Anlatılmaz Yaşanır!
Ben romantik bir aşktan yanayım.
Çok şeyin aşığıyım.
Doğanın, bütün insanların, iyiliklerin, erdemlerin, dürüstlüğün, özgürlüğün ve bütün güzelliklerin.
Tevfik Fikret
***
Yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Hadi bakalım, bugün kimler dersini çalışmadan geldi, diye sordu?
Kısa süren bir sessizlik ardından, Hadi çocuklar dürüst olalım, dedi. Dürüstlük kelimesinin verdiği motivasyonla 7-8 arkadaş ellerimizi havaya kaldırdık. Biraz sonra hepimiz kendimizi kara tahtanın önünde bulduk. Ders çalışmadığımız için mi, dürüst olduğumuz için mi dayak yemiştik?
***
İlkokul 3 ya da 4. sınıftaydık. O zamanlar kendimizi tahlil edebildik mi, bilmiyorum ama. Yaşadığımız büyük bir utanç, hayal kırıklığı ve kızgınlık vardı. Aslında en önemlisi güven duygumuz hasar görmüştü.
Nedir dürüstlük?
Özünde ve sözünde doğruluktan ayrılmamak ve bu değerleri davranışlara yansıtmaktır dürüst olmak.
Dürüst olmak bir meziyet değildir. Zorundalık ya da mecburiyet de değildir. Dürüst olmak gerekliliktir.
Bu gereklilik insanlığın güvenini kazanmak için, yaşadığımız toplumun huzuru hatta ve hatta yaşanılası bir dünyanın temelidir.
O kadar sayıları azaldı ki, dürüst insanlara olan hasretimiz çoğaldı. Tavsiye üzerine bir ürünü alıp kullanabiliriz, herhangi bir restaurana gidip yemek yiyebiliriz, bir kurs ya da bir okul seçebiliriz. Çünkü yaşam içinde bizler tavsiye etmeyi ve bu konuda bilgi almayı severiz.
***
Acı olan şudur ki; Tavsiye üzerine insan seçer olduk. Oysa ki insan olmak, özü sözü bir olmakla eşdeğerdir. ‘’Güvenebilirsin çok dürüst, düzgün bir insandır’’ denir ya, e zaten olması gereken de bu değil midir?
Bazen de öyle cümleler kurarız ki;
Dürüstçe söylemek gerekirse,
Sana her şeyi dürüstçe anlatmak istiyorum.
Halbuki dürüstlük sözle ifade edilebilen bir değer değildir. Dürüstlük, kişinin hal ve hareketlerinde, sesinin tınısında, gözlerinde ve beden dilindedir. Yani beden dilindedir.
Dürüstlük arıyoruz çünkü güvenmek istiyoruz, güvenilir ortamlarda bulunmak istiyoruz. Güvenmediğimiz zaman korku içinde oluyoruz, uzaklaşıyoruz. Madem ki bu kadar önemli bir duygu bu, o halde, önce kendimizden başlayalım ve en güzeli de önce kendimize dürüst olalım.
‘’Dürüst olduğun için kaybedebilirsin ama yalan söyleyip utanmaktan iyidir’’ der Amerikalı yazar ve şair Charles Bukowski.
Dostoyevski ise İnsancıklar romanında, ‘’Dürüst olduğun için sefalete düşmezsin, beceriksiz olduğun için kaybedersin’’ der. Ben bu düşünceden tarafım.
Toplumumuzda oluşan o algı hep aynıdır aslında. ‘’Ben hep iyi niyetimden kaybediyorum’’ deriz ya, aslında iyi niyetimizden değil aklımızı kullanmadığımız için ya da bazen çabuk güvendiğimiz için kaybederiz.
***
Gerçekleri çarpıtmadan anlatmaktır dürüst olmak. Bazı durumlarda bir olayın akışını yalan söylemeden ama eksik bilgi vererek değiştirebiliriz. ’Ama ben olanı söylüyorum’ deriz, ama her olanı da söylemeyiz. Belki yalan söylemediğimiz için vicdanımızı rahatlatmış olabiliriz ama aslında dürüstlüğü hiç etmişizdir.
Dürüstlük salt bir kavramdır. Koşula, zamana ve ele geçen fırsatlara göre değişken olmamalıdır.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, bırakın kovsunlar.
Doğruyu söylemek gerekirse, e tabi ki gerekir.