Atatürk’deki Vatan (II)
Sakarya Meydan Muharabesi’nde Mustafa Kemal Paşa; “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” demişti.
23 Ağustos – 13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün geceli gündüzlü süren savaş, Türk Ordusu ve milleti için bir ölüm kalım mücadelesi olmuştu. Meydan muharebesinin sonunda Yunanlılar Sakarya nehrinin batısına atıldılar ve Türk Ordusu, büyük taarruz için hazırlıklarına başladı.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Eylül 1921’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Sakarya Muharebesi’ni milletine ve o’nun vekillerine özetliyordu:
“…Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusunun Sakarya’da kazanmış olduğu meydan muharebesi, pek büyük bir meydan muharebesidir. Savaş tarihinde, benzeri belki olmayan bir meydan savaşıdır. Bundan dolayı ordumuzun savaş tarihine bir örnek bahşeden bu zaferi kazanmış olması itibarıyla, yüce heyetinizi tebrik ederim.
Bu parlak zaferin yapıcısı olan kimseleri, yüksek huzurunuzda ve bu kürsüden büyük hürmet ve takdirlerle anmayı bir vicdan borcu sayarım. Genelkurmay Başkanımız Fevzi Paşa Hazretlerinin bu meydan savaşında yaptığı hizmet, pek büyük bir övgüye layıktır. Pek değerli, erdemli ve kıymetli olan bu büyük adam, savaş meydanlarının hemen her noktasında, gece ve gündüz hazır bulunmuş ve pek isabetli ve değerli tedbirlerini yerinde, gerekenlere bildirmiş ve daima gönül ferahlatan, moral yükseltici öğütler vermiştir. Kendisinin olağanüstü hizmetleri takdirlere ve alkışlara layıktır.
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa Hazretleri; derin bir zeka, yorulmaz bir azim, iman ve yetenekle, gece gündüz harekâtın en ufak noktasına varıncaya kadar etkili olmuş ve olağanüstü bir görüşle ordusunu sevk ve idare ederek bu başarıya ve zafere ulaştırmıştır.
Diğer grup ve kolordu ve tümen ve alay komutanların her biri, diğeriyle yarışırcasına, fedakârlık ve beceriklilik göstermişlerdir. Subaylarımızın kahramanlıkları hakkında söyleyecek söz bulamam; yalnız ifadede isabet edebilmek için diyebilirim ki bu savaş, subay savaşı olmuştur. Bu nedenle subay arkadaşlarımın, en ufak rütbelisinden en büyük rütbelisine kadar değer ve fedakârlıklarını bütün kalp ve vicdanımla ve takdirlerle anarım.
Erlerimizi, her türlü övgüye layık görürüm. Zaten bu milletin evladı, başka türlü düşünülemez. Bu milletin evlatlarının fedakârlıkları, kahramanlıkları için birim bulunamaz. Erlerimiz hakkında yeni bir şey ilave etmek isterim: Kahraman Türk askeri, Anadolu savaşlarının anlamını öğrenmiş, yeni bir ülkü ile savaşmıştır. Böyle evlatlara ve böyle evlatlardan oluşmuş ordulara sahip bir millet, elbette hakkını ve istiklalini bütün anlamıyla korumayı başaracaktır. Böyle bir milleti bağımsızlıktan yoksun bırakmaya kalkışmak hayal ile uğraşmaktır…” (1)
Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı süresince ve hayatı boyunca yaptığı işler hakkında TBMM’ne ve Türk milletine sürekli bilgi vermiştir. Millet iradesine saygılığı, milli egemenliği kendisine rehber edinen tavrıyla örnek bir lider olmuştu. Başarıları asla kendi sahiplenmemiş, arkadaşlarının ve Türk milletinin başarısı olduğunu vurgulamıştır. Türk milletine ve Türk vatanına duyduğu yüksek mesuliyet duygusu ise her zaman hissedilmiş ve görülmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk; İkinci Defa Cumhurbaşkanlığına Seçilmesi Üzerine Millete Beyanname’de 1 Kasım 1927’de şöyle seslenmişti:
“Aziz vatandaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün beni ikinci defa olarak Reisicumhurluğa seçti. Türkiye Reisicumhurunun yüksek mesuliyetini idrak etmiş olduğum halde riyaseti cumhurun yeni devre vazifelerini yapmaya başladım. Büyük ve necip Türk milletinin, Büyük Millet Meclisi’nin seçimiyle tecelli eden emniyet ve itimadını hakiki bir minnet ve iftihar ile karşılıyorum. Ve naçiz ferdi olmakla iftihar ettiğim Türk milletinin saadet ve hizmeti uğrunda bütün kabiliyet ve mevcudiyetimi vakfetmek azim ve kararıyla mütehassis ve dolu bulunuyorum.
