görüşme şuna neden oldu. Sayın İmamoğlu’nun canlılığı, motivasyonu, ben hazırım tavrı etkiledi. İnsanları. Buna karşılık, sayın Yıldırım bitse de gitsek tavrındaydı. Sayın Yıldırım’ın daha hazır olacağını düşündük ama öyle bir şey olmadı. Hep kendi bakanlığı dönemindeki başarılarını anlattı. Gençleri kaybettiğini düşünüyorum. Ben sayın İmamoğlu’nun saygılı davranmasını, seviyeli bir tutum almasını da değerli buldum.”
(Yeni Gaste)