Avanta ekonomisi bitmeden sanayileşemeyiz, teknolojiyi kaçırırız…

06.12.2019
A+
A-

Başlığa şaşırdınız mı?  Emek vermeden, buluş veya keşif yapmadan para kazanmanın en yaygın olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Üstelik bu durum her geçen yıl kökleşiyor. Dünyada her yıl yayınlanan hukuk, şeffaflık, yolsuzluk, basın özgürlüğü ve eğitimle ilgili konularda sürekli geriye gidiyoruz.

İlk çağlarda yaşayan ve suyun kaldırma kuvvetiyle taç verilen Arşimet’in (MÖ 287, Siracusa – MÖ 212 Siracusa)  başka buluşları da vardı. Siracuza’ya saldıran Roma donanmasına ait gemileri yakan aynalar icat etmişti.

Atom bombasının babası diye adlandırılan fizikçi Robert Oppenheimer, Antik Yunan kültürünü ve onu izleyen Roma dönemini düşünürsek, bilimsel devrimin o sırada ortaya çıkmamış olması tuhaftır” der.
Oppenheimer, yaklaşık 2 bin yıl sonra, 18. yüzyılda İngiltere’de başlayacak sanayi devrimini kastediyor.

(MS 10-ö. MS 70) yıllarında yaşamış olan İskenderiyeli Heron, buhar gücüyle ve sıvıların basıncıyla çalışan sayısız düzenek icat etmişti. Kendiliğinden açılan tapınak kapıları ve tiyatro düzenekleri icat etmişti.(*)

Heron’un yaptıkları çarklar ve dişlilerle çalışan makinelerdi. Ama aynı zamanda minyatür bir kazandan çıkan su buharının basıncıyla hareket eden bir tahterevalli de icat etmişti.
Ya sibernetiğin kurucusu 1136 Cizre doğumlu El-Cezeri (1136-1206).  El-Cezeri’nin en önemli eserleri arasında mekanik saatler geliyor. Bu saatleri oluştururken hidromekanik etkilerle denge kurma yöntemini kullanarak günümüzde bile görenleri hayran bırakan karmaşık sistemler oluşturmayı başarmıştı. Birçok tekniği kullanarak ortaya karmaşık, mekanik araçlar yapmıştır.
Sanayi devrimi antik dönemde ortaya çıkabilir miydi tartışması da buradan çıkıyor.
Peki neden çıkmadı? Devrimi engelleyen neydi? Neden 2 bin yıl daha geçmesi gerekti?
Teknolojik gelişme tek başına devrimsel bir dönüşüm için yeterli değildir diyor kimi tarihçiler. Antik dönemde toplumsal yapının, üretim ilişkilerinin böylesine köklü bir dönüşüm için uygun olmadığını söyleyen de var.

Bu teknikler niçin, bu aletler ve makineler niye üretilmedi, niçin insanların hayatına girmedi? Niye buhar gücünün kullanımı ve makineler için sanayi devrimi beklendi? Bu soruların cevabını sadece savaşlar üzerinden değil, ekonomik acıdan inceleyen ünlü tarihçi Fernand  Braudel, “Bellek ve Akdeniz” isimli kitabında bu sorulara,  “Suçlanması gereken köleci zihniyettir” diye cevap veriyor.

Öyle ya; köleler varken, buharla çalışan makinelere niye ihtiyaç olsun?
Kölelik, Braudel’e göre sadece bir cinayet değil, aynı zamanda insanlığı yerinde saymaya mahkûm etmiş bir hataydı ve her türlü teknolojik devrimi baştan engelliyordu. Antik Yunan’da çalışmak ayıptı. Çalışmak kölelere mahsus bir işti. Roma’da da bakış pek farklı değildi.

