Ankara’yı karıştıran isim…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 27 Ocak 2021 tarihinde üç emekli Tuğgeneral hakkında verdiği gözaltı kararı Ankara’daki güçler savaşını gözler önüne seriyor.
Ankara başsavcılığının yürüttüğü, “Sabit Hat” soruşturma kapsamında eski Kara Kuvvetleri İstihbarat Dairesi Başkanı Tuğgeneral Serdar Atasoy, eski Milli Savunma Bakanlığı Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Nuri Cankıymaz ve 15 Temmuz darbe girişimi sırasında FETÖ’nün sözde atama listesinde ismi yer aldığı gerekçesiyle hala yargılaması süren eski Tuğgeneral Celalettin Çoban hakkında verdiği gözaltı kararının ardından iktidara yakın medyada başlayan tartışmalar devletin zirvesine kadar gitmiş durumda.
Tartışmalara neden olan isim ise eski Tuğgeneral Serdar Atasoy. Atasoy, 2020 Yüksek Askeri Şurasında tuğgeneralliğe terfi ettirilmiş ve Kara Kuvvetleri İstihbarat Daire Başkanlığına atanmıştı. Konuyla ilgili tartışmaların odak noktası da tam burası. Çünkü Atasoy; savcılıkta FETÖ’CÜ olduğunu, çalıntı sorularla Harbiye ve Harp Akademisine girdiğini, hatta cemaatin İstanbul’daki FEM dershanesinde ilk rütbesini Gülen’in taktığını itiraf etti.
Şimdi Ankara’da siyasi kulislerde ve medyada herkes, “Bu adamı kim korudu?” sorusunun cevabını arıyor. ‘Bu adamı kim korudu?’ sorusunu manşete ilk taşıyan Yenişafak Gazetesi olmuştu.
Konuyla alakalı köşe yazısı, haber ve tartışma programlarını dikkatlice takip ettim. İşin uzmanlarına varıncaya kadar danıştım, lakin neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.
Öncelikle herkesin hem fikir olduğu TSK içinde FETÖ’nün tam olarak temizlenmemiş olması.
Emekli bir askerin fikirlerine başvurduğumda, “Yüksek Askeri Şuranın yönetmeliğinin değiştiğini, eski TSK sisteminde bu tür yapıların daha kolay tespit edildiğini, şimdiki yapıda asker sayısının sivillerden az olduğunu, askeri bilgi ve tecrübe sahibi olmayanların karar konusunda çoğunlukta” olduğunu söyledi.
Fakat konu sadece FETÖ’cü eski Tuğgeneral Serdar Atasoy’un 2020 yılında terfi ettirilmesi değil, hakkında daha önce açılan soruşturmanın nasıl üzerinin örtüldüğü ve örten savcıların şu an hangi görevlere geldiği de tartışmaların bir başka yönü.
Muhalif medyaya göre MİT Başkanı Hakan Fidan ve Kara Kuvvetleri Komutanı Ümit Dündar, Serdar Atasoy skandalını ortaya çıkaran isimler. Hedeflerindeki sorumlular ise terfide imzaları bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Akar.
Hükümet yanlısı medyada ise Erdoğan’a, Hulusi Akar’a, Hakan Fidan’a yakın isimler konuyu farklı açılardan değerlendiriyorlar.
Dikkat çeken ayrıntılar ise, Hulusi Akar’ın göz altıların yapıldığı günlerde gazeteci Sedat Ergin’e tam sayfa röportaj vermesi. Buna karşı Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Ümit Dündar destekli köşe yazında asıl skandalın ortaya çıkması için düğmeye Dündar tarafından basıldığı ve İstihbarat Daire Başkanı olarak atanan Tuğgeneral Serdar Atasoy’un göreve başlatılmadığıdır.
Bu ayrıntılar Hulusi Akar ile Genel Kurmay arasında bir güç savaşı olarak yorumlanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kimden yana tavır alacağı kulislerin öncelikli konusu.
Ankara’nın bu soğuk günlerinde siyasi kulisler fokur fokur kaynıyor, yurt dışında FETÖ destekçisi medya ise skandalın daha önceden tezgâhlandığı yönünde yayınlar yapıyor.
Tüm bu tartışmalar gösteriyor ki; hain FETÖ terör örgütüyle mücadele konusunda hala zaaflar var. Bu zaaflar devletin zirvesinde güç savaşlarına neden oluyorsa işimiz gerçekten zor demektir.
“Devletleri yıkan tüm hatanın altında nice gururun gafleti yatar.”
(Yavuz Sultan Selim)