Bahanemiz Çay Olsun!

12.01.2021
A+
A-

Bir gün çay içelim seninle

Çaylar benden, manzara senden olsun…

-Orhan Kemal-

***

‘Çay demledim, gel’ deriz, ‘bi çay içelim mi’ deriz, çaya davet ederiz. Çay hayatımızdaki en güzel bahanelerden biridir. Gün içinde, çalışırken, yolculuk yaparken çoğumuzun en keyif aldığı cümledir çay molası.

Çayı çok seven biri olarak bazen ‘çay olmasaydı ne yapardım’ diye düşünmüyor değilim. Ocağın üstünde buharı tüten demliğe, ince belli bardağa dökülüşüne ve o ilk yudumuna şapka çıkaranlardanım.

Pek çoğumuz çayın sıcaklığını hissede hissede içmeyi ve rengini görmeyi sevdiğimiz için cam bardakta içmeyi tercih ederiz. Peki çay bardağını ilk olarak Türkiye İş Bankası’nın 1934 yılında kurduğu fabrikada üretildiğini biliyor muydunuz?

Biz çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz.

-Oğuz Atay-

***

Peki çay ilk nasıl bulunmuştur?

Rivayete göre MÖ. 2700’lerde Çin İmrapatoru Shenn Nung bir ağacın altında oturmaktadır. Yanında bulunan sıcak su dolu kaseye bir yaprak düşer. Düşen bu yaprağın suya verdiği renk ve kokusu imparatoru mest eder, imparator şifa niyetine içmek ister ve içer. Şifalandığına inanır. Bu nedenle de çay şifa bulmak ve tedavi amaçlı kullanılmaya başlanır. Zaman içinde de Çin’de ticaretin gelişmesi ile ticari amaçlı kullanılmaya başlanır. MS. VIII. yy’da çin kültürünü incelemeye gelen japon rahipler de çay ile tanışırlar ve bu bitkiyi ülkelerine götürürler. Çay japon halkı tarafından o kadar çok sevilir ki önemli protokol toplantılarında çay seremonisi adı altında sunumlar yaparlar.

Peki nedir bu çay seremonisi?

Çay içmek japonların da vazgeçilmez bir aktivitesi olmuştur. O dönemlerde çay japonların kültür ve keyif sembolü haline gelmiştir. Japonya’da çay seremonisi sadou ya da chadou adıyla bilinir. Bu kelimeler çaya giden yol manasına gelir. Yeşilliklerin içinde, sakin ortamlarda küçük çay evleri inşa eden japonlar, çayı sunan kişi ve çay içmeye gelen kişileri bazı kurallara tabi tutmuşlardır. Bu çay odalarında ve davetlilerde sadelik hakimdir. Dünyevi meselelerden uzaklaşmak adına bu sadelik çok önemlidir. Erkeklerin bu odalara silahla, kadınların ise mücevherle girmeleri yasaklanmıştır. Bu odalara girerken eğilmek zorundadırlar. Bu da alçakgönüllülüğü ön plana koyar. Bu seremonilerde genellikle genç kızlar çay sunumları yapar ve bu sunumlar için de eğitimler alırlar.

Japonya’dan sonra Hindistan ve İran’a yayılan çay, XVII. yy.’da Avrupa topraklarına yayılmıştır.

Peki Türkler çayla ne zaman tanışmıştır?

Türklerin çay ile tanışması XIX. yy.’da olmuştur. II. Abdülhamid döneminde dışarıdan ihraç edilen çay bazı dükkanlarda satılmıştır. Yine aynı dönemde çay; hem ticari, hem de şifa kaynağı olarak düşünülmüş ve Japonya’dan tohum tedarik edilmeye başlanmıştır. Çay ekimi ilk olarak Bursa’da gerçekleştirilmiştir. Fakat toprağın bu bitki için elverişli olmayışı sebebiyle başarı elde edilememiştir.

1917 yılında Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi Müdür Vekili Ali Rıza Erten ve beraberindeki bir ekip, çay yetiştirilen bölgeyi incelemek üzere Batum’a giderler ve bir rapor hazırlarlar. Rapor I. Dünya Savaşı nedeniyle askıya alınır.

