ATHENA’lar yerel yönetimlere…
Eski çağlarda bu dini sistemler, tanrılar ve onların yeryüzündeki temsilcileri olan rahipler yoktu, sadece tanrıçalar ve onların rahibeleri vardı. Kadın, baskın olan cinsiyet, erkek ise karşı cinsin korkuttuğu bir kurban görünümündeydi. Üreme rüzgara, fasulye yemeye ya da kazayla bir böceğin yutulmasına atfedilen bir fenomen sayıldığından, babalık kavramı kabul görmemişti. Miras, anaerkil sistemin gerektirdiği gibi paylaşılıyordu.
Cinsel birleşmenin çocuk doğurmayla bağlantısı resmi olarak kabul edildiğinde, erkeğin dini statüsü yavaş yavaş gelişti ve rüzgarların ya da nehirlerin kadınları hamile bıraktıklarına artık inanılmaz oldu.
Ne olduysa artık bundan sonra oldu…
Günümüzde kadınların durumuna baktığımızda Türkiye’de sivil haklar bağlamında, en temel hakları olan yaşam hakkının tehlike altında olduğu görülmektedir. Kadınların eşitlik, temsiliyet ve katılım bağlamında hem dünyada, hem de Türkiye’de dezavantajlı bir durumda oldukları sadece istatistiklere bile bakarak anlaşılabilir.
Kadınların siyasetteki düşük temsilini toplum, partiler tarafından yer yer öne sürülen “seçmen istemiyor” nedenine veya kadının geleneksel ailevi rollerine değil, esasen siyasette yeterli destek verilmemesine bağlamaktadır.
Tüm bu sorgulama sürecinde eleştirilere fazlasıyla maruz kalan özellikle “temsili demokrasi” ve “temsili demokrasi”nin yurttaşları karar verme ve politika yapma süreçlerine dahil eden araçlarıdır. Zira temsili demokrasi adı üzerinde bireyleri “temsil etmesi” gerekirken, bazı bireyler hatta gruplar karar verme süreçlerine katılamadıkları için görünmez olabilirler. Yani eşitlik ilkesini erozyona uğrattık.
Neden tam da şimdi çok ihtiyacımız varken dahil olmasın kadınlar siyasete, yönetimlere…
Bu ülkede ATHENA’lar var…
Bilgeliğin, cesaretin, ilhamın, medeniyetin, hukuk ve adaletin, stratejik harbin, matematiğin, gücün, stratejinin, güzel sanatların, zanaat ve yeteneğin temsilcisi ZEUS’dan olma, anasız Tanrıça ATHENA. Savaş stratejilerindeki taktiksel yeteneği ile biliyoruz Athena’yı.
İnsanlara sayı saymayı, yemek pişirmeyi, örgü örmeyi, yün eğirmek gibi kadın sanatlarını da öğretti. Bir savaş tanrıçası olarak bilinmesine rağmen Ares (bir o yana bir bu yana Ares, dönek, başbelası Ares) ve Eris’in (Ares’in kardeşi, Yunan mitolojisinde karışıklık çıkarmak ve anlaşmazlık yaratmakla sorumlu tanrıça) tam tersine, savaşlardan hoşlanmaz, aksine yaşanan anlaşmazlıkları adaletli bir çözüme kavuşturmak için bir savaş tanrıçasından beklenmeyecek şekilde barış için sarf ederdi.
Medeni yaşamın, uygarlığın koruyucusu, şehir tanrıçası. Atina’nın koruyucu muhafızı, Parthenon onun tapınağı. Bazı kaynaklara göre cömertliği ve merhameti ile anılıyor. Şiir sanatında “gri gözlü“ olarak refere ediliyor.
İcatlarına bakın flüt, trompet, çanak-çömlek, saban, tırmık, öküzlere takılan boyunduruk, atlara takılan gem ve dizginler, savaş arabası ve gemiler…
Tanrıçanın dillere destan bir merhameti vardı. Barış zamanlarında asla silah taşımaz ancak ihtiyaç duyduğunda Zeus’tan ödünç aldığı silahları kuşanırdı. Ağır suçluları yargılamakla görevli mahkemenin kurulduğu dağ Areopagos’da görülen bir cinayet duruşmasında hakimlerin oylarının eşit çıktığı durumlarda, Athena oyunu her zaman tutuklunun serbest kalması için kullanırdı. Bununla beraber savaş meydanlarında asla kaybetmezdi. Hatta, dövüş taktiklerinde ve stratejisinde ondan daha üstün meziyetlere sahip olmasından dolayı Savaş Tanrısı Ares’i bile alt ederdi. Kumandanlar bile Tanrıça’ya gelir ve ondan tavsiyeler alırdı.
Birçok tanrı, Titan, hatta dev, Tanrıça’yla beraber olmak istemiş (erkek milleti işte…) fakat Athena tüm teklifleri geri çevirmiştir. Cazibeli ve gururlu, asil üstelik…
***
Tek başına Köy Enstitüleri’nin misyonunu üstlenmiş, şehirleşmeye ve modernleşmeye katkı sağlamış. Bir tanrı arayışımız elbette söz konusu dahi değil ancak her ilçeye, her ile böyle bir kadının katkısını düşünebiliyor musunuz?
4 bin yıl önce Anadolu’da kadının sosyal hayatta, ekonomide nasıl rol oynadıklarını yazılı tabletleri biliyoruz, üstelik kendilerine ait mühürleri dahi var. O çağlarda Anadolu’da kadın erkek eşitliği sosyal hayatın özüydü, kadın iş ve yönetimde bu sistem içerisinde yer edinmişti, devletin başında kraliçeler vardı.
Kadın birleştiricidir, toparlayıcıdır, iyi bir puzzle ustasıdır kadın. Bu erkekler korkuyor mu yoksa kadınlardan?
Ne dersiniz???
Sevgiyle…