Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun sert konuştu: Baro kimsenin arka bahçesi değil!
Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, Bursa Barosu’nu şu veya bu partinin arka bahçesi gibi göstermek isteyenlere yanıt verdi.
Altun, “Bizim için önemli olan hukukun üstünlüğüdür. Bizleri siyaset yapmakla eleştirenler, dün olduğu gibi yarın da karşımıza ya belediye başkan adayı, ya milletvekili adayı olarak çıkacaklar ya da partisinin il, ilçe başkanı olmaya devam edecekler. Söyledikleri her sözcük, yazdıkları her kelime için yüz kere, bin kere düşünmeye davet ediyorum. Kendilerini vicdanları ve Allah’la baş başa bırakıyorum” dedi.
Av. Gürkan Altun, BAOB Hizmet Birimi’nde bulunan Av. Özgür Aksoy Konferans Salonu’nda 6 yeni avukat için düzenlenen ruhsat töreninde konuştu. Altun, 25 yıl önce PKK’nın gerçekleştirdiği Başbağlar Katliamı’nı hatırlatarak, “33 köylü vatandaşımız PKK’lılarca kurşuna dizilmişti. 1993 yılının tek vahim olayı bu değildi. 1993 yılında 11 büyük olay meydana geldiğini görüyoruz. 9’u ölümle sonuçlanmış. Eşref Bitlis gibi bir komutan öldürülmüş. Adnan Kahveci gibi bir değer bir trafik suikastine kurban gitmiş. 24 Ocak’ta Uğur Mumcu öldürülmüş. Cemaate dair yazdığı Rabıta adlı kitap hala hafızalarda. Turgut Özal ölmüş ve hala eceliyle mi öldü, başka bir şekilde mi öldü tartışılmakta. Sivas olayı olmuş. 33 aydınımız, 2 otel görevlisi ve 2 yurttaş olmak üzere 37 kişi canını kaybetmiş. 25 Mayıs 1993’te 33 erimiz yine PKK’lılar tarafından yola kurulan pusu sonucu şehit edilmiş. Kamhi Suikasti, Albay Suikasti derken 11 olay yaşanmış. 90’lı ‘Beyaz Toros’lu yıllarda Türkiye acı bedeller ödedi. Türk siyasi, düşün ve sanat hayatına tamamen yön vermiş, adeta 12 Eylül 1980 etkisi yaratmış bir dönemdi” dedi.
Gürkan Altun şöyle devam etti:
“Biz Sivas katliamını, peşinden gelen Başbağlar Katliamını ayrı ayrı kınadık. Bunlar toplu katliamlardı ve toplumu bölmeye çalışan eylemlerdi. Tekil eylemler için protestolarımızı yapıyoruz, görüşlerimizi açıklıyoruz, her 24 Ocak’ta Uğur Mumcu’yu anıyoruz. Tekil olaylar bir fikri, bir bakış açısını yok etmek için yapılırken diğerleri toplumu doğrudan doğruya, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta olduğu gibi toplumu bölmeye çalışan eylemler… Güçlü bir şekilde şu mesajı vermek lazım. Siz bizi ne kadar öldürürseniz öldürün, ne kadar fitne sokmaya çalışırsanız çalışın, bu maya bu gölde tutmaz. İç ve dış güçlere bunun tutmadığını ne ölçüde gösterirsek, bu katliamlar da, suikastlar da o ölçüde azalacaktır.”
24 Haziran sandık başında olduklarını ifade eden Bursa Barosu Başkanı Altun, kendisi ve yönetimi hakkındaki söylentilere de şöyle yanıt verdi:
“24 Haziran’da gözlemciydik ama her şeyden önce avukat olarak oradaydık. Emin olun seçimin sonuçları zerre kadar ilgilendirmiyordu bizi. Bir vatandaşın bile oyunu kullandığında ‘oyum çalındı mı acaba’ sorusunu kendisine dahi sormamasıydı temel dileğimiz. Bursa’da büyük ölçekte bunu başardık. Yıldırım’da mühürsüz çuvallar yakalandı ama seçim sonuçlarını değiştirebilecek ölçekte bir şey yaşanmadı. İnsanlarımız bundan ötürü sandığa gitme konusunda güven duymaya başladılar ve avukatlar katalizör oldu. Bu sebeple Bursa Barosu’nu şu veya bu partinin arka bahçesi gibi göstermek isteyenlere asla inanmayın. Biz öyle olmadık, olmayacağız da. Ancak doğrudan politika yapan doğrudan parti siyasetinin içinde olan arkadaşlar nedense bunu dillendiriyor. Belki partilerinin doğrudan doğruya politikalarına yönelik çalışsa avukatlar ses çıkartmayacaklar ama avukatlar için günlük siyasetin önemi yoktur. Siyasi yaşamda doğrudan doğruya yer alanlar partilerinde elbette çalışırlar ama bizim için oy sandıktan sandığa attığımız bir pusuladır sadece. Önemli olan hukukun üstünlüğüdür. Demokrasinin kazanmasıdır. Bizleri siyaset yapmakla eleştirenler dün olduğu gibi yarın da ya karşınıza belediye başkan, ya milletvekili adayı olarak çıkacaklar ya da partisinin il veya ilçe başkanı olmaya devam edecekler. Ben onları Allah’a havale ediyorum. Söyledikleri her sözcük için, yazdıkları her kelime için yüz kere, bin kere düşünmeye davet ediyorum. Sadece vicdanlarıyla karşı karşıya kalsınlar, başka da bir hesap sorma niyetim yok. Kendilerini vicdanları ve Allah’la baş başa bırakıyorum.”