Ben size ölmeyi emrediyorum!
Tarihimizde, komutanları Türk askerine iki sefer ölmeyi emretti.
İlkini tüm tarih kitapları altın harflerle yazdı.
Diğeri bir utanç vesilesi olarak kalacak tarihimizde.
İlki açık ve netti.
Beraberinde zaferi getirdi.
İkincisi, bilgisizliğin, çaresizliğin eseri…
Beraberinde gelen koca bir hezimetti.
İlki I. Dünya Savaşı sırasında idi.
“Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” dedi komutan…
Conkbayırı’nda, mermisi bittiği için düşmandan kaçan askere süngü taktırdı.
Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal’in bu emri, savaşın kaderini değiştirdi.
İkinci ölüm emri, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verildi.
İlki gibi açık ve net değildi.
“Ben size ölmeyi emrediyorum” demedi kimseye.
Ama hava sahasını kontrol edemediğiniz, helikopter bile uçuramadığımız, yakın hava desteğinin olmadığı bir bölgeye asker göndermek, “size ölmeyi emrediyorum” demekten farksızdı.
İlkinin vatan müdafası gibi kutsal bir amacı vardı.
İkincisi; bizim olmayan topraklarda, dinci terör örgütlerine destek olmaktan öte bir amaç taşımıyor.
***
Bugün kolay olan, şehadet mertebesi üzerine hamaset yapmak…
Yüksek perdeden konuşmak.
Örneğin; “Şehitler tepesi boş kalmayacak!” diye gırtlağını yırtarcasına bağırmak.
“Hergün Allah’a dua ediyorum. Bana da şehit olmayı nasip etsin.” diyerek riyada zirve yapmak. “Kahraman askerlerimizin kanı yerde kalmayacak.” diye esip gürlemek.
Bol keseden rakamlar verip “bilmem kaç rejim unsurunu etkisiz hale geridik, bilmem kaç tankı imha ettik” demek.
Zor olan mı?
Düşünmek…
Sorgulamak…
Ve düşünüp sorgularken vatan haini ilan edilmeyi göze almak…
***
KELLE ADET İLE SAYILIR
Tarih 14 Ocak 2000… Sayın Erdoğan, Avustralya SBS Radyosu’na mülakat verir:
“Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şu an almış olduğu kellelerin hesabını veriyor.”
Şehit aileleri Başbakan hakkında dava da açarlar.
İstanbul Kartal Ağır Ceza Mahkemesi Erdoğan’ı, “3 kuruş” tazminat ödemeye mahkum eder.
Tarih: 04 Eylül 2006… Başbakan Erdoğan, Balıkesir’deki toplu açılış töreninde; “Sayın Başbakanım; artık şehit cenazesi görmek istemiyoruz.” diye seslenen bir vatandaşa;
“Canım kardeşim. Bakınız, askerlik herhalde yan gelip yatma yeri değil.” şeklinde tepki gösterir.
Tarih: 28 Ağustos 2015… Siirt’te PKK saldırısı sonucu hayatını kaybeden uzman çavuş Hakan Aktürk’ün Osmaniye’deki ailesine başsağlığı dileklerini iletmek için arayan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile şehidin kız kardeşi arasında şu konuşma geçer:
– “Kimsin sen? Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı?”
– “Cumhurbaşkanı.”
– “Senin Bilal’in de böyle bayrağa sarılı gelirse bizi o zaman anlarsın. Senin oyların azaldı diye bizim çocuklarımızın, ağabeylerimizin bedel ödemesi mi lazım?”
– “Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi.”
Tarih: 7 Eylül 2015… AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATV– A Haber canlı yayınında, …”O babanın söylediği gibi, ‘5 evladım var, 5’ini de vatan için feda etmeye hazırım. Kendim de beraber feda olmaya hazırım.’ Bu babalar da var, ama böyle karakteri bozuk olanlar da var. Bu karakteri bozuk olanların yanında ben bu babalara feda-i can etmeye hazırım.” der.
Tarih: 23 Ocak 2018… Şehit Astsubay Musa Özalkan’ın tabutu başında konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, konuşma sırasında dirseğini bir masaya veya tezgaha dayanırcasına, şehidin tabutuna koyması tepkilere neden olur.
Tarih: 22 Şubat 2020… İzmir‘in Kınık ilçesinde konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Libya’da Hafter’e karşı kahraman askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu’ndan ekiplerimizle beraber oradayız. Mücadeleyi orada sürdürüyorlar. Tabii birkaç tane şehidimiz var.” der…
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük oğlu Burak’ın askerliğe elverişli olmadığına dair raporu bulunurken, küçük oğlu Bilal’in 21 gün bedelli olarak askerlik yaptığı bilinmektedir.
Uzun lafın kısası; hani şu çok sevdikleri, Namık Kemal’ın o meşhur mısralarını birazcık günümüze uyarlayarak bitirelim.
Reizimizin şehide bakışı ma’rûf-ı cihândır. (Herkes tarafından bilinir)
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır…