Ayasofya Hatıra Parası

27.09.2020
A+
A-

Geçen gün alışveriş yaptığımız marketin gişesinde, ödemenin üstü diye elimize tutuşturulan birkaç demir paraya, ‘yoksa yabancı para mı’ şüphesiyle bakınca, bir yüzünde 1 Türk Lirası, diğer yüzünde Ayasofya siluetini gördük.

Biliyorsunuz; bir devletin egemenliğinin şartlarından birisi de, bütün dünya tarafından tanınan kendi parasını basmasıdır. Ayrıca demir veya kağıt olsun paranın bir yüzünde yine her ülkenin kurucusunun resminin olması şartı vardır.

Türkiye’de ayrıca ulusal ve uluslararası önemde tarih, bilim, kültür ve sanat alanında anmaya değer olay ve günleri belirtmek, çeşitli alanlarda ün yapmış Türk büyüklerini ve diğer kişileri anmak ve hükümetçe gerekli görülecek diğer nedenlerle ilgili yasa gereği madeni hatıra para ve hatıra madalyonu basımı da yapılır.

Ayasofya bir dünya mirasıdır. 1934 yılında ülkenin kurucusu Atatürk’ün de Cumhurbaşkanı sıfatıyla yer aldığı dönemin hükümeti, Osmanlı döneminde bakımı yapılamayan, doğru dürüst namaz da kılınmayan metruk durumdaki Ayasofya’yı restore edip şeklen eski özüne, ihtişamına kavuşturdu. Bir dünya mirası olduğu için onu hem bugün, hem de gelecekte insanlığın ortak kültürü olarak yaşatılsın diye müze olarak korumaya aldı.

Dinin iç politika malzemesi yapıldığı bugünlerde kimsenin bilmediği bir gerçekle de karşılaşmış olduk: Meğer o kararla Ayasofya’nın tapudaki adı “Türbe, Akaret ve Muvakkithane ve Medreseyi Müştemil Ayasofya-i Kebir Cami Şerifi” olarak tescil ettirilmiş. Ama müze yapılsa da cami işlevi devam etsin diye kapısı ayrı olan bölümü ibadete açık tutulmuş. Milletimizin ve bütün dünyanın buna şapka çıkardığını zaten hepimiz biliyoruz.

Atatürk’e hakaret etme soysuzluğuna cüret eden gafiller, bu gerçeklerin kamuoyu tarafından anlaşılması üzerine suçüstü oldular ama ne çare, meşin suratlı arsızların utandığını tarih hiç yazmadı ki!

Türkiye’de tek Allah’ın kulu Ayasofya’daki bu düzenlemeye itiraz etmemişken, Atatürk’ün ölümünden çok sonra, ülkeyi etnik ve dini temelde bölmek gibi Türkiye üzerinde hain emelleri olan emperyalizm, Necip Fazıl gibi bir satılmış kalemin öncülüğünde, Kurtuluş Savaşında da içerideki ortakları olan Cumhuriyet düşmanlarını harekete geçirdi. Türk toplumunu ayrıştırmak amacıyla, sanki kafirlerin zorla ele geçirdikleri bir şeymiş gibi Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi propagandası yaptırıldı.

Çelişkiye bakar mısınız; “Ayasofya’yı camiye dönüştürelim” diyen dindar görünümü altındaki ajan provokatörlere daha bir yıl önce, “Sakın ha aklınızdan dahi geçirmeyin, Sultanahmet’i doldurdunuz mu ki Ayasofya’yı cami yapalım diyorsunuz? Hem dünya kamuoyu buna ne der, hiç düşündünüz mü?” diye çıkışan yönetim, seçmen kitlesini kaybettiğini dolayısıyla iktidarının hızla çöküşe doğru gittiğini görünce, Türkiye’nin dünyadaki itibarına zarar vereceğini bile bile Ayasofya’yı camiye dönüştürdü.

