Beyaz Kuğuların Göçü
Avrupalı kâşifler Avustralya’ya gelmeden önce, tüm kuğuların beyaz olduğuna inanılıyordu. Hollandalı kâşif Antounie Caen, 1636’da Shark Körfezi’ndeki Avustralya Kara Kuğularını gözlemlemiş. Ve onlara hayran kalmıştır. Siyah kuğular suyun içindeki zarif hareketlerinden dolayı birçok şiir, masal, efsaneye ve müzik kompozisyonlarına konu olmuşlardır. Avustralya’da 17’nci yüzyılda Hollandalı kâşifin keşfettiği siyah kuğular, Latince “Cygnus Atratus” olarak biliniyor.
Asaletine yakışır şekilde sadakatin ve ailesine bağlılıkları ile de sadık hayvanlar. Kuğular uzun süre boyunca hatta ömür boyunca tek eşli yaşayabilirler. Göçlerde ve kuluçka zamanlarında birlikte eşini seçen kuğular, doğan bebeklerini de tam bir aile havasında birlikte yetiştirirler. Beyaz kuğu, 60 yıl kadar yaşayabiliyor. Bu kuşun gerçekten soylu olduğunu gösteren iki olay vardır: Kuğular sürü halinde uçarken aralarından biri hastalanırsa veya yorulursa onu asla kaderi ile baş başa bırakmazlar. Erkek kuğu, eşi öldükten sonra asla bir başka eş aramaz, ölünceye kadar “bekar” yaşar.
İngiltere’de beyaz kuğu yetiştirilen çiftlikte siyah kuğular görülmeye başlamış ve çiftçi çok tedirgin olmuş. Siyah kuğuların beyazlara göre daha saldırgan olduğunu ve küçük kuğuları öldürme eğilimi olduğunu söyleyen çiftlik yetkilisi Steve Graves, “Siyah kuğuların anavatanı Avustralya. İngiltere’ye son 20 yıldır getiriliyorlar. Ama daha çok kontrol altında, kendileri için ayrılan çiftliklerde kalmaları gerek. Doğada başıboş yaşamamalılar. Aksi halde beyaz kuğular ondan ürküyor. Çünkü yavruları öldürüyorlar. Bu nedenle siyah kuğuları yakalayıp onlara bir ev bulmamız gerekiyor. Bu siyah kuğuda olduğu gibi, uçup kaçmalarına izin vermemek gerek.” Bu beyaz kuğu çiftliklerinde siyah kuğular istenmiyor, daha değersiz ve önemsiz hale geliyor kendi anavatanından başka göçtüğü yerlerde.
“Avustralya’nın keşfinden önce, Eski Dünya’da, bütün kuğuların beyaz olduğuna inanılırmış, görünüşe göre bu şüphe götürmez kanının dayanağı gözlemsel delillerdi. Oysa tek bir siyah kuğu, milyonlarca beyaz kuğunun binlerce yıldır teyit etmiş olduğu genel bir kanıyı geçersiz kılabilir. Bunun için tek bir siyah kuğu yeterlidir” diye başlıyor, Nassim Nicholas Taleb’in müthiş kitabı; “Siyah Kuğu.” Siyah kuğu bir metafor. Kimsenin aklına gelmeyen, ihtimal bile vermediği hatta ihtimaller içinde saymadığı ama gerçekleşen olayları “siyah kuğu” olarak adlandırıyor Nassim Nicholas Taleb.
Beyaz kuğu ise adeta dinginliğin, zarafetin ve asilliğin birleşiminin estetik anlamda bir hayvana yansımasının en üst seviyede oluşumunun örneği der ekşi sözlükte. Hayvan olarak zaten güzel, zarif, narin ve bilumum sempatik duyguları uyandırıyor.
Bahar Çuhadar, ülkemizden yurt dışına göç eden 10 kişinin hikâyesini kitaplaştırmış, çok kolay akıcı dille anlatmış. “Yeni Ülke Yeni Hayat.” Berlin, Atina, Kopenhag, Vancouver, Osaka, Londra, Pekin, Atlanta, Bangkok ve FreIburg’tan uzanan bir deneyim ve duygu hattı. Türkiye, bir süredir yeni bir göç dalgasına tanıklık ediyor. Her şeye baştan başlamak, geleceklerini kurmak üzere başka ülkelere gidenlerin sayısı dikkat çekici bir biçimde artıyor.
