‘Bahçeli tehdit ediyor: Kıpraşırsanız yakarım’
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne yönelik olarak yaptığı “Mecburiyettir” açıklamasını değerlendiren Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, Bahçeli’nin bu ifadesinin aslında bir tehdit olduğunu iddia ederek, “Erdoğan’a yöneltilen bu ağır şantaj neyin nesi o zaman? Haydi bir tahminde bulunayım; belki de 15 Temmuz’un ardındaki sır ve sis perdesine bakmak lazım. O perde, hafif aralanabilse, siyasi ayaklar ortaya çıkarabilse ondan sonraki süreci de takip ederek “mecburiyet”in ne olduğunu anlayabiliriz!..” dedi.
Takan’ın “Bahçeli, mitili ‘değişim kampı’na attı!” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Doktor Devlet Bahçeli buyurdu!
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi macera değil mecburiyettir.”
İktidar partisi AKP ve genel başkanı R. Erdoğan’ı kendisininki ile birlikte koltuk bekasına hapseden Devlet Bahçeli, pranganın kelepçesini daha da sıkıyor. “Mecburiyettir”e havaya salladığı şaplak ile birlikte esaslı bir vurgu yapan Devlet Bahçeli, aslında tehdit ediyor; “kıpraşırsanız yakarım” diye… Bahçeli’nin elinde çok büyük seçim kozları mı var?.. İttifakı bozacak, erken seçim çağrısı yapacak, partisini tek başına iktidara taşıyacak büyük güçlere mi sahip?.. Son saha çalışmaları ve anketler, MHP’nin kötü gidişatının fotoğrafını çok net olarak gösteriyor. Sarayda “revizyon” çalışmaları yaptıran Erdoğan’a yöneltilen bu ağır şantaj neyin nesi o zaman?.. Haydi bir tahminde bulunayım; belki de 15 Temmuz’un ardındaki sır ve sis perdesine bakmak lazım. O perde, hafif aralanabilse, siyasi ayaklar ortaya çıkarabilse ondan sonraki süreci de takip ederek “mecburiyet”in ne olduğunu anlayabiliriz!..
“Sizi de bizi de yakarım” mı?
Son günlerde ortalarda göremediğimiz, günde en az 2-3 kez canlı yayınlarda seyredemediğimiz Erdoğan’ın “ilk kez dinlendiği” söyleniyor. Erdoğan, yeni döneme hazırlandığı için buna “değişim kampı” adı da verilmiş. Erdoğan, dinlenirken, Devlet Bahçeli çalışıyor!.. Öyle mi?.. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin faziletlerini anlatarak hem de… İnandırıcı geldi mi size? Biraz, Ankara’daki siyasi gelişmelerin perde arkasını kurcalayalım;
Ne diyor, iktidarın sinir uçları;
“Bir dönem futbol, ’11 kişinin topla oynadığı ama sonunda Almanların kazandığı bir oyun’ olarak tarif edilirdi. 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana seçimler, ‘adayların yarıştığı ama Erdoğan’ın kazandığı’ bir sisteme dönüşmüştü. Ama 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri ile bu formül bozuldu. Artık Erdoğan’ın önünde yeni bir siyasi gerçeklik var.
İktidarda AK partinin olduğu…
AK Parti’nin MHP desteğine ihtiyaç duyduğu…
Yerel yönetimlerin CHP’nin eline geçtiği, AK Parti tabanını hedef alan Gül-Babacan ve Davutoğlu partilerinin yolda olduğu bir tablo bu.
Hamle üstünlüğü hâlâ Erdoğan’ın elinde.
Ama 23 Haziran’dan sonra tek güç değil.
Muhalefet de hamle gücü elde etti.
Yeni siyaset, yeni bir siyaset tarzı gerektiriyor.”
“Yeni dönemin siyasi kodları” olarak adlandırılan kopyala/yapıştır metinlerde, Eylül ayından itibaren Erdoğan’ın meydanlara inerek yeni oluşumların ve güç kazanan muhalefet partilerinin önünü kesmeye çalışacağı ifade ediliyor. Bu iş, medyan mitingleri söylemleri ile mi yapılacak?.. Ankara’nın siyasi kulisleri öyle söylemiyor!.. Ne diyor?..
Saray’da yapılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi “revizyon” çalışmalarının yanı sıra önemli bir faaliyetin daha haberini aldım. Siz buna “Türkiye tipi başkanlık sistemi” ile birlikte “Türkiye tipi Baas rejimi” de diyebilirsiniz.. Zaten hali hazırdaki uygulamada öyle pek farklı değil!.. Saray’da siyasi partiler ve seçim kanununda da değişiklik yapılması için çalışmalar yürütülüyor. Bu çalışmaların benzerlerini geçmişte de duymuştunuz. “Dar bölge” seçim sistemi… İngiliz modeli olarak bilinen her seçim çevresinin bir milletvekili çıkarması yani seçim çevresinde en çok oyu alan partinin milletvekilliğini almasına dayanan “dar bölge” seçim sistemi. Türkiye’de 600 ayrı seçim çevresi olmasını öngören, en fazla oy alanın milletvekili seçileceği bir sistem… Yüzde 51 çıtasının kaldırılarak en fazla oy alanın da Cumhurbaşkanı seçileceği bir düzen. Dahası var!.. Siyasi partiler yapılan hazine yardımının önemli ölçüde tırpanlanacağı ve kriterlerinin değiştirileceği konuşuluyor. İttifaklar sistemine son verileceği de iddialar arasında… Yani, başkanı ve temsil ettiği siyasi partiyi onaylayacağımız bir sistem öngörülüyor.
Yukarıdaki satırları okuduktan sonra, diyeceksiniz ki; “çelişkiye düştün. Bu yazdıkların çıkarsa söylediğin seçim sisteminden en fazla darbeyi MHP almaz mı?”… Doğru, MHP yok olur…. Ancak, “Devlet Bahçeli’nin görevleri” tanımını hiç aklınızda çıkarmamanızı bir kez daha öneririm!.. MHP, Meclis’e girmiş girmemiş, iktidar olmuş olmamış, ne zaman çok önemsedi ve de onun gayretine düştü Devlet Bahçeli?… 2002’de Başbakanlık tekliflerini reddederek koalisyonu bitirdi, AKP’yi tek başına iktidara getirdi. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 2007’de Cumhurbaşkanlığı yolunu açan isim oldu. 7 Haziran 2015 seçimi akşamı “erken seçim” çağrısı yaparak kendisinin “hiçbir hükümet formülü içinde olmayacağını” ilan edip, 1 Kasım seçiminin yolunu açtı. Dağılmak üzere olan AKP’yi tekrar tek başına iktidara taşıdı. Partisi yarı yarıya milletvekili kaybetti. “İstikşafı görüşmeler” sırasında kendisine söylediklerini Erdoğan’ın kulağına fısıldayarak, Ahmet Davutoğlu’nun azledilmesinde önemli faktörlerden biri oldu. Bunlar ve sonrasında bu ucube sisteme yaptığı katkılar zaten hafızalardan çıkmıyor!..
“Değişim kampı”nın siyasi sonuçları ne olur diye de sual ederseniz. Bahçeli’nin eline tutuşturulacak kağıdı okumadan onu duymadan şimdiden bir şey söyleyemem!