Halbuki toprakları zapt eden, önüne gelen her şeyi talan eden, ganimet peşinde koşan fetihçilik anlayışının günümüzde yeri yoktur. Çağımızda, tarihi ve mimari yapısıyla bir sanat eseri olan Ayasofya’nın dine alet edilmesi kadar ayıp bir şey de yoktur. Dolayısıyla bunun iktidarın birkaç günlük çıkarına alet edilmesi, hem dini hem de milli değerler bakımından yanlıştır. Hadi diyelim bu yanlışı yaptınız ve camiye çevirdiniz; anısını tarih önünde halkımızla paylaşacağınız bir başarınız yok mu ki Ayasofya hatıra parası basıp tedavüle çıkartarak bu konuyu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp milletin önüne sürüyorsunuz? Hem demokrasilerde dinin ve dini duyguların siyasete alet edilmesi, ayıbın da ötesinde suç değil miydi?

Biliyoruz ki Ayasofya bin beş yüz yıl önce yapılmış bir kilisedir. Müslüman geçinen iktidar, İslam Peygamberinin başka inançlara ait mabetlerin mescit yapılmasına şiddetle karşı olduğunu bilmez mi? Eğer bu şaheseri kendi iktidarları döneminde yapmış olsalardı, amenna! Ama başkasının başarısı üzerinden kendine siyasi çıkar sağlamak, Türkiye Cumhuriyetini yönetenlere yakışmaz.

1923’te Türkiye Cumhuriyetini kuranlar 1925’te uçak fabrikasının temelini attılar. 1926’da bir yıl gibi kısa sürede hizmete açtılar. Ürettikleri savaş uçaklarının logosu neydi biliyor musunuz? Kağnı arabası! Çünkü Kurtuluş Savaşını kağnı arabasının sağladığı koşullarda kazanarak Cumhuriyeti kurmuşlardı. Çeşitli ülkelere ihracatı da yapılan Türk savaş uçakları, geride bırakılan o zor günlerin anısına üzerindeki milli mücadelenin kadın kahramanlarının yürüttüğü kağnı arabası logosuyla ve gururla uçuyorlardı dünya semalarında.

Cumhuriyete ve ülküsüne cephe alan iktidarsa, içerideki ve dışarıdaki avenesiyle birlikte demokrasiyi kaldırıp Türkiye’yi oligarşiye hatta otokrasiye götürecek bir yönetim şekli ihdas etmiştir. Keşke bir din simsarlığı olan Ayasofya’yı camiye dönüştürmek yerine,  halkın ve ülkenin yararına bir iş yapsaydı da o başarısının anısına istediği kadar hatıra para bassaydı!

Ayasofya’nın dünyaya kapatılmasının ne dinle imanla, ne de tarih, bilim, kültür, sanat alanındaki herhangi başarılı bir olayla ilgisinin olmadığı apaçık ortada. Buradaki niyetlerinin, Atatürk’ü ve Cumhuriyeti ortadan kaldırma emelleri ile birleştiğini görüyoruz. Bunu yapmakla iktidar dinine, devletine, milletine, atalarına haksızlık ve saygısızlık etmektedir.

Din istismarcılığına dayalı bu yanlış politikalarından dolayıdır ki cemaatler, tarikatlar sadece laik eğitimde değil her alanda devlete diz çöktürmüş vaziyetteler. Bu çürümeden nasibini alan toplum da ne yazık ki tepki koymayı beceremeyecek hatta düşünemeyecek kadar olanı biteni kanıksamış durumdadır.

O gün paranın üstü olarak Ayasofya hatıralarını almadık. Üstünde Atamızın siluetinin olduklarıyla değiştirdik. Bunu her zaman yapmanın mümkün olmadığını biliyoruz. Lakin sizi temin ederiz ki örneğin tarımda veya başka bir alanda çığır açan bir yeniliğin anısına basılan hatıra para olsaydı, saklamak amacıyla satışa sunulanı bile alırdık.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.