Tarihte katliamlar ilk çağlarda pek görülmez. Katliamlar, Ortaçağ’da mezhepsel, sonra dinsel olarak başlamıştır. Romalı imparatorlar, Anadolu’daki komutanlarına “Savaş esirlerini tedavi etmelerini, sağlıklarına dikkat etmelerini” yazan emirler göndermişlerdir.

Gelelim bize, sahi NASA ne zaman kuruldu, biliyor musunuz?(**) Altmışlı yılların sonlarına doğru uzaya uydular, insanlı hava araçları gönderilirken, aya araçlar inerken, astronotlar aya inerken (O zaman bilgisayar yoktu) ağzımızda bir söz vardı;

“Eller aya, biz yaya.”

Ülkemizde uzayla ilgili çalışmalar altmış yıl sonra başladı.

Geçenlerde 20 yıldır Belçika’da çeşitli projeler üzerinde çalışan endüstri mühendisi bir kadın arkadaşımla konuştum. Kendisi şimdi endüstri 4.5.0 üzerine bir projede çalışıyormuş. Başka proje grupları da endüstri 5.0 ve endüstri 6.0 üzerinde çalışıyormuş.

Bu sözleri işitince moralim çok bozuldu ve “eller aya” sözü aklıma geldi.

Bir ülkede topraktan, yani inşaattan, devlet ve belediye ihalelerinden para kazanma çok kolaysa kimse zengin olmak için kendini yormaz.

18.yüzyılda ticaret burjuvazisi iktidara gelince, toprak burjuvazisini vergilerle tasfiye etti. Büyük toprak sahipleri topraklarını maraba ve ortakçılarına sattılar. Kimse bizde olduğu gibi, “Babamdan kalan araziye imar çıktı, beş daire, on daire, elli daire verdiler” diyemiyor.

Yerleşim yapılacak yerleri belediyeler planlıyor, vergi değerinden istimlâk ediyor ve planlı, yaşanacak yerleşimler kuruluyor.

Bizde adamına göre imar izinleri ve kat yükseklikleri veriliyor. Sana imar yasak, ona serbest; Bana 5 kat, ona 25 kat. Bu denli yağma olduktan sonra niye para kazanmak için gayret sarf edecek.

İkinci kolay yol, turizm. Dik her yere beş yıldızlı, dört yıldızlı otelleri; Avrupa’nın en ucuz fiyatına tam pansiyon oda sat. Turizm beldelerinde esnafımızın attığı kazıklardan bıkan tatilciler adeta Yunan adalarını işgal etti, Yunanistan’a nefes aldırdı.

Ünlü mankenlerimizden Deniz Akkaya, sadece İspanya’nın değil, dünyanın en önde gelen tatil yöresinde sadece iki adet 5 yıldızlı otel bulunduğunu, dört yıldızlı otellerin bile sayılı olduğunu, kalanının üç yıldızlı olduğunu belirterek, “Biz neden hep beş yıldızlı otel yapıyoruz?” diye boşluğa sordu. Cevap; AB öyle istedi, bizimkiler kabul etti. Yap bir otel, bağla Almanlara veya otel zincirlerine kirala, yan gel yat.

Üçüncü kolay para kazanma sektörü, tekstil. Makineler modern, kafalar fason. Bir dünya markamız olmadı. Kolayına geldiği için eski, yeni demedik, hurda dâhil Avrupa ve Rusya’daki tüm tekstil makinelerini aldık. Makine yapmak mı? Onu bizden sonra tekstile giren Güney Kore’ye bıraktık. Adamlar şu anda dünyanın sayılı makine ihracatçılarından.

Kısacası bu sistem değişmeden kendimizi “icat çıkarmaya“ zorlamayız. İcat çıkaranları, farklı bakanları da sevmiyoruz. Çoğunu ülkeden kovalıyoruz.

Kısaca eller endüstri 5.0, 6.0… deyip giderler. Biz de bakarız.

 (*) Spartaküs’ün öcü… Hakan Kara

(**)NASA, 1958’de kuruldu

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.