Bir seçim stratejisi: Kriz…

05.03.2019
A+
A-

Bolivya’da düşüşteki bir başkan adayı seçim kampanyası için başında “Calamity” lakabıyla anılan Jane Bodine’ın (Sandra Bullock) olduğu Amerikalı bir ekibi tutar. Bu kampanya, geçmişte derin yaralar yaşamış fakat hâlâ dahi bir strateji uzmanı olan Jane Bodine için bir numaralı düşmanı sinir bozucu Pat Candy’yi (Billy Bob Thornton) alt etmek için büyük bir fırsattır. Candy’nin karşı taraf için sürdürdüğü kampanya, hiçbir şeyin ahlaki olmadığı, tüm meselenin kazanmak olduğu bu yarışı daha da kirli bir rekabete çevirir. Anthony Mackie’nin  de rol aldığı film politikanın kirli yüzünü büyük bir ustalıkla ortaya seriyor.

Bolivyada iki partinin başkanları arasında başkanlık yarışı ve bu yarışı kazanmak için ABD’den profesyonel yardım almalarını konu alan bir film. Bolivya da eski başkanı yeni bir kurtarıcı olarak halka sunup krizi fırsata dönüştürüp seçimi kazanma stratejisini anlatıyor. Bolivya başkanlık seçimlerinde Amerikan şirketinin başkan adayı için yürüttüğü kampanyayı gözler önüne seriyor. İnsanın kanını donduran Amerikan toplum mühendisliğini görüp hayran olmamak elde değil. AK Parti’nin Kızılcahamam’da düzenlediği 3 günlük seçim kampında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin önerdiği “Our Brand Is Crisis/Bizim Adımız Kriz” filmi izletildi.

Filmdeki başrolümüz bir strateji uzmanı, bazen ünlü isimlerden alıntı yapıyor, bazen de tek bir kilit cümle söyleyerek duruma ışık tutuyor. O cümlelerden bir tanesi de “Adamı hikayeye uyacak şekilde değiştirme, hikayeyi adama uyacak şekilde değiştir.” İstenildiği kadar halkla ilişkiler çalışmalarıyla halkın görmek istediği gibi bir imaj yaratın, aday eninde sonunda ezberlerden bağımsız, içinden geldiği gibi doğaçlama davranmak zorunda kalacaktır. Bu yüzden adayın içindeki cevheri kullanın, ona uygun bir imaj oluşturarak kampanyayı hazırlayın. Halk, olduğu gibi görünen insanları daima daha çabuk benimser.

Sempatik, iyi konuşan rakip karşısında durgun, donuk, ciddi sert bir başkan adayını nasıl yapalım da kazanmasını sağlayalım diye düşünüyorlar. Filmin kahramanı strateji uzmanı Jane (Sandra Bullock) “Bu adamdan bir halt olmaz” diye çaresizce bakınırken kampanyasını yürüttüğü başkan adayı, o gün karşı ekibin organizasyonuyla kafasına çürük yumurta geçiren bir vatandaşın suratına okkalı bir yumruk geçiriyor. Tanıtım ekibinde “eyvah mahvolduk” paniği hâkimdir ama tuhaftır Jane’in gözleri parlar. Jane’in ilginç fikirleri vardır. Adam serttir. İnsanlar sert insandan korkarlar ama korku ile sevgi kardeştir. Güven duygusu çok önemlidir. Sert olan güçlüdür ve mücadelecidir. Ülkede ise KRİZ vardır. Bu krizle baş edebilecek kişinin “yumuşak, sevgi kelebeği” olması gerekmez. Halkın sert bir lidere ve güvene ihtiyacı vardır çünkü. Bu yüzden ne yapacağını bilemez hâldeki tanıtım ekibine o ünlü sözü söyler:

“Adamı hikâyeye uyacak şekilde değiştirme, hikâyeyi adama uyacak şekilde değiştir.” İdrak edemezler ilk önce ekip arkadaşları ama sonra anlarlar ve kampanyayı bunun üzerine kurmaya karar verirler. Derhal kriz tellallığı başlar. Krizle baş edebilecek kişi de sert, vahşi, nadan ama güvenilir kişi olan eski başkan senatördür.
Bu filmde yıpranmış eski başkanı seçtirmek için ekonomik kriz teması seçim kampanyasının temini oluşturuyor. Halk korkutulur güvenlik kaygısı yaşarsa bir var oluş, yok oluş, beka sorunu olduğuna inandırılırsa yıpranmış eski aday deneyimli birikimli krizi çözebilecek güçlü lider olarak sunuluyor. Eğer kriz olmazsa yıpranmış aday yerine yenilik vaat eden yenilikçi aday kazanır bu nedenle kriz bizim markamız olacak diyerek seçim çalışması yapılıyor. Negatif karalama siyaseti, belden aşağı vuruşlar başlıyor rakip bir Nazi generalinin resmi önünde resmini çekip servis edilerek, Nazi taraftarı olarak gösteriliyor. Yenilikçi liderin kampanya yöneticisi bu eski başkan adayını tarikat lideri ile çekilmiş eski resmini servis ederek kıran kırana bir yarışın içine giriyor.

