Babacan’dan iktidara ‘ekonomi’ çıkışı
Ali Babacan: Mevcut belediye başkanlarını desteklemek ya da onlara karşı çıkmak gibi bir görevimiz yok.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ankara’da gazetecilerle bir araya geldi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ankara’da gazetecileriyle bir araya geldi. Babacan’ın gündeminde yaklaşan yerel seçimler, DEVA Partisi’nin mecliste grup kurma çalışmaları, genel seçimler, ekonomi gibi konular yer aldı. Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Bu işi daha iyi yapacağımız iddiasıyla ortaya çıktık”
“Bizim şöyle bir görevimiz yok. Yani bizim mevcut belediye başkanlarını; onları desteklemek ya da onlara karşı çıkmak; biz şimdi Mümtaz Bey Ankara’da. Şimdi Mansur Bey’e karşı olduğu için ya da Mansur Bey’i desteklediği için aday değil, Mümtaz Bey kendi iddiasıyla aday. Ve biz seçilen yerlerde bu işi daha iyi yapacağımız iddiasıyla ortaya çıktık ve bu şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz.”
“Makul bir zaman içerisinde kendi grubumuzu oluşturacağız”
“Grup kurmak, münferit katılımlarla veya stratejik iş birlikleriyle olabilir’ demiştim. Dolayısıyla burada ben herhangi bir adres göstermeyi bugünden çok doğru görmem. Tabii ki bu konuda arkadaşlarımızın temas ettiği siyasi partiler vardır. Stratejik iş birliği zaten partiler arası görüşmelerle olur, ama münferit katılımlar da olabilir. Bu seçimlerden sonra şöyle biraz ortalık sakinleşsin. Meclis’teki tabloya tekrar bakacağız. Ve umarız ki makul bir zaman içerisinde kendi grubumuzu oluşturacağız.”
“Belediye kazanacağımız çok yer olacağına inanıyoruz”
“Yerel seçimlerle ilgili bizim tüm Türkiye genelindeki stratejimiz şu: Biz vatandaşlarımızın karşısına pırıl pırıl bir kadroyla çıkıyoruz; ve seçildikleri takdirde de belediyeyi mevcutlardan veya diğer adaylardan daha iyi yöneteceğine inandığımız bir kadroyla, aday kadrosuyla vatandaşlarımızın karşısına çıkıyoruz. Bu son derece önemli. Bazı yerlerde destek partimize yüksek olacaktır. Bazı yerlerde belki daha orta halli kalacaktır. Belediye kazanacağımız çok yer olacağına inanıyoruz.”
“Hedefimiz iktidar olmak”
“Bizim parti olarak tabii ki en önemli hedefimiz bu ülkenin merkezi hükümetinde söz sahibi olmak, bu ülkede iktidar olmak. Dolayısıyla 2028’de veya daha erken yapılabilecek genel seçimler bizim en önemli hedefimiz. Bu bir maraton koşusu, bu maraton koşusunda bizim uzun vadeli hedeflerimiz var ve uzun vadeli hedeflerimizden asla vazgeçmiyoruz. Uzun vadeli hedeflerimiz sapasağlam yerinde duruyor, ama bu yerel seçimlerin de çok önemli bir kilometre taşı olduğunu biliyoruz, çok önemli bir safha olduğunu biliyoruz.”
“Nice yaşlara, ama ülkeyi yönetme konusunda anlaşamıyoruz”
“Bugün sanırım yetmişinci yaş günü. Bir pasta maliyetlerine baktık bu vesileyle. Yaş günü pastası maliyetlerine. Sadece maliyetlerini ölçmek için bu arada hani yaş günü pastası gönderme niyetimizden değil. Yani sadece bir baktık ki sırf malzemesi altı yüz lira tutuyor bir yaş günü pastasının. O da küçüğünden yani. Doğru hatırlıyorum, değil mi? Bugün yetmişinci yaş günü değil mi? Öyle olması lazım. Dolayısıyla insan olarak biz tabii ki Allah hayırlı, sağlıklı ömürler versin deriz. ‘Nice yaşlara’ deriz, onu tabii ki deriz ama yani ülkeyi yönetme konusunda anlaşamıyoruz.”
“Seçimden bu yana her türlü acı ilacı içiriyorlar”
“Bu acı reçete tabiri ekonomide yaygındır. Özellikle 1990’lı yıllarda çok kullanılmıştır. Bu şu demektir: Yani vatandaşlardan kısa vadede fedakârlık beklemek ama bu fedakârlığın karşılığında da orta ve uzun vadede işlerin düzelmesini vadetmek. Yani evet, bu ilaç, acı bir ilaç. Ağzını yakacak. Koca bir iğne vuracağız. Canın çok acıyacak. Ama sonuçta merak etme iyileşeceksin, tedavi olacaksın. Yani acı reçetenin şeyi bu. Ancak seçimden bu yana her türlü acı ilacı içiriyorlar. Öyle iğne değil, çuvaldızla her türlü eziyet yapıyorlar insanlara fakat bunun sonunda bir tedavi olmayacak. Ben ona üzülüyorum.”
