Bedel Ödeme Kültürü
Soyismi Küçük, ettiği laflar boyundan büyük bir köşe yazarı (!) Ekrem İmamoğlu’na destek mesajı atan bir kısım sanatçıyı tehdit eden yazısında; “Bu ülkede bedel ödeme kültürünü kesinlikle oturtacağız” demiş.
Bazen ödenmiş bedeller şeref madalyası gibidir. Onur duyulur, gurur duyulur. O bedeli ödeyenler, geride kalanlar tarafından minnetle rahmetle anılır.
Kimi zaman ise ödenmemiş bedeller, yıllar boyu, boynunuzda bir yafta olarak sallanır kalır.
Beyfendi unutmuş olabilir. Biz bu ülkede ödenen ve ödenmeyen bedelleri hatırlatalım kendisine.
Örneğin bu ülkenin aydınları, sanatçıları, aydınlık yarınlara olan inançlarının bedelini, Sivas’da yanarak ödedi.
Bu ülkenin gazetecisi, bilim adamı, aydınlık insanları, karanlığa karşı durmanın bedelini, kahpe bombalar, hain kurşunlar ile, canları ile ödedi.
Bu ülkenin üniversite öğrencisi muhalif olmanın bedelini Eskişehir’de sokak ortasında linç edilerek, canı ile ödedi.
Türk ordusunun vatansever subayları, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın savcısıyım’ diyerek arkasında durduğu kumpas davalarında, bu ülkeyi sevmenin bedelini, kimi zaman canları ile kimi zaman kaybolan yılları ile ödedi.
Ayşe öğretmen “çocuklar ölmesin” demenin bedelini, 18 aylık kızından ayrı, 12 kişilik koğuşu 50 kişi ile paylaşarak ödedi.
Ve 18 aylık bebek Deran, annesinin, insanca söyleminin bedelini, ona en çok ihtiyacı olduğu günlerde, ondan ayrı kalarak ödedi.
Bu ülkenin en ünlü karikatüristlerinden biri, Musa Kar… Muhalif çizgisinin bedelini, dört duvar arasında, kalemden kağıttan uzakta, mahkum olarak ödüyor.
Bu ülkenin ikinci en büyük partisinin Genel Başkanı, mahalli seçimlerde elde ettiği başarının bedelini, bir inek hırsızının, yüzünde patlayan yumruğu ile ödedi.
Bu ülkenin milliyetçi muhafazakar yazarı Yavuz Selim Demirağ, Saray’a biat etmemenin bedelini bir akşam kapısının önünde, 7 satılık serserinin linç girişiminde, kafasına indirilen acımasız beyzbol sopaları ile ödedi.
Tekirdağ’da, Sayın Cumhurbaşkanının manevi kızı ilan edilen, kanser hastası Göknur Damat, “Her şey çok güzel olacak” diyerek Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasına 20 TL bağışta bulunmanın bedelini baldırından bıçaklanarak ödedi.
Bunlar ödenen bedellerden sadece bir kaçı.
Peki ya ödenmeyen bedeller?
Örneğin; 2004 yılında Pamukova’da hızlandırılmış tren kazasında, bu ülkenin Ulaştırma Bakanlığı’na güvenen 38 kişi bu güvenlerinin bedelini canları ile ödedi. Ama tüm bilimsel veriler mevcut raylarda mevcut vagonları hızlandırmanın cinayet olacağını söylemesine rağmen, bilim insanlarını dinlemeyen dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım henüz bir bedel ödemedi.
Tıpkı, 9 kişinin can verdiği Ankara’daki Yüksek Hızlı Tren kazasında, parası yüklenici firmaya ödendiği halde monte edilmemiş sinyalizasyon sitemi için “şart değil” diyebilen Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın hiç bir bedel ödememesi gibi…
Ya da; çöken bir binanın altında kalan 21 kişi İstanbul’da yaşamanın bedelini canları ile ödedi ama İstanbul’a ihanet edenler henüz bir bedel ödemedi.
Örneğin Güneydoğu’da terör örgütünün bombalar ile, hendekler ile, ağır silahlar ile tahkim ettiği yerleşim yerlerini, terör unsurlarından temizleyen hilal bıyıklı yiğitler, vatana yeniden vatan diyebilmenin bedelini 793 can ile ödedi ama Oslo’da teröristler ile pazarlık masasına oturanlar, Habur’da teröristin ayağına çadır mahkemesi götürüp, önüne kırmızı halı serenler, hendekler kazılırken, bomba düzenekleri kurulurken, valilere müdahale etmeyin talimatı verenler henüz bu ihanetlerinin bedelini ödemedi.
15 Temmuz gecesi, 248 vatan evladı, demokrasiye sahip çıkmanın bedelini canı ile ödedi ama ilkokul mezunu, sümüklü bir vaiz tarafından kandırılanlar, istediği her şeyi verenler, devlet içinde bir terör örgütünün paralel yapılanmasına göz yumanlar, Türk ordusunun vatan sever subaylarını o vatan hainlerinin önünü açabilmek için kumpas davalarında tasviye edenler, emniyet teşkilatını, adalet teşkilatını terör örgütüne teslim edenler henüz bu kandırılmışlıklarının bedelini ödemedi.
Demem o ki, bu ülkenin yurtsever insanları, bu ülkeyi sevmenin bedelini, dürüst olmanın, doğru kalabilmenin bedelini, yeri geldiğinde canları ile ödediler, halen ödemekteler ve emin olun gerektiğinde yine öderler. O nedenle küçük aklınızla, onları kıytırık kanallarınızın kıytırık dizilerinde rol alamamakla korkutacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Ve şayet bir bedel ödeme kültürü yerleştirilecekse bu ülkede, öncelikle ödenmemiş bedellerden başlanmalı.
Yüreğiniz yetiyor ise buyrun…