Bazı şeyler…
Bazı şeyleri anlamak kolaydır.
Bazılarını anlamak zaman alır.
Bazıları ise kesinlikle anlaşılmazdır…
Örneğin, iktidara yeni gelmiş bir partinin mevcut eğitim politikasını beğenmeyerek bir şeyleri değiştirmesi veya eğitimi silbaştan düzenlemesi anlaşılabilir bir şeydir. Ders kitapları yetersizdir, tenefüsler kısadır, öğretim yöntemi yanlıştır vs.
Ama 17 yıldır iktidar olan bir partinin her Milli Eğitim Bakanı’nın, ki bu sayı 7’dir, bir önceki dönemi suçlayarak, eğitimde reform yaptığı iddiası ile sistemi alt üst etmesini anlamak mümkün değildir.
Örneğin, hedefleri olan bir ülkenin, uzay ajansı kurması anlaşılır bir durumdur. Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yazılı olduğu üzere “Milli Uzay Programı”nın hazırlanarak hayata geçirilmesi önemli bir konudur.
Ama milli uzay programı hazırlayacak bir ülkede, 2002 yılında 450 olan İmam Hatip Lisesi sayısının bugün 1452’ye çıkarak Fen Lisesi sayısını dörde katlamasını anlamak mümkün değildir.
Örneğin, bir ülkenin yolcu ya da savaş uçağı üretememesini anlamak mümkündür. Yetişmiş eleman ister, yüksek teknoloji ister, zaman ister, büyük sermaye ister.
Ama mercimek üretememesini, inek yetiştirememesini anlamak mümkün değildir.
Örneğin, çıkan orman yangınlarını anlamak mümkündür. Terör örgütleri yakar, tarla ya da otel yeri açmak isteyen vatan hainleri yakar veya dikkatsiz vatandaşlar yakar.
Ama her yıl binlerce hektar ormanı yanan bir ülkenin Cumhurbaşkanlığı filosunda hiçbir ülkeye nasip olmamış en lüksünden 13 uçağı varken, tek bir yangın söndürme uçağının dahi olmamasını anlamak mümkün değildir.
Örneğin, milli menfaatlerin söz konusu olduğu durumlarda getirilen yayın yasağı veya habere erişim yasaklarını anlamak mümkündür. Söz konusu olan kamusal yarardır.
Ama bir tren kazasından sonra, parası yüklenici firmaya ödendiği halde yerine konulmamış sinyalizasyon sistemi ile ilgili gerçeği, kamuoyundan gizlemek için getirilen yayın yasağını veya AKP İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan’ın vekil seçildikten sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Metro İstanbul A.Ş’den maaş almaya devam ettiğine dair haberlere mahkeme kararıyla getirilen erişim engelini anlamak mümkün değildir.
Örneğin, dini inanışları zayıf riyakar insanların kutsal değerler ile dalga geçmesi anlaşılabilir bir durumdur. Her cuma sabahı google’dan bir ayet ya da hadis sallarlar, Bakara, makara derler, kıkır kıkır gülerler.
Ama dindar bir Cumhurbaşkanının bu riyakarı ülkemizi ve milletimizi temsilen, yabancı bir ülkeye büyükelçi olarak atamasını anlamak mümkün değildir.
Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir diktatörün yaptığı kanun kural tanımaz herhangi bir uygulamayı anlamak mümkündür.
Ama demokratik bir ülkede 31 Mart’ta seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması için 1 Nisan’da yazılan resmi talebi, bu talebin 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimini etkilememesi için 5 ay bekletilmesini anlamak mümkün değildir.
“Yunan Başpiskopos’unun Atatürk antipatisini anlamak kolaydır. Kaybedilmiş bir savaş, dedelerinin kırılan gururu, Ege’nin üşüten, serin suları gelir aklına.”
Ama AKP zihniyetinin bitmek tükenmek bilmeyen Atatürk düşmanlığını, Türk Diyanet İşleri Başkanı’nın Atatürk sevgisizliğini anlamak mümkün değildir.
Milli bayramları önemsemek, o bayramlar ile ilgili resmi kutlamalara katılmak, siyasi rekabeti unutup millet olarak birlik ve beraberlik içinde olunduğunu Türk ve Dünya kamuoyuna göstermek anlaşılır bir şeydir.
Ama daha dün sana olmadık hakaretleri eden, kaçacak deliğinin olmadığını söyleyen kişi ile hararetle tokalaşan o elleri, O’na muhabbetle bakan gözleri anlamak mümkün değildir.
Netice mi?
Gezi’nin zeki gençlerinin dediği gibi;
“Kahrolsun bağzı şeyler…”