Tam bir kahve tiryakisi olan Osmanlılar’ın I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesi ticari anlaşmaları da etkilemiş ve Yemen’den aldıkları kahve fiyatları fazlasıyla artmıştır. Bu konuda önlem alınması gerektiğini düşünen Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye topraklarında yetişebilecek bir bitki olan çayın yaygınlaşması için çalışmalara başlamıştır. O dönem Orman Müfettişi Zihni Derin 1923 yılında çay fidanlığı kurmak üzere Rize’ye gönderilmiştir. 1924 yılında Batum’da ruslar tarafından kurulan fidanlıklar ve çay bahçelerini inceleyen Zihni Derin, oradan Türkiye’ye çay tohumları getirir. Fakat halkın yeteri kadar bilgi sahibi olmaması, çaya ilgi göstermemesi üzerine başarı sağlanamaz. 1924 yılında devlet tarafından Rize’de çay yetiştirilmesi konusunda bir yasa çıkarılmıştır. Bu konunun tekrar tekrar üzerine gidilmesi sebebiyle 1930’lu yılların sonunda bölgede küçük fabrikalar kurularak Rize’de çay ekonomisinin geliştirilmesi sağlanır. Bugün Türkiye’de en çok çay üretilen bölge Rize’dir.

1947 yılında Rize’de kurulan ilk çay fabrikasının kurulmasına da İsmet İnönü öncülük etmiştir.

-Demlikten Süzülen Çay kitabının yazarı Deniz Gürsoy’a göre batılıların içtiği çay yalnızca körpe yapraklardan yapıldığı için demini kısa sürede salıverme özelliğine sahip. Biz körpe olmayan yaprakları da kullandığımız için içtiğimiz çayın demlenme süresi uzun oluyor. Ülkemizdeki çay tiryakileri çayın buruk tadını genzinde hissetmek istiyor. Dem süresi de bu buruk tada erişmek için uzatılıyor.

-“Dünyada çay bitkisine kar yağan başka bir ülke daha yok.” diyor Çayeli Ziraat Odası Danışmanı Ali Küçükislamoğlu. “Yüksek tepelerin üzerinde yer alan çaylıklar kış aylarında kar altında kalınca bakteriler de yaşama imkanı bulamıyor. Bu nedenle tarım ilacı kullanımına da gerek kalmıyor.”

Çay kültürü ülkemizde o kadar çok gelişmiş ki kendi çay kültürümüzü oluşturarak demleme usüllleri, çay sunumları ve içmek için kendimize özgü bardaklar ortaya koymuşuzdur.

Çay o kadar sevilmiş ki edebiyat alanında da kendine yer edinmiş; türkülerimize, manilerimize, destanlarımıza, ilahilerimize ve şiirlerimize yansımıştır:

Bir çay demle kızım…

Doldur üç bardak…

Biri sağlığına,

Biri varlığına,

Biri yandığına olsun…

-Meral Demir-

***

Sevdiklerimizle koyu bir muhabbetin deminde buluşmak dileklerimle…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
22 Şubat 2021
1 Haziran 2021
26 Aralık 2020
15 Ekim 2020
YORUMLAR

  1. Raji dedi ki:

    Yazarım yine harika bir yazı olmuş.
    Çayın öyküsünü, canım ülkeme bağlayarak ne güzel anlatmışsın.
    Kötü günlerin geçmesini, sevgiyle yapılacak çay sohbetlerinin çoğalmasını dilerim …

    1. Nurten soydan incegül. dedi ki:

      Çok teşekkür ediyorum. Yorumlarınız o kadar güzel ki benim için çok çok önemli. Çaylı sohbetlerde sevdiklerimizle, sevdiklerinizle buluşmak dileklerimle.

  2. İmran Yakın dedi ki:

    çay tadında bir yazı olmuş, büyük bir keyifle okudum.

    1. Nurten Soydan İncegül dedi ki:

      Çok teşekkür ederim. Çaylı sohbetlerde buluşmak dileklerimle…

  3. Tansel Saylı dedi ki:

    “Biz çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz.” (Oğuz Atay) Arkadaşım, çay tadında bir yazı ile her gün içtiğimiz çayın serüvenini de yaşadık… Her şey de olduğu gibi bu işte de Cumhuriyetimizin kurucu unsurları, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah Arkadaşlarını rahmet ve sevgi ile anmaktayız… Emeklerine sağlık. ..