Bursa Tarım Müzesi…
Türkiye bir tarım ülkesidir. O kadar ki, sadece siyasi veya askeri değil, toprak yapısıyla ve yedi yüzlü güneşinin sunduğu iklim avantajıyla da dünyanın en şanslı coğrafyasında yer almaktadır.
Bu avantajlar, ekonomik anlamda birçok tarım ürününün ve hayvan türünün yetiştirilmesi yönünden de Türkiye’yi çok şanslı kılmaktadır.
Bundan dolayıdır ki Türkiye Cumhuriyeti, kurulduktan sonra uyguladığı devletçi ekonomik model sayesinde ülkemizin bu avantajlı potansiyelini değerlendirerek Osmanlı’dan kalan ağır borçlarını ödedi, ağır sanayi tesislerini kurdu ve Cumhuriyetin askeri ve siyasi zaferlerini ekonomik zaferlerle taçlandırdı.
Bütün bu ilerlemenin, kalkınmanın, dolayısıyla dünyada itibarlı bir devlet olmanın temelinde, tarıma ve hayvancılığa verdiği önem yatmaktadır.
Bursa ise her açıdan Türkiye’nin en tipik nüvesidir. Geniş ve verimli toprakları, zengin su kaynakları, iç içe geçen deniz ve karasal iklimi, polikültür bitkisel ve hayvansal tarımıyla Türkiye’nin nüvesidir.
Ancak AKP iktidarının kötü yönetimi, bugün Türkiye’nin de Bursa’nın da tarımını tamamen bitirme noktasına getirmiştir. Öyle de olsa bu konuda umudumuzu yitirmiş değiliz. Zira ülkemize ve halkımıza olan sevgimiz, her konudaki dirilişimizin olduğu kadar tarımdaki kurtuluşumuzun da en büyük güvencesidir.
Lakin bugün üzerinde durmak istediğimiz konu, farklı gibi görünse de çok elzem bir şekilde varlığını bize hissettirmekte, hatta dayatmaktadır. Evet, Türkiye’de hala bir Tarım Müzesi yok. Olmamasını da Türkiye’nin bir ayıbı olarak değerlendirmekten imtina etmiyoruz. AKP’nin tarımı bitirdiğine bakıp pes etmeyeceğiz. Çünkü ekonomide en kolay şekilde ve yeniden küllerinden doğan sektör tarımdır, hayvancılıktır. Türkiye bir tarım ülkesidir, geçmişte öyleydi gelecekte de bir tarım ülkesi olmaya devam edecektir.
“Geçmişini bilmeyenler, geleceğini tayin edemez” diye bir özdeyiş vardır. Tarımsal hayatta da bu böyledir. Tarımın konusu olup da geçmişte kalan her belge, her eşya bizim tarihimizdir.
*** ***
Yukarıda, Türkiye’nin ve Bursa’nın tarımsal gerçekliğini kısaca izah etmeye çalıştık. Bunlardan yola çıktığımızda, Türkiye’nin tam donanımlı modern bir Tarım Müzesine sahip olmasının kaçınılmaz olduğunu görüyor, bu seçkin eserin kurulacağı vilayetin de Bursa olması gerektiği sonucuna varıyoruz. Böyle bir eserin, hem ülke sathındaki yurttaşlarımızın hem bölge ülkelerinin, hem de dünyanın dikkatini üzerine çekeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
Bugüne kadar “Tarım müzesi kuruyoruz” diye gazetelerde çıkan birkaç haberi sizler de okumuşsunuzdur. Örneğin Konya, Çorum, Antalya, İstanbul Halkalı ve Şanlıurfa Bozova gibi. Antalya’daki, daha ziyade bir biyoçeşitlilik müzesi olarak EXPO 2016 fuar alanının içinde düşünülüyordu. Ama hiç biri dedikleri gibi olmadı, sonuç vermedi.
Bursa’da da öyle oldu; Eski Belediye Başkanı Recep Altepe döneminde yine bir mahalli gazetede çıkan bir haberde; “Bursa’da dünya çapında tarım müzesi kuruluyor” yaygarası kopartıldı ancak o da sonuç vermedi. Asıl mesleği kuyumculuk olan, güreş ve atçılık federasyonu başkanlığı da yapmış, ayrıca tarımsal hayata meraklı Bursalı bir hemşerimizin elinde yüzlerce kırsal yaşama ait müzelik eşya bulunmaktadır. Ülkenin dört bir yanından topladığı bu eşyayı bir tarım müzesi kurulsun da teslim edeyim diye elinde muhafaza etmekte iken, meğer AKP’li belediye yönetimi onun bu eşyası üzerinden müze siyaseti yapmış.