Aziz vatandaşlarım,
Cumhuriyet, Türk milletinin refahı ve yükselmesi yolunda asırların görmediği muvaffakiyetlere mazhar oldu. Milletin eğilim ve ihtiyaçlarını bularak ve öğrenerek onun refah ve gelişmesi gereklerini tahakkuk ettirmekte Cumhuriyet’in az zamanda elde ettiği neticeler. Cumhuriyet idaresinin milletimize hazırladığı geleceğin daha ne kadar parlak olduğunu tahmin ettirmeye kâfidir. Asla şüphe yoktur ki, Cumhuriyet’in gelecekteki evlatları bizden çok daha müreffeh ve bahtiyar olacaklardır.
Aziz vatandaşlarım,
Yeni riyaseti cumhur devresinde en mühim vazifem: vatanda huzuru, milli birliği, cumhuriyet haysiyet ve kuvvetini muhafaza etmek olacaktır. Saadet ve emniyetin bütün etkenlerini Büyük Millet Meclisi kanunlarının itibar ve yürürlüğü içinde mevcut görmek, anlayışımızın esasıdır. Sade bir vatandaş olan Reisicumhur, riyaseti cumhur makamıyla kendisine verilen yüksek salahiyeti yalnızca milletin saadeti ve Büyük Millet Meclisi’nin kanunları için tereddütsüz ve kati azim ile kullanacaktır.
Aziz vatandaşlarım, hep beraber ve el birliğiyle vatanımızın saadeti ve yükselmesi için sarf edeceğimiz gayretlerin mazide olduğu gibi gelecekte dahi muvaffakiyetlerle tecelli edeceğine itimadım katidir. Cihanın yürüyüş ve seyrinde asil milletimize düşen yüksek vazifelerin yerine getirilmesine çalışacağız. Bu vazifeler, medeniyet ve insaniyet ailesinde Türk milletinin layık olduğu yüksek itibar mevkiini muhafaza etmesine ve yükseltmesine hizmet edecektir. İcabında vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbette büyük bir millet ve elbette büyük geleceğe müstahak ve aday olan bir millettir.” (2)
Türk milletini vatanı için çalışmaya sürekli teşvik eden Atatürk, gerektiğinde milletini uyaran bir önder de olmuştur:
“Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklâl ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar” sözleriyle milletin başarılı ve mutlu, vatanın mamur olmasının anahtarlarını ifade etmişlerdir. Bizler ise bu anahtarlara sahip çıktık mı? Hayır! sahip çıkamadık, çıkmadık. Sahte anahtarlarla, kilitler açmaya çalışıyoruz. Üstelik; sahte anahtarlarımız da, sahte kilitlerimiz de başkalarının ellerine ve vicdanlarına kalmıştır.
***
Kaynaklar:
-
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Sakarya Meydan Muharebesi Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1995.
-
Atatürk’ün Bütün Eserleri.Kaynak Yayınları. Cilt. 22. İstanbul. 2007 (Cumhuriyet, 2 Kasım 1927, Numara: 1251, s.l; Milliyet, 2 Kasım 1927, Numara: 618, s.l; Ayın Tarihi. Kasım 1927, c.l5, sayı 44, s.2602-2603. Aynca bkz. Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, Hazırlayan: Nimet Arsan, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1964. s.535-536. Eski yazı metinler Musa Sarıkaya ve Hüseyin Gültekin tarafından okunmuştur.)