Binbaşı Bedir Karabıyık! 1994 yılında çatışmada şehit oldu…
Bedir Karabıyık, binbaşı olarak görev yaptığı Sarıkamış’ta, 24 Eylül 1994 tarihinde teröristlerle girdiği göğüs göğüse yaptığı çarpışmada, 41 yaşında şehadet şerbetini kana kana içti. Şehidimizin cebinden eşine ve annesine yazdığı iki adet mektup çıktı.
***
Eşi Meral Hanım’a Mektubu:
“KEFENİMİ HEP ÜZERİMDE HİSSETTİM”
“Güzel hanımcığım,
Şimdi ayrılık zamanıdır. Sen genç, oğulcuklarım çok küçüksünüz. Sizi mesut ve bahtiyar etmek için çok çalıştım. Müslüman olduğum için munkanib oldum, sizler de benimle sıkıldınız. Ben zulüm gördüm, sizler de üzüldünüz. Velhasıl ben inanmamın diyetini ödedim, sizler de benim rüzgârımda sürüklendiniz. İyi ettim. İmanla dopdolu bir hayat yaşadım. Onlar beni boğmak istediler, ben de onlarda ölümcül yaralar açtım. Çileli bir hayattı bu. Beraber yaşadık.
Beni anladın mı bilmiyorum!
Göğsümün içindeki, kafesine sığmıyordu. Çok da dua aldım. Bu sebepten uzun ömür ve hayır ümidim vardır. Fakat ben, kefenimi hep üzerimde hissettim. Ecel gelirse, sefa gelsin. Onunla arkadaşım ben. Yeter ki son nefeste mümin olarak göçeyim. Hak vaki olursa inşallah şehit olurum.
Sana ağlama demiyorum. Seven, sevdiği için elbet ağlar. Müsterih ol. Haram lokma yemediniz. Yedirmedim. Bilmeden işlediklerimizi Allah af etsin. Çocukları hoş tut, hep tatlı sözler söyle. Namaz kılmaya teşvik et. Onlar, Allah´ın izniyle hayırlı insan olurlar.
Talha, hırçındır ama merhametlidir. Tahir hem akıllı, hem de iyi huyludur. İkisinde de siyasi zeka vardır. Devlet adamı olabilirler. O yöne yöneltmeye çalış. Benim dostlarım kimlerdiyse onlarla irtibatı kesmeyin.
Ben senden razıyım. Allah da razı olsun. Allah, cenneti nasip ederse, seni de yanıma versin.
İffet, namus ve hanımefendiliğinle her zaman bir yıldızdın. Güzel yüzünü, Allah nasip ederse tekrar görürüm ama dünyada, ama ahirette.
Hakkınızı helâl edin!”
Evin babası Bedir…
***
Annesi Saadet Hanım’a Mektubu:
“ÖNCE GİDEN KUCAĞINI AÇIP BEKLESİN”
“Canım anneciğim,
Her şeyimi ama her şeyimi sana borçluyum. Hep sana hizmet etmeyi, yanımda kalmanı, sana hürmet etmeyi, güzel kokunu koklamayı arzuladım. Çok az kısmet oldu. Bu dünyada sana doyamadım.
Anneciğim, dünyayı sevemedim, tat da alamadım. Allah´ın emir ve rızasına aykırı her şey beni rahatsız etti. Velhasıl, dünya bana küstü, ben de ona.
Bilmiyorum ama zannediyorum, senin dualarının bereketiyle ömrüm uzun olur. Eğer sen veya ben önce gidersek, önce giden, kucağını açıp beklesin. Elbette kavuşacağız. Saçından bende bir tutam var, onu yanımda taşıyorum. Ölürsem, Allah´ın izniyle bu kahramanca olacaktır. Saçının telleri yanımda kalsın. Sakın ağlama. Bil ki göğsümde Kur´an var. Dudaklarım da son olarak Allah´ı zikretti, gönlün müsterih olsun. İbadetlerimi, zikirlerimi hep bağışladım. Elimde hiçbir şey kalmadı. Rabbimin huzuruna bomboş gidiyorum. Onun gufranının kuşatacağını umuyorum.
Sana başka ne yazayım? Evvel gidene selâm olsun!”
Oğlun Bedir…
***
Oslo’ya akil kafalarla gidip açılım sürecini canlandırmaya uğraş verenler; Almanya’ya eyalet sisteminin nasıl oluşturulduğunu ve ne biçimlerde yönetildiğini sorgulamaya gidenler; unutmayın ki, başta Bedir Karabıyık şehidimiz olmak üzere bütün şehitlerimiz Peygamber Efendimiz’in yanı başında sizleri bekliyor.
Tabi ki inanç sahibiyseniz…