Eğer bir partinin liderinin oyunu artırmak isterlerse perde gerisinde ABD dış işleri ile danışıklı bir dövüş planlanıyor. Dış işleri sözcüsü o ülke için karşı bir söz söylüyor, kamuoyunda Amerikan karşıtlığı köpürtülerek oyların artması sağlanıyor.

Suriye’nin kuzeyi, Fırat’ın doğusu için seçimden önce bir harekât olursa bu film aklınıza gelsin. Süleyman Şah Türbesi yeniden eski yerine taşınır bu bir büyük başarı olarak tüm medyada yayınlanıp milliyetçi oylar cumhur ittifakına kaydırma yapılır. Hollanda ile ekonomik ilişkiler çok iyi iken bozkurt sembolünü yasaklayan karar çıkması bunun savunuculuğunu iktidarın üstlenmesi, milliyetçi oyları toplamak için yapılan bir kurgu.

“Seçmenler umut arıyorlarsa her zaman yeni adamı tercih ederler. Ama korktukları zaman savaş dönemine uygun bir lider ararlar.” Şu an dünya genelindeki liderlere bir göz atarsak katı duruşa sahip ya da seçmenin tanıdığı insanlar. Ortadoğu’daki karışıklık tüm dünyaya sıçrayan göçmen sorunu vb. insanlarda güvenlik ihtiyacını birinci sıraya koyuyor. Ekonomik krize güvenlik endişesi eklenince kurtarıcı bekler güçlü lidere güven artar statükocu olur.

“Our brand is crisis” cümlesi “Bizim işimiz kriz” şeklinde Türkçeleştirilmiş aslında ama direkt çevirideki “Bizim markamız kriz” daha yerini bulan bir tanım. Markamız kriz ve bunu pazarlamamız lazım. Bu aşamada adayların metinlerindeki kriz, savaş vb. kelimelerin sayısının arttırılması gibi çeşitli taktikler denenebilir. Kriz algısı bir şekilde halkın zihninde oluşturulduysa umut vaat eden aday da, korkulan olmayı hedefleyen aday da kendi hamlelerini yaparak ilerlemeli. Yeni aday için bu dönemde kendisinin tek umut olduğuna inandıran pozitif stratejiler iş görürken, diğer adayı yükseltecek olan ise tam tersi negatifliktir.

Oyları yükseltmek yetmez artık rakibin oylarını düşürme zamanı ve işte son hamle: Saldır! Bu noktada her şey manipülasyona açık ve söylenenlerin doğru olması da gerekmiyor.

Filmde stratejistimiz bir yerde, “İnanmayacaklarını biliyorum sadece onu yalanlarken görmek istiyorum” diyor. Bizim deyişimizle “Çamur at izi kalsın” yani. Aday kendini haklamaya çalışırken bilmeden halkın kafasında soru işaretleri oluşturacak ve şüphe oyların nereye gideceğinin kesinliğini kaybettirir.

Mesela inanılması zor bir iftira at, rakip kendini savunmaya geçince bu algıyı pekiştir. Mesela HDP ve PKK ile ilişkisini anlatıp CHP’yi suçlama stratejisi, aynı taktik içinde değerlendirilebilir.

SONUÇ

Siyasal iletişim, adayın iyiliğiyle ya da kötülüğüyle ilgilenmez, ortada kazanılması gereken bir mücadele vardır ve bu uzun soluklu sürecin sonunda en iyi stratejiyi uygulayan kazanır. Filmden son bir alıntı ile yazıyı sonlandıralım:

“Oy vermek bir şeyi değiştirseydi, onu yasa dışı yaparlardı.”

Ülkemizin bir var oluş, yok oluş riski ile karşı karşıya kaldığı ve bu kritik süreçte güçlü bir liderin önderliğinin şart olduğu propagandası tanıdık geldi mi size?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.