“Devlet yönetiminde particilik yapsak o başarıları elde edemezdik”
“Adam kayırmacılık yapsak, devlet yönetiminde particilik yapsak o başarıları elde edemezdik ki. Dolayısıyla o ilk birkaç ay mesela Hazine Müsteşarlığı’yla da ilgili bir başka isim gündeme gelmişti İbrahim Bey’den önce. Bana ısrar ediyor. ‘Ya bu işte belediyede para işlerine bakıyordu, bu anlar bunu koy, müsteşar yap.’ Bir baktım, mümkün değil yapabilmesi. Sonra İbrahim Bey’le tanıştık, oturduk. ‘Ben’ dedim ‘İbrahim Bey’le çalışmak istiyorum.’ ‘Ya dedi işte bizim şu var.’ Dedim, ‘Eğer onu müsteşar olarak istiyorsanız onunla çalışacak da bir bakan bulun’ dedim.”
“Kazandığımız belediyelerde sonuçlar hemen ortaya çıkacak”
“Türkiye’de ekonominin zirve yaptığı yıllar bizim ekonominin olduğumuz yıllardır. Yine Anayasa Mahkemesi’nin daha güvenilir bir kurum olduğu yıllar ağırlıklı olarak işte Mümtaz Bey’in ve Mümtaz Bey gibi üyelerin ağırlıklı yapıda yer aldığı ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının güvenilir, tarafsız kararlar olduğu ile ilgili kanaatin daha yaygın olduğu dönemlerdir. Biz test edilmiş bir kadroyuz. Bizim belediyecilik anlayışımız da inşallah test edildiğinde görülecek ki kazandığımız belediyelerde sonuçlar hemen ortaya çıkacak.”
“Doğrulara doğru diyoruz, yanlışlara yanlış diyoruz”
“Eğer iktidarın yaptığı her şeyi eleştirmek, siyah dediğine beyaz, beyaz dediğine siyah demek sonuç alsaydı, yani farklı bir şekilde muhalefet eğer sonuç alsaydı herhalde Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok farklı sonuçlar alarak bugüne kadar geliyor olması lazımdı. Şimdi burada biz şunu çok önemli görüyoruz, siyasette. Doğruya doğru, yanlışa yanlış dememiz lazım. Yani iktidarın yaptıklarına bakıyoruz, doğrulara doğru diyoruz, yanlışlara yanlış diyoruz ama yanlışların sayısı çok olduğu için de daha çok yanlışlarını konuşmuş oluyoruz.”
“Güç zehirlenmesi denen bir gerçek var”
“Güç zehirlenmesi denen bir gerçek var. Üç dönem kuralını biz boşuna koymadık ki. Ben AK Parti’nin ilk tüzüğünü yazan, redakte eden üç-beş kişisinden birisiyim. En son biz bitirdik matbaaya verdik. Üç dönem kuralını niye koyduk? Çünkü uzun süre devlet yönetimini elinde tutmak insanları bozuyor. Güç yozlaştırıyor, mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor. Böyle olmasın dedik.”
“Seksen beş milyon huzurunda ettiği yemine aykırı davranıyor”
“Sayın Erdoğan seçildikten sonra gitti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kürsüsünde bir yemin etti. Anayasa’da Cumhurbaşkanlığı’nın bir yemin metni var. Ne diyor? ‘Görevimi tarafsızca yapacağıma’ diyor. ‘Namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ diyor. Öyle başlıyor. Göreve böyle başlayan ve tarafsız olması gereken bir cumhurbaşkanının gidip de il il dolaşıp millete sopa sallaması; işte ‘Hatay’a destek geldi mi, bak ne oldu Hatay? Gördün.’ Öbür tarafa gidip Ordu’ya ‘Doğal gaz gelmez ha.’ Böyle bir şey olmaz ya. Yani meclis kürsüsünden seksen beş milyonun huzurunda ettiği yemine aykırı davranıyor.”
“Ömürler geçiyor, ülke maalesef hak ettiği noktaya bir türlü ulaşamıyor”
“Türkiye gri listedeydi. Biz beyaz listeye taşıdık. Sonra bizler ayrıldıktan sonra yine gri listeye düşürdüler maalesef. Bu inişli çıkışlı gitmeye hiç gerek yok. Yani yazık oluyor. Zamanımız geçiyor, enerjimiz geçiyor, insanların ömrü geçiyor, ömürler geçiyor. Ve ülke maalesef hak ettiği noktaya bir türlü ulaşamıyor. Bunun için yazık oluyor. Yani biz bunu açıkçası 2014-2015’ten sonraki yılları Türkiye’nin büyük kayıp yılları olarak görüyoruz her açıdan.”