Atatürk’ün ölüm anında söylediği son sözü: ‘Ve Aleykümesselam’

Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda maalesef çok az sayıda kaynaktan faydalanma imkanı bulabildim. Gerektiği gibi araştırma konusu yapılmamış olması da üzüntü vericidir. Ata’mızın tüm yaşamı, onun yanında bulunan arkadaşları, dostları, Çankaya Köşkü görevlileri tarafından ‘Anılar’ adı altında birçok kez yayınlanmıştır. Ama yaşamının son anlarındaki bu özel ve dinsel konuyu bilmeyen, okumayan tüm toplumu bilgilendirmek elbette ki çok önemlidir. Belki de bu konunun bilinmemesi, duyulmaması için de bir çaba gösterildiğini düşünmek durumundayız.

Sınırlı sayıdaki bu yayınlardan elde ettiğim bilgilere göre; Atatürk’ün son komaya girmeden önce Kuran-ı Kerim’in 32. ayetinde belirtilen kısacası ölüm anının gerçekleştiği ve ona ‘Selamünaleyküm’ diyen meleklere ‘Ve Aleykümesselam‘ dediği görülmektedir.

Bu kaynaklar kısaca; 1) Kılıç Ali’nin Anıları / Hulusi Turgut 2) Doç. Dr. Ali Güler / Ve Aleykümesselam 3) Hasan Rıza Soyak / Atatürk’ten Hatıralar 4) Emniyet Genel Müdürlüğü / 906 Rakımlı Tepe (Atatürk Belgeseli).

Ölüm gerçeğinin son saniyeleri geldiğinde, o sırada yanında bulunanlardan Dr. Neşet Ömer; Atatürk’e, ‘’Dilinizi göreyim efendim. Lütfen dilinizi dışarıya doğru çıkartın” diye telaşlanırken, Atatürk,  Dr. Neşet Ömer Bey’e bakarak ‘Ve Aleykümesselam’ diyerek gözlerini kapatmıştır.

Atatürk’ün son sözünün ‘Ve Aleykümesselam’ olmasının dini açıdan ne önemi olduğunu araştırdığımızda bunun cevabını Nahl Suresi 32, Vakıa Suresi 90-91, Yunus Suresi 10 ve İbrahim Suresi 23. ayetlerde görebilmekteyiz.

Nahl Suresi 32. Ayet; ‘’Melekler, onların canlarını güzellikle alırken ‘Size Selâm Olsun’ derler. Yaptıklarınıza karşılık girin Cennete.’’

Vakıa Suresi 90-91; “İyiliklerini içeren kitabı sağ tarafından verileceklere melekler, ‘Selamün Aleyküm derler.”

Yunus Suresi 10. Ayet; ‘’Oradaki duaları: ‘Tanrımız, sen yücesin’, oradaki selamlaşmaları: ‘selam’ ve dualarının sonu da: ‘Evrenlerin Rabbi Allah’a övgüler olsun’dur.’’

İbrahim Suresi 23. Ayet; ‘’İman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlar ise rablerinin izniyle altlarından ırmaklar akan cennetlere sokulmuşlardır. Sürekli kalıcıdırlar orada. Birbirlerine esenlik dilemeleri, “selam” şeklindedir.’’

Evet, hadiste “Selam, cennet ehlinin selamlaşma şeklidir.’’ buyurulur.

Bu konuda kitabı ve birçok yayını bulunan Doç. Dr. Ali Güler; “Azrail’e selam verdiğini düşünüyorum. Ben Nahl Suresi 32’inci ayet ve Vakıa Suresi 91-92’inci ayetlerde anlatılan inançlı bir insanın ölüm anının gerçekleştiğine inanıyorum. Kuran-ı Kerim’de anlatıldığı gibi Atatürk’ün ruhunu almaya gelen Azrail’e selam verdiğini düşünüyorum.” görüşündedir…

Diğer bir konu da, Atatürk’ün cenaze namazının kılınmadığı gibi, belli çevrelerce ortaya atılan mesnetsiz, mantıksız ve de cahilce bir iftira… Atatürk’ün fikirleri ile savaşacaklarına onun hiç de hak etmediği konularda yıpratılmaya çalışılması manidardır.

Atatürk’ün cenaze namazı Dolmabahçe Sarayı’nın büyük salonunda Diyanet İşleri Başkanı Ord. Prof. M. Şerafettin Yaltkaya tarafından ‘’Türkçe Tekbirler’’ eşliğinde kıldırılmıştır. Bu cenaze töreninde ayrıca Hafız Yaşar, ‘’Türkçe Ezan’’ okumuştur.

Yıllardır saklanma gereği duyulan bu konuların, tüm topluma iletilmesi elbette bizlerin kutsal bir görevidir. Dini kendilerine çıkar aracı olarak kullananların bu konuyu istismar etmelerine kesinlikle izin vermemeliyiz. Din, bizler için menfaat ve çıkar ilişkisi değil, Yüce Allah ile aramızda özel bir kutsama şeklidir. Elbette gizlidir ve de bu haliyle de kutsaldır. Lütfen kutsal bağlarımızı sorgulamayınız. Sorgulamak istediğinizde de Ortaçağ’da kilisenin tüm çirkinliğini, gaddarlığını ve yobazlığını görmezlikten gelmeyiniz!

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün şu güzel sözünü bir daha yazmak istedim; ‘’Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.‘’