Boyu küçük, yüreği dev adam!
1950’li yıllarda Bulgaristan’dan göç etmişti ailesiyle..
Hastalığı 10-11 yaşlarında farkedilmiş; ama o yıllar yoksulluk, yokluk yılları tedavi edilememiş.
Hayıflanırdı zaman zaman; belki “tedavi edilseydim” böyle olmazdı diye…
Yaşı 40’ın üzerinde olan Bursalıların çok iyi anımsayacağı Tayyare Sineması’nın önünde yaz kış demeden çekirdek satan Köse Habil Kahveci‘den söz edeceğim…
Bursalıların vaz geçemediği Heykel-Postahane turlarına çıkanların mutlaka yanına uğradığı, küçük beyaz tablasıyla çekirdekçiydi Habil Kahveci…
1970’li yıllarda tanıdım…. Evimize çok yakın olduğu için hergün görür, hergün konuşurdum.
Akşam üstleri arabasının etrafı bir kültür okulu gibiydi, çok dost canlısı olduğu için eşi dostu yanına uğrar, günlük politik sohbetler yaparlardı.
Yaşamında iki şeyden vaz geçemezdi; biri Galatasaray, diğeri 70’li yılların Bülent Ecevit’i… Yazın mutlaka sarı kırmızı şapka takar, Orhan Sokağın başı müthiş bir rüzgar yaptığı için kışın da kalın yağmurluk kullanırdı.
Hergün sabah 11’de gelir, otomobil lastikleri ana bayi olan LİM Şirketi’nin sahibi Yurdasev Hanım’ın kullanması için verdiği depoyu açar, toptan aldığı çekirdekleri önce eler, sonra tek tek içindeki kırık çürükleri ayırırdı.
Elemeden, temizlemeden asla herhangi bir ürünü satmazdı, çok titizdi bu konuda.
Tayyare Sineması’nın işletmecisi Nevzat Perkün’ün geceleri arabasını bırakması için tahsis ettiği sinema içindeki yerinden arabasını çıkarır ve güne başlardı…
Arabasını özenle açardı. Yazın 23.30’da, kışın 22.30’da arabasını toplar, kapatırdı.
Gece arabasının önünde titrek ışığı ile karpit lambası yanardı.
Arabasının dış tarafında cam içinde Galatasaray ve Metin Oktay resimleri olur, kendisine bakan kısmında ise arkadaşlarıyla beraber olan fotoğraflarını koyardı.
En çok sevdiği iki fotoğraf vardı; biri Metin Oktay, diğeri Bülent Ecevit ile olanı…
Son derece insancıldı. Hayvan sevgisinin günümüzdeki kadar popüler olmadığı yıllarda, sokaktaki hayvanları beslerdi. Hiç ama hiç kimseyle tartıştığını, kızdığını görmedim.
Plastik ambalajların olmadığı bir dönemde kendi bildiği özel bir teknikle gazete kağıdından külah yapardı. Yaptığı bütün külahlar hatasız olurdu.
Her akşam mutlaka radyoda 19 haberlerini dinlerdi. Eğer o anlar yanında dostları varsa, politik sohbetler yapardı.
Bursa’nın renklerindendi Habil Kahveci…
Yarım asır, hep aynı yerde çekirdek sattı.
Ve o yarım asırda o bölgenin pek çok sırlarını gördü ve yaşadı ama asla hiç kimseye anlatmadı.
80’li yılların ortalarında sırlarıyla ayrıldı bu dünyadan; boyu küçük, yüreği dev adam…