Kanada göçmenler için en iyi ülke gibi… Sosyal haklar fazla, ayrımcılığı en az hissettiren ülke, en zor vatandaşlık Danimarka veriyormuş ama tüm Avrupa ülkelerinde vatandaşlık hiç kolay değilmiş. Almanya dil şartı en vazgeçilmez olan ama diğerlerinde İngilizce ile anlaşmak mümkünmüş. Batıya göç edenler huzur, güven, adalet daha iyi yaşam için ve özgür yaşam nedeni ile tercih etmişler. Özellikle gezi direnişinden sonra bu ülkede yaşanmaz diye düşünenler, eğitim düzeyi yüksek ve kalifiye nesil göç etmiş. Asya ülkelerine göç işsizlik nedeni ile cazip iş teklifi alma imkânını bulanlar göçmüş. Batıda buldukları iş kendi ülkesinden daha kötü pozisyonda çalışmışlar, zorluk çekmişler ama huzurlu, mutlu, dingin, keşmekeşten uzak sakin hayat yaşıyorlar.15 Temmuz darbesi sonrası dışarı göç hızlanmış gibi duruyor. Hala ülkesini, arkadaşlarını özlüyorlar. ‘Kesinlikle dönmem’ diyenlerin oranı oldukça düşük. Batıda iş bulmada eğitimden daha çok deneyim ve tecrübeye değer veriyorlarmış. Kurallara aşırı bağlılar, her şey kurallı planlı deniyor.
Bahar Çuhadar, kitabının sonunda göç uzmanı akademisyen Doç. Dr. Ulaş Sunata ile röpörtaj yapmış, göç olgusunu sosyolojik açıdan değerlendirilmiş. Ulaş Sunata, tezini göç üzerine yapmış ve beyin göçü, hayat tarzı göçü denilen yeni göç dalgasını tariflerken Türkiye’den beyaz kuğular, siyah kuğu olmayı göze alarak göç ediyor değerlendirmesini yapıyor. Yeni grup daha fazla statü kaybediyor aslında. Türkiye’deki beyaz kuğular siyah kuğuya dönüşüyor. Oraya gittiğinde siyah kuğu olmayı göze alıyor. Bu ilginç bir durum… Bu durumu siyah kuğu fenomeni olarak adlandırmış Ulaş Sunata doktora tezinde. Türkiye’deyken statü olarak, prestij olarak çok yüksek konuma sahip olan kişiler, oraya gidince aslında statü kaybını göze alıyor. İlk gidişte siyah kuğuya dönüşeceğini bilmiyor kişi. Ama gördüğü şey şu: Türkiye’deki beyaz kuğuluğu elden gidiyor. Böyle bir trajedi var şu an. Beyaz kuğulara, yani okumuşa saygı, hürmet azalıyor ülkemizde. Okumuşluğun değeri gitti. Eğitimli olmaya, bu yaşam tarzına saygı kayboldu. Bu da göçün, terk etmeninin itici faktörlerinden biri.
Çöl kuşlarından olan ÇÖLKOŞARI adı verilen göçmen kuşu var Ortadoğu’dan ülkemize göçen. Tehlike anında koşarak kaçmayı yeğleyen bu tür kuşların uçuşları kararsızdır. Bu tür kuşlar adlarından da anlaşıldığı gibi çöl ve yarı çöl olan bölgelerde yaşarlar.
‘Bataklıktan göklere süzülen bir tarla kuşu gibi kasıklarıyla düşünen ve göbekten aşağısıyla yaşayan bu azgın hergele sürüsünden uzaklaşmaya bak’ demiş Cemil Meriç. Üstadın bu sözünü dinleyen kuğular ülkelerini terk etmeye başlamış gibi. Çölden Ortadoğu bataklığından ülkemize göçen tarla kuşları Anadolu gölündeki sessiz zararsız Kuğu kuşlarının göçüne sebep verdi.
Not: Yeni Ülke Yeni Hayat, Bahar Çuhadar. Artemis yayınları kitabından yararlanılmıştır.
Müthiş bir metafor doktor bey.