Bütün müzeler gibi Bursa Tarım Müzesi’nin de yerli ve yabancı ziyaretçiler için kolay ulaşılabilir bir yerde kurulması gerekmektedir ki o yer de bütün Bursalıların üzerinde mutabık kalacakları Osmangazi’nin Hürriyet semtindeki tarihi Ziraat Okuludur.
Ziraat Okulunun bulunduğu yer, ecrimisilini ödeyemeyen bir mültezimin işlettiği birkaç bin dönüm arazinin 1884 yılında devlet tarafından elinden alınarak hazineye devredildiği ve 1890’da Ziraat İdadisinin üzerinde kurulduğu alandır. Cumhuriyet döneminde bu arazi ve okul, Tarım Bakanlığına devredildi. 2000 yılından sonra da okul Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı, arazi de Milli Emlak Genel Müdürlüğüne devredildi. 1884 yılından bu yana o binlerce dekar arazinin üzerinde birçok mahalle kuruldu. Kırpıla kırpıla arazi 100 dekar ya kaldı ya kalmadı. AKP iktidarında önce içinden bir yol geçirildi. Sonra birkaç elektrik trafosu, çocuk parkı, halı saha ve benzeri şeyler yapıldı. Arazinin küçültülmesine halkı yavaş yavaş alıştırıyorlar. Böyle giderse bir gün kalan kısmın da rant amacıyla yandaşlara peşkeş çekildiğini görürsek hiç şaşmamalıyız.
İşte, Bursa Tarım Müzesi, Ziraat Okulunun bulunduğu bu alana kurulabilinir. Bunu yapmakla;
- En önce Bursa’nın göbeğinde kalmış kamuya ait bu araziyi ve içindeki meşe, çam, çınar, ıhlamur vb. asırlık ağaçları, kamunun aleyhine olabilecek işgallerden kurtarmış olacağız.
- 1890 yılında Almanlarca yapılan ve dünyada eşine az rastlanır şahane bir mimarisi ve estetiği olan tarihi binayı da kurtarmış olacağız.
- Bursa kent merkezinde olmasından dolayı kent insanına ve kent dışından gelecek olanlara kolay ve rahat şekilde gidip ziyaret etme imkanı verecektir.
- Kalıcı olacak bu kültür hizmeti ile toplumun eğitimine, eğlenmesine, geçmişe olan merakının giderilmesine, ortak mirasın anlaşılmasına ve paylaşılmasına, ayrıca gelecek kuşakların geçmişlerini bilmesine yardımcı olunacaktır.
- Ziraat Okulunun bir yanında Türkiye’nin en gelişmiş teknolojisini kullanan Gıda Araştırma Laboratuarı Müdürlüğü, bir yanında da İl Tarım Müdürlüğü ile AKP’nin bir süre önce kapısına kilit vurduğu İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü gibi tarım kuruluşları bulunmaktadır. Tarım kampusunu andıran böyle bir yerde tarım müzesinin kurulması, elbette daha da anlamlı olacaktır. Ayrıca böyle geniş bir arazinin içinde olması, müze geliştikçe, sergilenecek eşya arttıkça, yeni yapıların eklemlenmesinin kolaylaştırıcı bir avantajı da bulunmaktadır. Örneğin bu müzenin çatısı altında, benim hayalini kurmakla kalmayıp mücadelesini de verdiğim bir tarım ihtisas kütüphanesi olabilir. Yine kırsal yaşamın kültürü, bir bütün olarak bu müzede yerini alabilir. Bursa Kent Müzesinde kırsal yaşamın küçük boyuttaki bir parçası var. Ancak kent müzesi olduğu için orada sadece kent içi kültürün hafızası yer almalıdır. Oysa kırsal alanların kültürünü şekillendiren olgu, tarıma ve hayvancılığa dayalı ekonomidir. Dolayısıyla geçmişteki kırsal kültüre ait materyallerin bizim kuracağımız tarım müzesinde sergilenmesi, daha da tutarlılık arz eder.
*** ***
Sonuç olarak diyebiliriz ki; bir tarım müzesi, yeterince sahip çıkıldığında ve amacına uygun bir şekilde içi doldurulduğunda, sonra da gerçek sahibi olan halkın vicdanına mal edildiğinde ancak hedefine ulaşmış başarılı bir kamu hizmeti olarak değerlendirilebilir.
Unutmayalım ki; geçmiş zamanlarının izinden gitmediği için tarihini bilmeyen ve geçmişine saygısı olmayan toplumların geleceğinden de, milliliğinden de söz edilemez.